8 Ekim 2015 Perşembe

O geçit nereye gidiyordu?

-Sabahın ilk saatleri olmuş...
-Birden alarm sesiyle irkiliyorum ...
-"Noluyooo yaaa bu saatte "diye homurdana homurdana dönüyorum saate bakıyorum... 
-Henüz her yer karanlık... 
-Dönüp kapatıyorum alarmı. 
-Havalarda serinledi diye yorganın içinden 
çıkamıyorum öyle hemen. 
- Tam kalkacak gibi oluyorum , geri yatıyorum.
-2  dk'cık daha gözümü kapatayım derken...

Birden garip bir şekilde okulda olduğumu fark ediyorum. Ama bir tuhaflık var, hem öğrenci gibiyim hem öğretmen gibi. Sonra bi bakıyorum , bir sınıftayım. Öğretmenimiz geliyor , sınav yapacakmış  " 5 soru soracağım" diyor.Telaşla etrafıma bakıyorum , oğlum nerede diye? Tuhaflıkta burada zaten. O an öğrenciyken birden anne oluyorum oğlum aklıma geliyor. Aynı sınıfta mı okuyoruz artık her neyse...

Sonra oğlum sınıfta yok diye panik oluyorum , öğretmene diyorum ki : "Biraz bekler misiniz ? Ben onu bulup geleyim". Çıkıyorum. Koridorda yürürken birden öğretmen oluyorum. Etek giymişim ve tıkır tıkır topuklu ayakkabılarımın  sesimi duyuyorum. Hiç hazzetmem neden böyle giyindim ki diye düşünüyorum. Kantine geliyorum bakıyorum , Öğrenci dolu ama burada da yok. Çocuklarla bahçeye çıkıp diğer binaya doğru geçiyoruz yokuş aşağı inerek...Yerler ıslak ve ben topuklularla neredeyse koşuyorum. Sınav başlayacak diye telaş yapıyorum. Binaya giriyoruz , ilginç bir geçişi var binanın. Yerden bir kapak açılmış ve öğrenciler sırayla içeriye doğru atlıyorlar. Dar bir girişi var ama sonradan aşağıya indikçe genişliyormuş. Herkes buradan geçip , kaydıraktan kayar gibi gidince , "ben bu etekle , bu ayakkabılarla nasıl geçerim " diye düşünürken , bi fırladım ki 20 dk geçmiş...

Bakıyorum oğlum yatağında uyuyor. Gülerek , "muckks" diye öpücük konduruyorum yanağına...
-"Sınavımız var , hadi uyan , kaybolma" diyorum... 
-"Nasıl yani ? " diyor. 
-"Fizikten sınav olacakmışız , kalk bakalım 5 soru soracakmış" deyince benimkinin uykusu iyice açılıyor ...
-" Anne sen neler saçmalıyorsun ?!?! "  diyor ama çocuk haklı :)))))
-"Yok bir şey sadece rüya gördüm" dedim, anlattım. İkimizde güldük ve öpücüklerle uyanma işlemi tamamlandı. Ve öğrendim ki gerçekten sınavı varmış ...

Bilinçaltı işte...
Çok erken uyanmak...
Geç kalma telaşı yaşamak ...
Okul stresi yaşamak ...
Oğlumu uyandırma faslını ...
Alelacele kahvaltı hazırlamak ...
Ne giysem diye düşünmek ...
Hava nasıl acaba , yağar mı , yağmaz mı , soğuk mu , sıcak mı ? diye düşünmek ve belkide tespit edemediğim pek çok şey, aniden saçma sapan rüyalarla uyandırıverdi beni işte.... 

Ama en çok neyi merak ettim biliyor musunuz? 
O geçite atlasaydım nereye çıkacaktı acaba ? 




6 Ekim 2015 Salı

Alışveriş canavarı....

Az önce gözümü alışveriş canavarı bürüdü ve Markofoni ye daldım...3 adet çanta aldım. Yaw durun öyle hemen "yuhhh gözün doysun" demeyin. Büyük ihtimalle bunlardan sadece birisi kalıp , diğer ikisi geri gidecek .Sadece çantaları daha yakından incelemek istedim. Sırt çantası şeklinde spor kullanıma uygun bir şeylerdi. Bir de saat beğendim. 1 alana 1 bedava kampanyası yapmışlar. İkincisini  oğlum için seçtim. Onları da çok merak ediyorum. Bakalım nasıl çıkacaklar ?

Daha öncede olur mu olmaz mı diye göze aldığım çok şey oldu. Genelde memnun kaldım , hiç bir sıkıntı yaşamadım. Hatta Deri mont almışlığım bile vardır. Kaç yıl oldu ve hala severek giyerim. Baktık ki beğenmedik , aynen geri iade imkanımız olduğu için de sıkıntı duymuyorum.  
Bütün bunların kötü bir tuzak olduğunun bilincinde olup , elimi kolumu kaptırıp bu tuzağa düşenlerdenim kabul ediyorum. Ancak şöyle bir gerçek var ki , bir süredir istediğim model bir çanta bulabilmiş değildim. Ya çok pahalı , ya çok kötüydü. Uygun ve istenilen modellere  bu şekilde daha kolay ulaşabilme imkanımın olması hoşuma gidiyor. Birde kargo eve geliyor ve heyecanla o kutuyu açıyorsunuz ya , o da ayrı bir keyif tabi ki...

