31 Ağustos 2012 Cuma

Görüntü : Parçalı bulutlu...

Boşuna dememişler " Öfkeyle kalkan zararla oturur " diye. Bende öfkem yüzünden zarara sebep olduğumdan hiç sesimi çıkaramadım. Normal şartlarda ortalığı yıkardım ama ...
(Bak hâlâ öfkeden bahsediyorum...)
 
Hani bazen öyle sinirleniriz , öyle sinirleniriz ki , gözümüz hiç bir şeyi görmez. O an herşey üst üste gelir , hiçbir şeyi sıraya koyamaz ,  çözemezsin. Gerilirsin , daralırsın , herşey ama herşey rahatsız eder. En basit şeyler bile öyle bir anda dağ oluverir gözünde. İşte öyle bir andaydım sanırım ve elimde ne olduğuna bakmadan , düşünmeden fırlattım yere .
 
Paramparça yaptım telefonumun camını. Çalışmaya çalışıyor mu evet çalışıyor ama görüntü parçalı bulutlu . Aferin bana değil mi ?

30 Ağustos 2012 Perşembe

30 Ağustos için doodle nerede ?

Google 'ın özel günler için hazırladığı özel doodle'lar herkes tarafından beğenilirken bugüne özel bir doodle yapılmaması oldukça üzücü...
Başka bir arama motoru olan Yandex 'e de bu özel logosundan dolayı teşekkürler...

22 Ağustos 2012 Çarşamba

"Danışmanlık"mış!

Artık zaman teknoloji zamanı. Baksanıza cep telefonuna mesaj atarak "Danışmanlık " hizmeti de vermeye başlamışlar.  Heyytt be, ben bu teknolojinin tuşlarını seveyim hani gözü yok ya ondan... Bu da yeni kandırmaca kampanyası olsa gerek...

"Kredi kartı borcunuz mu var? Arayın hemen ödeyelim 12 aya kadar bölelim"  gibi gibi.... Gerisini okumadım bile sildim gitti.  Ama internete baktım var böyle bir adres. Açık açık yazmışlar ancak güvenilirliğinin olduğunu sanmıyorum.

Kredi kartı borcun varsa güvendiğin bankayla çalışıyorsundur. Ödemelerinde de sorun çıkartmıyorsan  gereken kolaylığıda banka zaten yapıyordur. Bu yüzden başka bir aracıya gerek yok. Çok mu sıkıntıdasın? Bence yine de danışman bir şirkete gerek yok .Güvenilir başka bir yol bulmak mümkün diye düşünüyorum. Yok öyle danışmayalım kimseye filan kalsın ...

19 Ağustos 2012 Pazar

DayatMA !!!

Sevmiyorum dayatmaları hatta sinir oluyorum. Birisi demeye görsün " bu adettendir,  buymuş , şuymuş , ayıpmış " yok kardeşim ben adet filan bilmem , bilmek de istemiyorum. Ayıpsa ayıp bu da benim ayıbım kime ne ? 

Herkes bazı şeyleri yapıyor diye bende yapmak ve bunu sürdürmek zorunda değilim. İstemiyorum işte bu kadar. Sırf adet diye , birileri laf söylemesin diye ben istemediğim şeyleri yaparak kendimi gereceksem birazda başkaları gerilsin. Mesela arkamdan dedikodumu yapsınlarr "aay ayy ne ayıppp , gelmedi , gitmedi , aramadı , sormadı gibi gibi gibi örnekler çoğaltılabilir.

Paşa gönülleri bilir . HİÇ KİMSE , BİRİLERİ BAZI ŞEYLERİ İSTİYOR DİYE BİR ŞEYLERİ ZORLA !! YAPMAK ZORUNDA DEĞİLDİR. İÇİNDEN GELİYORSA YAPARSIN , GELMİYORSA YAPMAZSIN BUDUR...

16 Ağustos 2012 Perşembe

Ruhum sana söylüyorum !

Heyyy ruhumm sana söylüyorum. Kendine gel... Ne o daralmalar , nefes alamamalar, uykusuzluklar filan. Tamam, bazı şeylere çok sıkılmış ve takılmış olabilirsin ama takılmamak gerektiğini sen de biliyorsun!!!  Öğren artık bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmeyi. Anlayamadığım şey şu, her şeyi öğrenmeye can atarsında , bu noktada neden kilit olursun onu anlamam... Biliyorsun işte , bir şeyin  üzerine düşüp önemsedikçe daha çok üzüldüğünü. Sonrada çekip gitmek istemeler filan hepsi boşuna...

