15 Mart 2015 Pazar

....

İfade edecek kelime bulamıyorum ki , yazıyorum siliyorum yazıyorum siliyorum. Her şekilde zor yani. Hani söylenecek söz kalmaz ya , boğazında koca bir yumru ile sadece durumu anlarsın , susarsın ve yanında olursun...

Can arkadaşım , canım arkadaşım bugün babacığı ile vedalaştı göz yaşları içinde. Nur içinde yatsın. Mekanı cennet olsun. Hiç bir şeyin bahanesi olmaz ama acı çekmeden gitmesi aileyi teselli eden tek şeydi. Onu anlamak , acısını hissetmek en zoruydu sanırım. 

Farklı bir şey bu , yaşamak zorunda olduğumuz ama kabul edemediğimiz bir şey olsa da. Yokluğuna alışmak , gelmesini beklemek ,  sesini özlemek , anılarla yaşamaya başlamak. O an farkına varamadığın bir telaşe yaşanıyor evinde. Her şey o kalabalıkla başlıyor , bilmiyorsun ki ne yapman gerektiğini , acını bile yaşayamıyorsun. Gelenler , gidenler , sabır dileyenler , sarılanlar , ağlayanlar , dualar , dualar , dualar...

Sonra herkes çekip gidiyor ya , kalıyorsun bi başına. Yerini dolduramayacağın kocaman bir boşlukla başbaşa . Yok yazamıyorum...Korkuyorum belkide...






11 Mart 2015 Çarşamba

Acele etmeyin hanımefendi ...

Bazen Metro'ya yetişebilmek için koşmayanımız var mıdır ? Tabii ki yoktur. Çünkü an geliyor zamanla yarışıyoruz. Çok değil ama bazen 10 dk. bile çok önemli olabiliyor...

O merdivenleri ikişer üçer inişimiz , çıkışımız , son anda nefes nefese yetişeyim heyecanımız  mutlaka olmuştur. Tam merdivenleri çıkarsın " dit dit dit ditttt " der kapılar kapanır hareket eder kalakalırsın arkasından bakarak...Ya da sen daha kartı okuturken o çoktannn gitmiş olur. Kaç kişiyi gördüm ben, açılır otomatik kapıya basıp basıp o kapının açılmadan metronun kalkıp gittiğini. O da , söylenir durur haklı olarak...

Bugünde yürüyen merdivenleri koşar adımlarla çıkmaya çalışırken aynı heyecanı ben yaşıyordum ki , birkaç basamak yukarıdaki takım elbiseli adam "Acele etmeyin hanımefendi. Henüz hareket etmiyoruz , ben kullanacağım" dedi :))) Birden durdum gülümsedim "Aaa öyle mi tamam o zaman"  dedim sakin sakin yürüdüm :)  

Beklemek ...

Beklemek , beklemek , beklemek ...
Başka yapacak bir şey yok ve sadece dua etmek ...
Onun için hayırlısı ne ise onu dilemek....

Son 2-3 gündür enfeksiyon değerleri düşeceğine yükselmeye başladı. Buna bağlı olarak bilinci de gidiyor. Çünkü sürekli uyuma modunda... Dr ; "Uyuması çok normal , size tepki vermesini , gözünü açmasını şu ara beklemeyin" dedi . 

48 saattir farklı bir antibiyotik tedavisi daha uygulanmaya başladı. Elbetteki , henüz çok yeni. Şu an buna cevap vermesini beklemek yanlış olur. 2 gün sonra vücudun buna ne tepki vereceği çok önemli. "Ya bu değerler düşmezse " demek istemesem de sordum. "Beklemeliyiz , şu ne söylesem doğru olmaz. Zaten yapılması gereken her şey yapılıyor merak etmeyin. Çok daha komplike antibiyotikler var ama bu vücuda ağır gelecektir " deyince umutsuzluğa kapıldık sanki...Yani beklemeye devam... 

Babacım olmuyor böyle , bak korkuyorum..."İyi olacağım" demiştin bana . 
Sözünü tutar mısın lütfen  ! 

7 Mart 2015 Cumartesi

Geçecektir elbet...

Bu haftada çok bir değişiklik yaşanmadı babamın durumunda. Hastaneye gireli 5 hafta , yoğun bakım 4 hafta oldu. Nasılda geçiyor zaman acımadan ama acıta acıta... Dr. iyileşme sürecinin biraz zaman alacağını söyledi. İş ki iyileşsin , biz sürece razıyız zaten. 

Bazen derin uykuda kendini bilmeden , bazende gayet kendinde oluyor. Bilinci iyi , sürekli bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama biz anlayamıyoruz. O zamanda sinirlenip vazgeçiyor. Yazarak anlat dedim ama yine başarılı olamadık. Dr. tablet işine pek olumlu bakmadı. "Bu enfeksiyon geçmeden bunu yapması çok zor , zorlamayalım" deyince bizde vazgeçtik. 

Dün itibarıyla aldığı mamanın bağırsaklarda tolere edilemediği ve sindirimde sıkıntı oluşması keyfimizi kaçırdı. Bu konuda ayrıntılı bilgilendirmeyi henüz alamadık. Canımızı sıkmamaya çalışıyoruz geçecektir diye düşünerek...

1 Mart 2015 Pazar

Af ederler mi?

Bu aralar biraz fazla duygusal olduğum doğrudur. Olur olmaz şeylere daha fazla üzülüp , daha fazla hassasiyet gösterir oldum. Ani duygu değişimleri yaşıyorum. Bazen ağlama krizleri bazen gülme krizleri...

Sonra içimi simsiyah dev bir bulut kaplıyor , dalga dalga üzerime geliyor ve fırtına patlıyor. Önüme geleni kasıp kavuruyorum o an , haklı ya da haksız bağırıp çağırıyorum. Belkide en çok nazım geçen insanlara yapıyorum bunu ama hiç kimse beni böyle çekmek zorunda değil ki bunu da biliyorum. Herkesin kendine göre yaşadığı sıkıntıları yeterince var zaten. Bir ben miyim bu kaosu yaşayan ? Tabii ki hayırbencillik yapamam. 

Fırtına yerini sessizliğe bıraktığında , içimdeki minik melekler çıkıyor ortaya. Beni seviyorlar biliyorum , korumaya çalıştıklarını da biliyorum. Bazen seslerini duymasam bile hep yanımda olduklarını da biliyorum. Gülümsüyorum onlara , bana  " Lütfen iyi olllll " diyorlar. "Tamam daha iyi olmalıyım , iyiyim" diyorum. Her zaman "Gülümse" diyorlar. Deniyorum bazen iyi görünmeye çalışarak. Özür diliyorum kırdığım sevdiklerimden...

Belkide bir tek onlara sığınmak istediğim için , belkide en çok onlardan yardım istediğim için bu çığlıkları atıyor olabilir miyim ? Elimi bırakmayın olur mu ? İyi olacağım söz veriyorum....