Tamam tamam biliyorum kaptırmışım elimi kolumu. Yoksa siz halaa ?  :)))
Kaptırmadınız mı ?

5 Ekim 2015 Pazartesi

SİZLER BİR HARİKASINIZ...

Siz var ya siz ...Evet evet mesela "SEN" Hani şu anda okuyorsun ya... "Bana mı dedi? " diye düşünme bile tabii ki sana dedim. Yani bu bloğu okuyan güzel yürekli her insan için diyorum. SİZLER BİR HARİKASINIZ ...

Neden mi? Bunca zaman geçmesine rağmen buraları bırakmamış , bazen her gün yazmış , bazen 3 - 5 yazmış , bazen sadece okumuş , yorum yazmış ama bu birlikteliği  hiç bırakmamış olduğunuz için , kalbinizle buralarda olduğunuz için harikasınız ... 

Ben biraz uzaklaştım elde olmayan sebeplerle. Dönem dönem herkes iyi kötü yaşadı bunu. Kimi çabuk atlattı kimi yavaş. Benimki de oldukça yavaş oldu . Ama içimde bir yerlerde hep kendimle konuşup , hep bir yerlere yazmaya devam ettim. Bazen , havaya , suya , bulutlara , yıldızlara , güneşe , ay' a yazar gibi ama yazdım , sessiz ve derinden....Nedense bir türlü şu bilgisayarı elime geçirip buralara yazamadım. Özlemişim inanın...

Kafamda o kadar çok şey varken , her biri  birbirinden bağımsız , bazen komik , bazen dramatik şeyleri paylaşmak isterken , şimdi hiç birisi yok aklımda . Yoksa bunuyor muyum? Nereden başlasam bilmiyorum. Yani her zaman olduğu gibi uçtu gitti , "elde var sıfır"

O zaman ben az bi gideyim. Öyle ekranla bakışmaya başladık bu hiç iyi olmadı :)) Bi toplayıp geleyim kafayı. Bu kez çabuk geleceğim söz...
Sizleri seviyorum sevgili bloggerlar...






30 Temmuz 2015 Perşembe

Taslakları döktüm...

Paylaşamadığım dönemde yazıp da  yayınlayamadıklarımı yayınladım gitti. Yazmışım hissetmişim , ağlamışım , bilin ne olur ki....Paylaşmak mı suç ? 

Derdim kimseyi üzmek değil...
Yazmayın o yazılara yorum... 
Bırakın öylece kalsınlar ...
Biliyorum yanımda olduğunuzu , iyi dileklerinizi...
Sevginizi...
Düşündüm ki gerçekten yazmayalım abuk subuk bile olsa aklıma ne gelirse...

Özlem....

Yazamıyorum...
Düşünemiyorum...
Kelimeleri yan yana getirip ifade edecek gücü bulamıyorum...
Kendimi kaybettim ...
Kocaman bir boşlukta gibiyim... 
Boğuluyorum ...
Çıkamıyorum...
Üzülüyorum...
Özlüyorum...
Acı çekiyorum ...

Biliyor musun baba , son zamanlarda kendi kendime konuşuyorum. Aslında kendi kendime değil seninle konuşuyorum. Yanımda gibi , görmüşüm gibi , her yerde , her şeyde seni hatırlıyor , seni anıyorum. Bir an gülümsüyorum , buruk bir ifadeyle. Sonra ....

Sonrası yine gözlerim doluyor , boğazım düğümleniyor. Nefes alamıyorum...Gidişin geliyor aklıma. Sensizliğin acısı çöküyor içime. Meğer ne zormuş babam. Ne zormuş sensizlik...

Kızım neden yazmıyor dedin mi babacım? Seni ne kadar çok özlediğimi ifade edemeyeceğim için , çok üzülüp , ağladığımı bilmemen için yazamadım babacım...Ama elimde değil özlüyorum seni. Kızımmm gelmiş demeni , Hiç bir şey sana olan özlemimi hafifletmiyor... Huzurlu olduğunu düşünerek teselli buluyorum , rüyamda görecek miyim diye umutla uyuyorum. Ama yanımızda olduğunu biliyorum...Seni çok seviyorum canım babacım




21 Haziran 2015 Pazar

Bugün zor gün...


İnsanın hayatında en çok değer verdiği kişilerdendir Babası...

Candır , güçtür , güvendir , o yüreğinin kocaman bir parçasıdır. 

Kızları için ilk aşktır , sıcacık bir sarılmadır , yanağındaki en güzel öpücüktür O ...