O yüzden  bazı şeyleri hiç olmamış ve hiç yaşamamış gibi  kabul etmek gerekiyor. Hayal işte diyerek geçmek gerekiyor . Her ne kadar işin aslı öyle olmasa bile. Yani bir şeyler konuşuluyorsa ve en önemlisi çözüm bulunuyorsa her şekilde o sözlerin arkasında durmak gerektiğini düşünüyorum. Ben duruyorum ama durmayana bunu anlatamıyorum işte . Sonradan düşünüp , "haklısın" dese de sonuçta değişen bir şey olmuyor . Tek başına haklı olmak bir işe yaramıyor... 

En güzeli ben bir şey görmedim , duymadım , söylemedim demek , salağı oynamak belkide. Aksi halde yıpranan yine sen oluyorsun. Biraz hassasiyet lütfen... Bak biraz diyorum birazzz....

13 Ağustos 2012 Pazartesi

İDOBÜS' ün ayıbı...

Pazar günü saat 19:00 'da İdobüs'ün Kabataş- Güzelyalı (Bursa) yolcuları haber verilmeksizin 1,5 saat mağdur edildi. Bilet satışı sırasında uyarılsaydık durum daha farklı olabilirdi ama söz edilmedi bile. Daha sonra bilgilendirme anonsuyla Yenikapı'dan aktarma yapılacağı belirtildi. Herkes sandı ki , Yenikapı'da bekleyen feribota binip hemen yola devam edilecek ve sadece 10-15 dk kadar bir gecikme söz konusu olacak ve bu da sorun olmayacak. Zaten olmazdı da !!!

Ama durum sanıldığından çok farklıydı. Bir çok insanın planı programı olabileceği düşünülmeden sadece yetkililer istedi diye , maddi çıkarlar gözetilerek , hasta mı var , yaşlı mı , çocuklu mu, oruçlu mu , işi mi var yoksa tekrar yola mı çıkacak diye düşünmeden! , hiç umursamadan bir sonraki feribota bindirilme kararı alınmış. Çünkü onlar için 1.5 saatlik bir zamanda kaybedilecek mazot , bu kadar insanı mağdur edip , zamanını çalmak ve güvenini sarsarak kolaylıkla telafi edilebilir. 20:30 feribotu yeterince dolmadığı için , zararıda göze alamadıkları için zorla bu feribota yönlendirildik. Gerekçe olarak "hava muhalefeti " sunuldu. Yeterince inandırıcı değildi çünkü saat 17:00 ve 18:00 seferleri ve ayrıca 19:30' daki Yalova seferi sorunsuz kalkmıştı. Ayrıca o saatlerde havada , denizde gayet iyiydi. Kışın çok daha kötü hava şartlarında sallana sallana , insanların içi dışı çıka çıka defalarca yola çıkan feribot , saatlerce önce yağmış yağmura yenik mi düşmüştü yani. Olacak şey miydi bu ??? Aslında yapılabilseydi , herkes biletini iptal etseydi , parasını geri alıp o feribota binmeseydi , zarar nasıl ediliyormuş gösterilseydi . Ama bu daha çok zaman kaybı demek olduğundan zor. Birde nasıl olsa mecbur gidilecek ya buna güveniyorlar...

Doğal olarak herkes memnuniyetsizliğini bir şekilde dile getirdi. Tartışmalar , bağırmalar çağırmalar derken dilekçeler yazıldı , imzalar atıldı , hararetli konuşmalar kayda alındı gibi gibi...Ama tüm bunları dikkate alırlar mı yoksa yine bildiklerini mi okurlar , bilemem. Ayıp üstüne ayıp , büyük kayıptır unutmamak lazım diye düşünüyorum...Tam yetkili olduklarını söyleyen görevliler zaman zaman sakin görünmeye çalışsalarda "bu benim sorumluluğumda değil" diyerek topu bir üstlerine attılar ama üstlerden ne gelen vardı , ne de bir ses. Sürekli yapılan telefon görüşmeleriyle saçma sapan açıklamalarla oyalandık , durduk.

Oysaki yapılan bu ayıbın kabul edilmesi ve telafi edilmesi gerekiyordu. Bir kişi gelipte özür bile dilemedi . Neymiş isterlerse seferi iptal etme yetkileri varmış. Elbette vardır ama gerekçe geçerli olmalı. Olmayan hava muhalefeti gerekçe olarak gösterilmemeli. Madem ki , bu işin altından kalkamıyorsun , sefer sayını azaltacak ve insanları mağdur etmeyeceksin. Zaman önemli bir faktör ve herkes planını programını ona göre yapıyor.  

Bu insanlara bir özür borcun var İDOBÜS. Eğer bugün varlığını sürdürebiliyorsan unutma ki bu kadar insanın sana olan güveni nedeniyle varsın. Dilerim tekrarlanmaz ve başka insanlarda mağdur edilmez. ÖZÜR DİLEMEYİ UNUTMA !!!

