31 Mayıs 2007 Perşembe

Yoğunum..

Okulun son haftası yaklaşırken gerilimin seviyesi de artıyor. Üst üste yapılan yazılıların okunması , ödevlerin değerlendirilmesi , ortalama verilmesi , yıl sonu raporlarının hazırlanması gibi daha pek çok yazım işimiz var. Kafaların en karışık ve yoğun olduğu bir dönem . Biter mi bu işkence dersiniz?

29 Mayıs 2007 Salı

Bakım Ürünleri

Cilt temizleme ürünlerinden , kremlerden , koruyuculardan neden vazgeçemiyoruz ? Acaba cildimize iyilik mi yapmış oluyoruz ? Yoksa gereksiz yere dünyanın parasını mı döküyoruz? Sonuçta herşey cilt sağlığımız ve güzelliğimiz için. Güneşin zararlı etkilerinden bir derece olsun , az etkilenebilmek adına , cildimizin daha esnek, parlak görünmesi adına ve kırışıklıklara karşı koyabilmesi adına her yıl düzenli olarak mutlaka bir set alıyoruz.
Kampanyalarla cazip hale getirilen ürünlerde , bile bile tuzağa düşüyoruz. İhtiyacımızın olmadığı bir ürünü de mutlaka , satmayı başarıyorlar. Artık bu bizim saflığımızdan mı? Pazarlama gücünün çok iyi olmasından mı dır bilemem. Ama iyi bir pazarlamacı malını mutlaka satar. Nasıl olsa lazım olur anlayışı ile yaklaştığımızdan , daha sonra bu kadar uygun fiyata bulamayacağımızı düşündüğümüzden, bu tuzağa hepimiz düşüyoruz maalesef. Bu gün bende düştüm . Suçumu hafifletmeye çalışıyorum ama beceremedim . Nasıl olsa gerekli olacaktı !

28 Mayıs 2007 Pazartesi

Çok enerjik...

Ben insana bu kadar enerji veren bir ezgi duymamıştım. Yerimde duramadım . Alıp götürdü beni başka yerlere , kesinlikle çok enerjik , mutluluk verici , gülümsetici , çok çok ama çok güzel.
Baksanıza ! çoşkumu saklayamadım . Buralara kadar taşıdım , size kadar ve kalbinize gönderiyorum. Beğeneceğinize eminim.
Şarkıya bir satır arasında rastlamıştım . Çok başarılı bir arkadaş . Gerçekten ellerine sağlık . İyi ki koymuş o şarkıyı. Duymam gerekiyormuş demek ki . Ben de you tubedan buldum . Tek kelimeyle harikaaaaa......

27 Mayıs 2007 Pazar

Pazar Tatilindeyim ....

Bugün evden çıkacağım artık , daraldım. İnanması güç ama kendimi ev temizliğine fena kaptırdım. Sil , süpür , yıka , topla , hazırla , yemek yap , toz al yeter yaaa. Ne sonu gelmek bilmeyen işler bunlar , ne sıkıcı şeyler ! Daha ütüler var , hazırlanması gereken sınav soruları var, okunacak ödevler var ben ölmüşüm de haberim yok galiba. Gezip , stres atıp , geleyim de işleri bitiriyim .Yine gelicem . Beni izlemeye devam edin :))))

Ne Sesi ?

Evimizin tam karşısındaki Kablo Fabrikası , 7/24 üretim yapıyor. Ona sözüm yok çalışsınlar tabii. Bugüne kadar bir sorunumuz olmadı. Ta ki geçen güne kadar….Önce bir süre önemsemedim. Yağmur yağıyor ya da bahçede sulama var diye düşündüm. Ama susuzluk , hassasiyet göstermemiz gereken bir konu olmuşken, bu kadar suyun kullanılması da olmazdı elbet. Sonunda sesin fabrikadan geldiği anlaşıldı .Tam 48 saat oldu seste ne bir azalma oldu , ne de bir kesilme. Aralıksız süren ve sinirleri zıplatan bu sesin Pazartesiden önce de ne olduğu pek anlaşılamayacak. Çünkü telefonlara cevap vermiyorlarmış. Umarım geçici bir durumdur aksi taktirde camları açamayacağımız gibi evde kulaklık takmak zorunda da kalabiliriz. Ondan sonra da işaret diline çalışırız artık :=)

26 Mayıs 2007 Cumartesi

Eğer....