Şimdi ben bunları yapamıyorum ama en derinden hissediyorum Babacığım. Bugün biraz canımı yakıyor , biraz buruk ,  biraz yalnız ve sensiz olsam da bir yanım hep seninle dolu... Gülüşünle,  sesinle , sevgi dolu yüreğinle...

Çok özlüyorum  seni  çok.  Iyi olduğunu düşünüp bununla mutlu oluyorum.  

Babalar günün kutlu olsun Babişim. Hep böyle derdim sana biliyorsun. Sende bama kızişim Özilim derdin. Seni çok seviyorum. Nurlar içinde yat canım babam...
Özili 'n...


5 Haziran 2015 Cuma

Gidişinle...

Uzun bir sessizlik oldu …
Uzun bir yok oluş …
Ve uzun bir yola çıkış...

Kabullenmeye çalışmaktı yaşadığım aslında ...
Bizim için çok zor 
Ama senin için huzur dolu olduğuna eminim.…
Belki de bu yüzden daha iyi olmalıyım...

Şimdi demeyecek misin ?
Kızım neden uzun süredir yazmıyorsun ? 
Biliyorum her zaman takip ettin beni. 
Yine ediyorsun biliyorum...Yanımdasın...
Ama yazamadım babacığım…
Yapamadım …

Kelimeleri bir araya getirip uygun olan hiç bir şeyi bulamadım…
Sana olan özlemimi nasıl anlatırım bilemedim. 
Gözlerimdeki yaşları görmeni , acı bilmeni istemedim ...
Ve ilk kez anladım "burnunun direği sızlamak" ne demekmiş ...
Hemde çok iyi anladım...

"Üzülme kızım ben iyiyim" demek istediğini biliyorum
Ama "özleme" deme….
Özlüyorum çünkü…
Yanaklarını ,  kokunu , sarılmanı , sesini , gülüşünü ..
Seni özlüyorum babacığım seni...



3 Haziran 2015 Çarşamba

Çünkü ben...

Zor bir dönem geçirdim. 
İyi miyim değil miyim hala bilmiyorum. 
Yazamadım ...
Anlatamadım ...
An an değişen bir duygu bu... 
Çoğu zaman iyi olmaya çalışmayı öğrenmek gibi...
Özlemi yoğun yaşamak gibi...
Alışmak gibi ama alışamamak gibi...
Ama yazacağım...

15 Mart 2015 Pazar

....

İfade edecek kelime bulamıyorum ki , yazıyorum siliyorum yazıyorum siliyorum. Her şekilde zor yani. Hani söylenecek söz kalmaz ya , boğazında koca bir yumru ile sadece durumu anlarsın , susarsın ve yanında olursun...

Can arkadaşım , canım arkadaşım bugün babacığı ile vedalaştı göz yaşları içinde. Nur içinde yatsın. Mekanı cennet olsun. Hiç bir şeyin bahanesi olmaz ama acı çekmeden gitmesi aileyi teselli eden tek şeydi. Onu anlamak , acısını hissetmek en zoruydu sanırım. 

Farklı bir şey bu , yaşamak zorunda olduğumuz ama kabul edemediğimiz bir şey olsa da. Yokluğuna alışmak , gelmesini beklemek ,  sesini özlemek , anılarla yaşamaya başlamak. O an farkına varamadığın bir telaşe yaşanıyor evinde. Her şey o kalabalıkla başlıyor , bilmiyorsun ki ne yapman gerektiğini , acını bile yaşayamıyorsun. Gelenler , gidenler , sabır dileyenler , sarılanlar , ağlayanlar , dualar , dualar , dualar...

Sonra herkes çekip gidiyor ya , kalıyorsun bi başına. Yerini dolduramayacağın kocaman bir boşlukla başbaşa . Yok yazamıyorum...Korkuyorum belkide...






11 Mart 2015 Çarşamba

Acele etmeyin hanımefendi ...

Bazen Metro'ya yetişebilmek için koşmayanımız var mıdır ? Tabii ki yoktur. Çünkü an geliyor zamanla yarışıyoruz. Çok değil ama bazen 10 dk. bile çok önemli olabiliyor...

O merdivenleri ikişer üçer inişimiz , çıkışımız , son anda nefes nefese yetişeyim heyecanımız  mutlaka olmuştur. Tam merdivenleri çıkarsın " dit dit dit ditttt " der kapılar kapanır hareket eder kalakalırsın arkasından bakarak...Ya da sen daha kartı okuturken o çoktannn gitmiş olur. Kaç kişiyi gördüm ben, açılır otomatik kapıya basıp basıp o kapının açılmadan metronun kalkıp gittiğini. O da , söylenir durur haklı olarak...

Bugünde yürüyen merdivenleri koşar adımlarla çıkmaya çalışırken aynı heyecanı ben yaşıyordum ki , birkaç basamak yukarıdaki takım elbiseli adam "Acele etmeyin hanımefendi. Henüz hareket etmiyoruz , ben kullanacağım" dedi :))) Birden durdum gülümsedim "Aaa öyle mi tamam o zaman"  dedim sakin sakin yürüdüm :)  

Beklemek ...