2 Ağustos 2012 Perşembe

Kocaman çocuklar olmuşuz ...

Aradan 30 yıl geçmiş , dile kolay tam 30 yıl...Ve bunca zaman hiç kimse birbirini görmemiş.Birkaç tesadüfi karşılaşma , hepsi o kadar ...

Yani kim kimdir , nedir , nerededir bilmeden yıllar geçmiş , gitmiş. Sonrasında iş ,  güç , yeni bir hayat , çoluk çocuk derken hayatın döngüsüne kapılmışız acısıyla tatlısıyla ...

Ama yine de dolaylı yollardan bağlantılar hep kalmış ki , tam olarak kaybetmemişiz izlerimizi. Okulun bahçesinde çığlık çığlığa koşan çocuklarken , şimdide içi içine sığmayan kocaman çocuklar olmuşuz. Yani değişen bir şey yok. Yine çığlıklar atıyoruz ama bu kez sevinç çığlıkları.

Aslında herşey siyah-beyaz bir fotoğrafla başladı. Aynı filmlerdeki gibi. 5. sınıfta çekilmiş bir fotoğraftı..." Ulaşabilir miydik acaba birbirimize ? " gibi bir düşünce gelmişti aklımıza. O an düşüncesi bile heyecan vermişti. Hem ulaşsak bile bir araya gelebilir miydik ? Uyum sağlayabilir miydik ? Denemek lazımdı. Ulaşabildiğim bir iki arkadaşıma ulaşarak ilk bağlantıyı sağlamış oldum. Sonra 3 kişi , 4 kişi, 5 kişi derken zincirleme olarak 12 kişiye ulaştık. Olur muydu olmaz mıydı , toplanabilir miydik , nasıl olurdu derken organizasyon yapıldı ve geriye sayım başladı.

Buluşma tarihi yaklaştıkça heyecanımızda artıyordu. Ama hepimizin kafasında , birbirimizden habersiz oluşan bir soru vardı " Acaba nasıl bir ortam olacaktı? " Sonuçta , 30 yıldır hiç görüşmemiş olmak hepimizi tedirgin ediyordu. Ama görünen manzara çok farklıydı. Bütün soru işaretleri boşunaydı. Çünkü , o kadar sıcak ve o kadar keyifli bir ortam olmuştu ki , sanki yıllardır görüşüyormuşuz gibi samimiyetimizden ve özellikle de çocukluğumuzdan hiçbir şey kaybetmediğimizi gördük. Belkide çocuk olmak istemiştik hepimiz. Bol kahkahaların atıldığı , komik anıların su yüzüne çıktığı bir gece olmuştu. Onun platonik aşkı varmış , bu onu seviyormuş , o iftira  yüzünden yediği sopayı unutamıyormuş , öğretmen ona kızmış , bunu cezalandırmış , o okuldan kaçmış , müdür kulağını çekmiş , o kızın birini öpmüş , o kızların eteklerini açıp açıp kaçmış , o bundan korkuyormuş , o herkesi dövüyormuş , o şöyle yaramazmış , bu böyle utangaçmış , yok pısırıkmış vs vs vs ... Çocukluk işte ...

Yani biz o gece , zaman içinde yolculuk yapmış , geleceğe gitmiş , iş güç sahibi olmuş , evlenmiş , çocukları olmuş , kocaman 5. sınıf öğrencileri olmuştuk. Zaman hepimize birazcık oyunlar oynamış olsa da birbirimizi tanımamıza engel olamamıştı. Çok güzel bir geceydi ve dün de öyleydi ;)

1 Ağustos 2012 Çarşamba

6. buluşma...

Bir yıl içinde 6.sı gerçekleşecek bir buluşma daha olacak bu akşam. Yine heyecanla beklediğimiz bir an olacak. Bu düzeni herkes tutturabilir miydi bilmiyorum ama bizim aramızda acayip bir bağ olduğuna inanıyorum artık. "Haydi " diyince kısa sürede toplanabiliyoruz.  Öyle ki yeri geldi il dışından bile katılımlar oldu, bu çok güzel bir şey...Yani olağanüstü  bir şeyler çıkmadıkça herkes bir şekilde gelmeye çalıştı. Çünkü birliktelikten alınan keyif ve paylaşımlar çok güzeldi . 

6.buluşma derken "kim buluşuyor?" derseniz. "Kocaman çocuklar" buluşuyor derim ve bunu da bir sonraki yazıya bırakmak isterim.
 
Bu akşam ya yağmurda ıslanırız ya da rüzgarda üşürüz ama Ağustos'un 1 ' inde keyifli bir akşam yemeği yemenin tadınıda,  sıcaklığını da unutamayız sanırım :)