Sen hırçın dalgaların arasında kaybolmakta olan , batıp çıkan bir gemiysen , durgun sulara ve hatta sığınacak bir limana ihtiyacın var demektir. O limanı buluncaya kadar hayatta kalabiliyorsan ne mutlu..…
Ancak , limanda da seni bekleyenin ne olduğunu bilemezsin .Doğru limana demir atana kadar…….
Haydi ! Yelkenler fora…

Çok Güzellll....

Çok güzel bir manzaraydı. Bulutlar ve deniz harika
görünüyordu. Sessizliğine şahit olabilmeniz için.......

Cayır cayır hemde....

25 Mayıs 2007 Cuma

Hayırlı Olsun...

Güzelyalımıza yepyeni bir iskele açıldı. Artık istanbul 75 dk. Daha bu sabah sahilde yürüyüş yaparken yine İstanbul'a gidesim geldi. Nedendir bilmem ama Büyülü Şehir bana göre...
Ve "bende burdayım anne " diye yola atladı egecim. Hadi binip gidelim diye beni kandırmaya çalışıyordu :)))

Ben de çatlattım....

İşte ! Bir çatlağın hikayesi. Motoru düşmesin diye , sevgili motorunu düşünen eşim , motoru tutayım derken ayağı buna şiddetle itiraz etti. Bütün gücüyle "bırak düşsünnn giden motor olsun" dedi . Dedi ama sesini duyuramadı. Yine denedi.
"- Hopp ! beni ne itiyosun o aygır gibi şeyin altına . Ben onu tutamam ay ay ayy ahhh!
- Bak gördünmü ? Şiştim kaldım böyle ve senin yürümene de engel olucam oh işte .Sen beni düşünmezsen ben de seni düşünmem " dedi.
Yok yok şaka bir yana da sırf yan gelip yatmak olsun diye, bana eziyet olsun diye .Ben biliyorum. Ama acısını çıkaracağım . O ayak çabuk iyileşsin bak bütün evin işlerini ben sana yıkmaz mıyım? Ne bu bee çalış çalış ....
İşte Şekil A ve B de görüldüğü üzere şahıs sürekli yatmaktadır.

Hadi Yeniden Başla !

Babam resim konusunda harikadır. Babalıkta olduğu kadar :)) Aslında şu aralar vakti o kadar müsait ki yeniden başlasa çizmeye neler üretir neler ! Gençlik yıllarında çizmiş olduğu resimleri paylaşmak istiyorum . Haklımıymışım bakalım?

Bu babamın en sevdiği resimdir. Hep satmayı planlıyor ama el altından ben alacağım sanırım . Kıyamam ben ona emeğe yazık. Hem zamanında İstanbul'a trenle gelen Gary Cooper'ı sen saatlerce bekle , resmini imzalat , adam istesin verme , sonra da kıymet bilmez birine sat. Olmaz babam olmaz . Valla sattırmam.

24 Mayıs 2007 Perşembe

Seni pizzacı seni....

Pizza nasıl yenir bilirim. Çok da severim.
Ama bir süreliğine kendime yasaklıyorum.
Afiyet olsun bebeğim...

Nehir için,

Tatlım ben seni çok seviyorumm...
Sana kocaman bir öpücük al bakalım

Google sen çok yaşa !

Bugün okuduğum bir habere göre Google kendini iyice aşmaya hazırlanıyor. Zaten 7'den 70'e herkes biliyor Google 'ın marifetlerini. Ama bu hizmet farklı , henüz proje aşamasında. Bize vereceği tavsiyeleri şimdiden merak ediyorum. Haber şöyleydi :

* Google projesi kapsamında kullanıcıların tüm kişisel bilgilerinin, son derece güvenli olan
Google veri tabanına aktarılması öngörülüyor.
* Google daha sonra kişinin özellikleriyle, hangi sitelere baktığını, hangi haberleri okuduğunu, nelerle ilgilendiğini ve neleri izlemekten hoşlandığı belirleyecek.
* Özgeçmişini ve kişisel özelliklerini karşılaştıracak. Ve sonuç olarak verdiği tavsiyelerle insanın en yakın danışmanı olacak.
* Örneğin 5 yıl sonra Google’a girdiğinizde “Yarın ne yapmam gerekiyor” diye yazdığınızda ödemeniz gereken faturalardan, sevdiğiniz sanatçıların konserlerine kadar “yapılması ve gidilmesi gerekenler” listesi çıkacak.
* Boş zamanımda ne yapsam? diye sorduğunuzda... “Bence sinemaya git sonra da akşam futbol maçını evde izlersin” fikrini verebilecek ve bu cevap seçenekleri içinde en ideal cevap olacak.
Nasıl ? Merak etmeye değer bence. Bana dermiş ki ;
- Bugün pek bir stresli gördüm seni . Bırak işlerini , git gez
- Alışveriş yap , git para harca.
- Ailenle yurt dışına çık( Ama sakın dönme)
- Evde yemek yapma , hergün dışarda yemek ye.
- Gibi , gibi , gibi .... bakalım meraktayım :)))