Beklemek , beklemek , beklemek ...
Başka yapacak bir şey yok ve sadece dua etmek ...
Onun için hayırlısı ne ise onu dilemek....

Son 2-3 gündür enfeksiyon değerleri düşeceğine yükselmeye başladı. Buna bağlı olarak bilinci de gidiyor. Çünkü sürekli uyuma modunda... Dr ; "Uyuması çok normal , size tepki vermesini , gözünü açmasını şu ara beklemeyin" dedi . 

48 saattir farklı bir antibiyotik tedavisi daha uygulanmaya başladı. Elbetteki , henüz çok yeni. Şu an buna cevap vermesini beklemek yanlış olur. 2 gün sonra vücudun buna ne tepki vereceği çok önemli. "Ya bu değerler düşmezse " demek istemesem de sordum. "Beklemeliyiz , şu ne söylesem doğru olmaz. Zaten yapılması gereken her şey yapılıyor merak etmeyin. Çok daha komplike antibiyotikler var ama bu vücuda ağır gelecektir " deyince umutsuzluğa kapıldık sanki...Yani beklemeye devam... 

Babacım olmuyor böyle , bak korkuyorum..."İyi olacağım" demiştin bana . 
Sözünü tutar mısın lütfen  ! 

7 Mart 2015 Cumartesi

Geçecektir elbet...

Bu haftada çok bir değişiklik yaşanmadı babamın durumunda. Hastaneye gireli 5 hafta , yoğun bakım 4 hafta oldu. Nasılda geçiyor zaman acımadan ama acıta acıta... Dr. iyileşme sürecinin biraz zaman alacağını söyledi. İş ki iyileşsin , biz sürece razıyız zaten. 

Bazen derin uykuda kendini bilmeden , bazende gayet kendinde oluyor. Bilinci iyi , sürekli bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama biz anlayamıyoruz. O zamanda sinirlenip vazgeçiyor. Yazarak anlat dedim ama yine başarılı olamadık. Dr. tablet işine pek olumlu bakmadı. "Bu enfeksiyon geçmeden bunu yapması çok zor , zorlamayalım" deyince bizde vazgeçtik. 

Dün itibarıyla aldığı mamanın bağırsaklarda tolere edilemediği ve sindirimde sıkıntı oluşması keyfimizi kaçırdı. Bu konuda ayrıntılı bilgilendirmeyi henüz alamadık. Canımızı sıkmamaya çalışıyoruz geçecektir diye düşünerek...

1 Mart 2015 Pazar

Af ederler mi?

Bu aralar biraz fazla duygusal olduğum doğrudur. Olur olmaz şeylere daha fazla üzülüp , daha fazla hassasiyet gösterir oldum. Ani duygu değişimleri yaşıyorum. Bazen ağlama krizleri bazen gülme krizleri...

Sonra içimi simsiyah dev bir bulut kaplıyor , dalga dalga üzerime geliyor ve fırtına patlıyor. Önüme geleni kasıp kavuruyorum o an , haklı ya da haksız bağırıp çağırıyorum. Belkide en çok nazım geçen insanlara yapıyorum bunu ama hiç kimse beni böyle çekmek zorunda değil ki bunu da biliyorum. Herkesin kendine göre yaşadığı sıkıntıları yeterince var zaten. Bir ben miyim bu kaosu yaşayan ? Tabii ki hayırbencillik yapamam. 

Fırtına yerini sessizliğe bıraktığında , içimdeki minik melekler çıkıyor ortaya. Beni seviyorlar biliyorum , korumaya çalıştıklarını da biliyorum. Bazen seslerini duymasam bile hep yanımda olduklarını da biliyorum. Gülümsüyorum onlara , bana  " Lütfen iyi olllll " diyorlar. "Tamam daha iyi olmalıyım , iyiyim" diyorum. Her zaman "Gülümse" diyorlar. Deniyorum bazen iyi görünmeye çalışarak. Özür diliyorum kırdığım sevdiklerimden...

Belkide bir tek onlara sığınmak istediğim için , belkide en çok onlardan yardım istediğim için bu çığlıkları atıyor olabilir miyim ? Elimi bırakmayın olur mu ? İyi olacağım söz veriyorum....






26 Şubat 2015 Perşembe

Trakeostomi ....

Çok büyük gelişmeler olmadığından aralarda aktarma gereği de duymadım.Yoğun bakımımız devam ediyor. Babamın durumu iyi gibi. "Gibi" diyorum çünkü bilinci oldukça açık.Bu güzel bir şey. Tek sıkıntı artık iyice gerilmiş durumda olması...Ağzındaki aparatlar yüzünden bir türlü dile getirebilme şansı da olmadığından dün eliyle yazmak istediğini işaret etmiş. Ancak elleri çok şiş olduğundan kalemi tutamamış. O da olmamış yani...

Tablet götürüp dokunarak yazmasını istemek iyi bir fikir gibi geldi. Belki konuşmak istediklerini biraz olsun dile getirebilirse rahatlayabilir diye düşündüm. Ancak Dr. dün biraz keyfimizi kaçırdı. "Şimdilik bunu yapmayalım" dedi. "Çünkü enfeksiyon hala var ve şu durumda bir sonraki aşamaya geçmemiz gerekiyor" deyince tedirgin olduk açıkçası. 

Bağışıklık sistemi düşük olduğundan yeni bir bakteri daha üremiş akciğer sıvısında. Zaten mantar vardı bir de bakteri çıktı. Yeni bir antibiyotiğe daha başlanmış yani. 15 gündür ağızdan hortumla soluk borusuna bağlanan tüpler için de sürenin sonuna gelindiğinden Trakeostomi yapılması uygun görüldü. Bir sonraki aşama dediği buydu. Bu süreçte akciğerler hala kendini toparlayamadığından cihazdan ayrılması şimdilik söz konusu değil. Kaldı ki cihazdan gelen oksijen kalitesine ciğerlerin alışıyor olması da pek hoşumuza gitmedi. "Ayırmayı denediğimde solunum çok hızlanıyor" dedi. 

Bugün az bir anestezi verilerek Trakeostomi ( gırtlaktan delik açılması) yapılacak. Bu şekilde nefes borusuna takılacak solunum cihazından daha sağlıklı oksijen girişi sağlanacak. Ayrıca enfeksiyon riski de çok daha aza indirilmiş olacak. "Kendisi şu andan %70 rahatsızlık duyuyorsa , bununla %10 duyacak ve rahatlayacak . Hatta birkaç gün sonra ağızdan sıvı da alabilir önce su daha sonra çorba gibi" deyince tedirginliğimiz biraz azaldı ama biz işin anestezi kısmına takıldık. Az bir şey Babacım hayırlısıyla bunu da atlatırsın...


25 Şubat 2015 Çarşamba

Niye göremiyorum?

Uzun zamandır kitap okuma isteğim olmasına rağmen bir türlü eyleme geçemeyişimin bir sebebi olmalıydı. Ben bu kadar isteksiz olamam ki , kaldı ki olmamalıyım da zaten...Ne zaman bir şeyler okumaya başlasam , yazılara bir şeyler oluyor. Dikkatinizi çekerim yazılara oluyor bakın , bana değil :))) 

Özellikle de minik yazılı ilaç prospektüsleri var ya onlara...
Eskiden gayette okunuyordu şimdi okunmasın diye küçücük küçücük yazıyorlar galiba :))) 
Hep anlamayalım diye :))) Evet evet kesinlikle öyle ...

Sanki yazıların hepsi bitişik yazılmış , bütünleşmiş gibi bir hal alıyor. Bir büyüyüp netleşiyor , bir küçülüp bulanıklaşıyor ama bir türlü  dengeyi kuramıyor. Sonra da "Amannn sonra okurum. Acelesi yok " diyerek erteliyorum. Ama nereye kadar ? 

Belli ki alıcıların ayarı artık bozulmuş ve yedek parça ihtiyacı şart olmuş. Ama hiç bir şey orijinal parçaya benzer mi ? Benzemez tabiii...Bunlar artık yaşa bağlı olarak ortaya çıkan kusurlar zaten. Kabul etmek lazım ki tırtlıyoruz :)) 

Hal böyle olunca da ailecek göz doktoruna gidip kontrolden geçtik. Bu arada eşim de gözlüklü oldu. O Miyop , ben Hipermetrop. Yine zıt yani :)) O gözlüğüne alıştı ve onsuz yapamıyor ama ben neden bilmiyorum henüz kullanamadım. Takmamak için de zorlanacağımı düşündüğüm yazılardan ısrarla kaçıyorum ve onsuz idare etmeye çalışıyorum. Çünkü şöyle de bir gerçek var, gözler gözlüğe alışınca daha sonra gözlüksüz göremez durumuna geliyor. Direniyorum anlayacağınız...




20 Şubat 2015 Cuma

Hayat sevince güzel...

Uzun zamandır özellikle dikkat ettiğim bir konu var. Birini seviyorsam gerçekten çok seviyorsam o an içimden gelen her türlü sevgi sözcüklerini söylemekten çekinmiyorum. Seviyorum bu şekilde sevgimi göstermeyi...

Karşımdaki benim için değerliyse ona da bunu hissettirmek hoşuma gidiyor. Bugüne kadar şaşıran pek olmadı ama bunu yapmadığı için şaşıranlar olduğunu fark ettim. Tamamen içten olduğumu herkes bilir. Bu yapmacık olarak yapılamaz ki zaten , ne zorumuz var? 

Kim olursa olsun sevildiğini bilmeli , hissetmeli bir insan diye düşünüyorum. Böylece ilişkiler daha sağlam olmaz mı zaten ?