Tablo gibiler ......

Bunlara inanmak çok zor ama hepside harika...
Kim istemez ki böyle güzel halıları ?
Basmaya bile kıyamaz insan. Tablo niyetine .....

TAM İSABET....

Ok yaydan fırlarsa ne kadar uzağa gidebilir? Yayın gerilmesine bağlı değil midir?
Hedefi de belirledikten sonra , isabet ettirebilirsek , bizden daha mutlusu var mıdır?
Hayata iyi atışlar.......

SALYANGOZ



23 Mayıs 2007 Çarşamba

İSTİFA

İstifa ediyorum demiştim değil mi ? Ama işimden değil ! Annelikten ve eş olmaktan ......
Hiç bitmez mi bu işler? Çok zor yaa , fedakarlığın tonlarcasını istiyor, ama ben artık çok yoruldum. Desem bile bu kelimeye kanıyorum işte :)))

SEVİYOR MU?

Bununla ilgili okuduğum bir hikaye beni çok etkiledi. Paylaşmak istedim yüzlerce blogcu gibi.. Kelebeğin papatyaya aşık olması , çok doğal bence......
''Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış. Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde, kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış. Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış. Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış. Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye. Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş. ıçinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş. Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu. "Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve "Merhaba" demiş, "bende yalnızlıktan sıkılmıştım zaten.". Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini, nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış. Papatyada ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş. Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış. Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edipte bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan, incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatyada kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini. Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana, ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler. Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya dönmüş ve "Üzgünüm, ama senden ayrılmam gerekecek" demiş. Papatya buna bir anlam vermemiş. "Neden" demiş. "Yoksa benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim." Papatya bu duruma çok üzülmüş. Ama yapacak bir şey yokmuş zaten. Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Seni seviyorum" diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..." diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş. ıçinden "Keşke onunda beni sevdiğini bilseydim. Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş. Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş, sonra da dökülmeye başlamış. Her düşen yaprakta papatya, içinden "seviyormuş" diye geçirmiş. ışte o günden beri, bunu bilen aşıklar, sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş; seviyor mu? Sevmiyor mu diye... ''

BUGÜN

Korkunç sıkıcı bir günün ardından .... Yine bunalımlarım , hiç vazgeçmedim ki , vazgeçebilseydim , bu sabah okula gelirken yol boyunca ağlamaz, hız yaparak bir an kendimi kaybetmezdim , bu BEN var ya çekilmez biriyim çekilmez . Kızarmış gözlerimle derse girdim öğrencilerim sordu:
-İyi misiniz?
-İyiyim iyi. ( Yalannn hemde kocaman kuyruklu bir yalan ! ) Sadece biraz geldiler ....
-Sağdan mı soldan mı?
-Hem sağdan hem soldan. Aman dikkat edin kendinize!
Böylece 3 ders saatini atlattık . Sonra İlçe deneme sınavı olduğundan öğretmen arkadaşlarımız sınıflarda görev aldılar, gözetmenlik yapıyorlar. Sağolsunlar. Sevil Arkadaşım da büyük bir gayretle yazılı kağıtlarını okuyor.Tebrik ediyorum kendisini. Her zaman neşe doludur , çılgın bir kişiliği vardır, severim kendisini ....Diğer arkadaşlarım Burcu ve Fatma.Onları da çok severim kıskanmayın. Çok şekerler çok. Onlar da sınıf defterlerini tamamlıyorlar. Sanırım tek tembellik yapan benim
Ama bu benim hoşuma gidiyor. Birazdan eve gidip tembelliğime son verince , yine ağlamaya başlarım nasıl olsa ! Güne başladığım gibi......