Söylüyorum her şekilde hemde hiç çekinmeden. Sen benim için değerlisin diyorum , iyi ki varsın diyorum , canımsın diyorum , sana güveniyorum diyorum , yanımda olduğun için teşekkür ederim diyorum,  seni özledim diyorum , seni seviyorum diyorum ...

En son Dr 'a söyledim bu tarz bir şeyi. İtiraf ediyorum hiç beklemediği bir şeydi. "Dr. bey , Siz çok iyi birisiniz. Ve biz sizi gerçekten çok sevdik,  ilginize çok ama çok teşekkür ederim"  dedim. 1-2 sn. kadar yüzüme bakakaldı sonra "Ben teşekkür ederim " dedi gülümseyerek...Kaç hasta yakını böyle bir tepki göstermiştir ki ...

Gerçi bazen bunları söylediğimiz için pişman olduğumuz durumlar olmuyor değil , ama olsun hayat sevince güzellll ...Karşındaki hissetsede hissetmese de...






19 Şubat 2015 Perşembe

4 günlük durum özeti...

3-4 günlük hastane durum özeti yapayım. Biliyorum bunlar sıkıntılı konular ama ben sadece rahatlamak adına bunları paylaşıyorum. Bu arada arayan , soran , mesaj yazan can dostlarıma binlerce kez teşekkür ederim. Sizden aldığım güç beni daha güçlü yaptı buna inanın. Çok farklı bir destekmiş bu. Her an yanımda gibisiniz , her an elimi tutuyor gibisiniz...

Çok şükür ki , Pazartesi günü Dr. 'umuz yine olumlu şeyler söyledi. Sadece Akciğerde bir mantara rastlamışlar , bunun içinde antibiyotik tedavisini değiştirme kararı almışlar. "Endişelenecek bir durum yok "dedi. Bu arada solunum cihazından sadece biraz destek alır duruma gelmiş , çoğunlukla kendi nefesi ile  idare ediyormuş. Ama hala tam olarak ayrılma kararı yok , zamana bırakıyor Dr'. umuz...

Salı günü birazcık yaramazlık yapmış babam. O nedenle yine uyutmuşlar. Sonuna kadar haklı olduğunu biliyorum. Çok canı acıyor ama yapacak bir şey yok...Nefes borusundaki tüpün verdiği rahatsızlık , sürekli ağzının açık olması ve oradaki hortumları hissetmesi, konuşmaya çalışıp konuşamaması babamı oldukça hırçınlaştırmış. Bir hışımla tuttuğu gibi bütün hortumları çıkartıp atmış. Durum böyle olunca tekrar uyutup , tüpü yeniden takmak zorunda kalmışlar.Her defasında tüpü çıkartmaması , soluk borusunun tahriş olmaması için ellerini yatağın kenarlarına bağlamışlar.

Çok üzüldüm ama mecbur kalınmış işte. Kaş göz hareketleriyle anlaşıyoruz bir şekilde. Elimizi sıkıyor , tutuyor , bakışlarını bize çeviriyor. Dr.'umuzda her gün bizimle görüşüp diğer tüm değerlerin normal göründüğünü söyledikçe seviniyoruz açıkçası. Şu an sadece akciğerlerin kendini biraz daha  toparlaması, cihaza hiç ihtiyaç duymaması ve mantarın yok olması için zamana ihtiyacımız var...Yavaş yavaş ama iyiye doğru...




16 Şubat 2015 Pazartesi

İnsan gibi Doktor...

Doktorunda hemşirenin de her türlüsü var hastanelerde. İnsan mecbur olunca nelerle karşılaşıyor. "Allah düşürmesin bunların eline" dediğinde oluyor, "Allah razı olsun " dediğinde... Eminim herkesin olmuştur  bu tarz sıkıntıları ...

Yani iş , yıllarca okumakla doktor olmakla ilgili filan değil maalesef. Alanında uzman olmuş olabilirsin ama insanlık alanında ne kadar uzmansın önemli olan o . Hastayı iyileştirmek için ilaç vermek işin en kolay yolu ama bunu sevgiyle saygıyla yapmalı doktor. Canı gibi davranmalı hastasına. Ben nasıl her öğrencime çocuğum gibi davranıyorsam, doktorunda hastaları, çocukları gibi değerli olmalı...Gelsin ilacını vereyim çeksin gitsin değil ki olay...

Aman yanlış anlaşılmasın kimsenin hakkını yiyemem bu konuda. Çok çok mükemmelleri de var biliyorum çünkü...

Şu yaşadığımız süreçte 3 doktor ile karşı karşıya kaldık. Biri gayet insancıl, ilgili , açıklayıcı , vicdan sahibiydi. Babamı başka bir Dr.'a nakil ettikten sonra bile hiçbir mecburiyeti olmadığı halde sadece ricamız üzerine takibini sürdürdü. Ekstra başka hiçbir şey olmadan...

Diğer Dr. robota bağlanmış gibiydi. Sesinde hiçbir duygu taşımadan tek düze robot gibi konuşan , açıklama yapmayan ( anlayamayız ya ! ) bilgi vermeden , "yapacak çok fazla bir şey yok , ağrı kesicilere devam"  diyerek ,  koşar adımlarla gelip koşar adımlarla visite çıkan sadece "kendinize iyi bakın" diyerek yok olan cinstendi. Şeyy pardon Dr. bey bize iyi bakacak olan sizsiniz halbuki.... İki gün içinde ortalığı ayağa kaldırdık tabii , ilgi alaka tamamen değişti...

Ve şimdi ilgilenen Dr. insan gibi insan. Öncelikle hastayı tanımadan açıklama yapmadı , tüm geçmiş yapılan testleri , filmleri inceledi. Sonra diğerlerinin vermediği bilgileri daha detaylı anlattı. "Her gün görüşeceğiz. Kafanıza takılan merak ettiğiniz her türlü şeyi çekinmeden sorun " dedi. Yapılan her yeni testi bir öncesiyle kıyaslayarak anlaşılır bir şekilde anlattı. "Tedaviye cevap veriyor "diyebiliriz demişti 2 gün önceki konuşmasında. Rahatlatıcı ve olumlu yaklaşımı güven sağladı zaten. Daha detaylı bilgiyi bugün öğlen itibarıyla alacağız. Daha iyi şeyler duyarız inşallah...

Bu arada babamla ilgilenen hemşirede çok şeker bir insan. "Babanızla sürekli konuşuyorum. Duyuyor merak etmeyin. Sizde sürekli konuşun " dedi. Ayrıca " Amca çok hassas birisi. Öyle değil mi amca ? "dedi babamın kolunu hafifçe dürterek. Öyledir babam benim. O da gözleriyle onayladı yarı baygın haliyle...

Allah iyi insanlarla karşılaştırsın hepimizi ne diyeyim İnsan gibi doktorlarla , insan gibi hemşirelerle...



15 Şubat 2015 Pazar

Tanıyordur değil mi?

Dün son anda hemşirenin iyi niyetiyle babamı görebilme şansım oldu. Normalde yoğun bakım için iki hasta yakını sınırı var. "Uzaktan geliyorum 2 dk' cık görebilir miyim? "dedim. Sağ olsun kabul etti. 

Uyutulması için verilen ilaçlardan biri kesilmiş. Gözleri açık tavana bakıyordu. Gerçi bir kapanıyor bir açılıyor yarı uyku durumunda gibiydi. Babacım "ben geldim" dedim boğazım düğümlenerek...Gözlerini kırptı kafasını kaldırmak istedi bana doğru ama imkansızdı. Öylece kaldı yine tavana baktı "İyi olacaksın babacım bak hepimiz dışarıda seni bekliyoruz seni çok seviyoruz. Çabuk iyileş tamam mı? "  dedim elini tutarak. Önce kaşlarını olmaz der gibi kaldırdı "babaa" diyince sonra onay verdi. İyileşmeyi istemiyor gibi davranması beni çok üzdü. O an ki korkumu anlatamam...Daha fazla heyecanlanmasın diye  "ben şimdi gidiyorum yarın yine gelirim tamam mı babacım " dedim gözlerini kırptı , çıktım...

Onu anlayabilmek de çok zor ki. O ruh haliyle neler düşünüyor ya da düşünebiliyor mu? Neler olup bittiğini anlayabiliyor mu ? Hiç bilmiyorum ama arada tanıdık yüzler tanıdık sesler...O da ne kadar tanıdık bilinmez....



13 Şubat 2015 Cuma

Minik ama güzel bir haber ...

Çok şükür Allah'ıma bugün (2 gün önce) hastaneden içimiz rahat bir şekilde ayrıldık. Bir gün önce yapamadığımız Dr. görüşmesi de gayet olumlu geçti. 

Bizim için minik bile olsa harika bir haber aldık canım babam benim. Uyutulmaya devam ediyor ancak solunumu biraz düzene girmeye , akciğerleri de kendini toparlamaya başlamış. 

Dr. "Elimi sık" dediğinde tepki verip elini sıkmış ki "gayet güzel" dedi.  Enfeksiyon değerleride 3 günlük antibiyotik tedavisne cevap verip biraz düşüş göstermiş.  Pazartesi daha net yorumlar yapablirim dedi. Bu bile bize yetti. Dualarınız , dualarımız , sevenlerimiz , eşimiz , dostumuz iyi ki var...

umutsuzluk yapmak yok....

Umutsuzluğa kapılmak istemiyorum. Umut her zaman vardır ve bende iyi olacağını düşünmek istiyorum. 

Bugün yoğun bakım kapısının önünde beklerken birbirinizin farkına bile varamadığınız oda arkadaşlarınızın yakınları ile tanıştık. Acil şifalar diledik hepinize. Bir an önce sağlıkla çıkarsınız inşallah...

İçinde olmadan anlayamıyor insan bazı şeyleri göremiyor. Oysaki ne acılar ne zorluklar yaşanıyor içerilerde. Mesela , yoğun bakımda 1 yıldır kendini bilmeyen , 4 aydır beyinle ilgili sıkıntıları olanlar varmış. Ona rağmen herkesin umudu var kaybolmamış . Gözünü kırpsa umut işte... Ama ben inanıyorum ki babam bunu da aşacak. Gücünü biliyorum...

3.günün sonunda bugün seni görebildim babacım ama uyuyordun. Solunum cihazına tepki vermemen için uyutuluyormuşsun. Haklılar aslında hiç kolay olmazdı o koca boruları ağzında ve boğazında hissetmek. İçim acıdı üzüldüm ancak solunumun oldukça rahat görününce biraz rahatladım bende.  İyi olacaksın babam benim , güçlü ol lütfen çıkalım bir an önce buradan...

Biliyorsun değil mi ? 
Seni seviyoruz  ♥♡♥



12 Şubat 2015 Perşembe

Sakın Babacım !!!

Sakın babacım sakın aklından bile geçirme !!! Gidemezsin biliyorsun değil mi?  Böyle bırakıp gidemezsin . Bizim sana ihtiyacımız var... 

Biliyorum senin büyük kızınım ben , özilinim ben. Ve ben daha fazla büyümek istemiyorum Baba. Bak oğlun da burada , küçük kızında , Annem de... Hepimiz yanındayız...

Tamam şimdi nefesini tüketme... Dinlen , uyu ama sakın gitmee. O nefesin hepimiz için çok değerli. Gitme çünkü daha birlikte geçirilecek günlerimiz var.Güçlü olmalısın  , tutunmalısın hayata. Seni seviyoruz biz. Bunu içinde hisset. Gücünü sevgimizden al ve iyi ol. " İyi olacağım " demedin mi bana . Söz verdin. Unutma...

Yüzünü göremesek de , sesini duyamasak da sadece nefesini bilmek yetiyor. Ama şimdilik. Çünkü elini tutmak , sıkmak , sesini duymak , sıcaklığını  ve güvenini hissetmek istiyoruz . Bize yine fıkralar anlat istiyoruz.. Birlikte olalım istiyoruz.Toparlan babacım lütfen toparlan. Bana yine özilii de , şekerim de , büyük cızım de , ne dersen de ama evine dön Babacım.  Sakın aklından bile geçirme....Biliyorsun seni çok seviyoruz biz.... 

Allah'ım tüm hastalara ve babama acil şifalar diliyorum. Herkesi sevdiklerine , onu da bize bağışla....






12 Ocak 2015 Pazartesi

Deniz yoksulu....

Ohoooo "sınavdayım" yazıp kalmışım neredeyse ikinci sınav gelecek benden ses çıkmamış . Üstelik yeni yılın ilk yazısı olacak bu. Çok ayıp etmişim , çok ilgisiz kalmışım kabul ediyorum. 

Çok klasik olacak belki ama öncelikle 2015 'in herkese mutlu , sağlıklı ve güzel geçmesini temenni ederim. Bu arada Handan' ım kartını yeni aldım. Çok teşekkür ederim. Sanırım posta kutusuna karşı da biraz ilgisiz kalmışız. Çok ince düşüncelisin ,  çok tatlısın... 

Sınav demiştik biraz çalkantılı bir süreç yaşadık ama yinede çok şükür 3 yanlışla ilk sınavı atlattık . Darısı 1 -2 ya da sıfır yanlışla ikincinin başına diyorum. Elbetteki bu dünyanın sonu değil hatta içinde olmasını istemediğim bir yarış ama çarka dahil olmak zorunda kalıyorsun ,dışarıdan bakamazsın ki. Hepimiz biliyoruz eğitimin ne halde olduğunu ve giderek daha da kötüye gittiğini. Bunu tamamen ilk yıllarıma dayanarak söylüyorum. İçi boşalıyor maalesef. Bu nedenle hedeflerini biraz yüksek tutuyor ama her şey ona bağlı... Hayırlısı artık...

Bunların dışında günlük yaşantı ev , okul , spor ve biraz gezi formunda devam ediyor. Zaten havalar malum işim yoksa evden çıkmıyorum bile. Okuldan çık eve gel , dinlen , yemek ye , mutfağı topla , git odaları topla , çamaşır varsa yıka , akşam yemek hazırla , yıkanan çamaşırları as, kuruyanları katla katla biriktir , acil olanları al ütüle , bu arada çoğu işi salla , hazırlan spora git , eğlen , yorul , akşam yemeği faslı , az daha toparla , dinlen , okul işi yap ve sızıp kal...Arada saymadığım dünya kadar şeyde var tabiki...

Geçen Cumartesi akşamı benim için oldukça büyüleyiciydi. Yaşar 'ı çok severim ve konserine gittim . Gelsin yine giderim , yine giderim. Ya da gelmesin ben gideyim. O derece yani. O halde bir Yaşar şarkısı paylaşarak bu güne nokta koyayım üç nokta yanii...