30 Ağustos 2008 Cumartesi

Değişik Anlardann..birr..

Bugüne kadar üşengeçliğimden olsa gerek , tatil resimlerini , bilgisayarıma yükleyememiştim. Şimdi ise sadece değişiklik olsun diye , biraz da can sıkıntısından , bu işlerle uğraşayım dedim...

Altınoluk'ta bir balıkçının önündeyiz. Kocaman akvaryum yapmışlar, ücretini ödersen girip , elinle balıkları besleyebiliyorsun. Ne gerek varsa artık ...
.
Bu arada bir vatos bana aşık oluyor. Bildiğimiz Vatos işte canım .... Resmen bana poz veriyor sevimli şey. Dakikalarca cama yapışıp kalıyor. Boynuna inci kolye takmış , gülümseyen sevimli bir hayalete benziyor . Bende adını "casper vatos" koydum. Ama ne şirin baksanıza !!

ikii...

Kemer'de tam çarşının ortasında oldukça ilginç , dönen bir heykel vardı. Gelen giden herkes durup bakıyordu. Ben de aceleden makinemin ayarlarını yapamadığım için kötü çekim yapmışım ama ne olduğunu anlamaya yetiyor.
.
Ve nasıl oldu da taşlamadılar , yakıp yıkmadılar diye düşünüyorum. Ya da üzerini filan örterlermiş :))) Olur mu olur , hiç şaşırmam , burası ...

üçç...

Sabahın erken saatlerinde kumsalda yürüyüş harikaydı. Deniz o kadar sakin , o kadar berrak ve güzeldi ki , başka bir güzeliğini de kumsala getirip bırakmıştı . Hemen yanına "SENİ SEVİYORUM" yazdım ama hafif bir dalga önce yazıyı , sonra yıldızı alıp , derinlere gitti....Böylece tüm Akdeniz öğrendi :)

Bunu da başka bir anda yazmıştım, dalgaya inat....

dörtt...

Geçen yıl tadını alıp , bu yıl tekrar yaptığım PARASAİLİNG... Ama itiraf etmeliyim ki bu sefer biraz korktum. Binmek isteyip , son anda vazgeçtim ama zodyak bizi çoktan motora getirmişti bile ...Artık geri dönüşü yok dedi ve can yeleğini giydirdi. Korkuma rağmen havada olmak çok keyifliydi...

beşş...

Fethiye diyince akla Ölüdeniz gelir. Ve burada doğaya doyulamayacak , eşsiz bir yolculuk gökyüzünde başlar. Ama ben o kadar da cesaretli olamadım , aşağıdan izlemek bile yeterince heyecanlıydı.

altıı...

Kaşık adasındayız. Şekil olarak benzediğinden bu isim verilmiş...

yedii...

Harika bir tekne görüyorum , tekne demek bile yakışmaz aslında ....Her yerinden asalet akıyor , daha ne diyim . İçinde çay , kahve servisi yapan bir hizmetçisi bile vardı , bensiz çay olmazzz dedim ama dinletemedim....

sekizz...

Cennet koyundayız , aşağıdan balık sürüsü geçiyor . Ekmek atıyoruz ve yüzlercesi birden aynı yere hucüm ederek , ortada ekmek filan bırakmıyor.

Bunları denizde aç mı bırakıyorlar acaba ?

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Kızılı seviyorum...

Deniz , kum , güneş herşeyiyle çok güzel ama sonrasında bıraktığı yan etkileri var. Bunalım ve yıpranmış saçlar gibi... Yani esas konu aslında "saçlarım". Şimdi ne alakası var bununla derseniz? Açıklayayım.
.
Ben kızıl saçı çok seviyorum ve kendimle de özdeşleştiriyorum . Çilli ve renkli gözlü olunca , sanki saçımın da doğalı buymuş gibi geliyor. Her tatil dönüşümde de , bu saç rengi özünü kaybedip , bambaşka bir renge dönüşüyor . Saç yıpranmış , kurumuş ama sadece rengiyle güzel görünüyor. Soğan kabuğu desem değil , çok açık kahve desem değil , bakır desem değil . Eee bu ne renk ki ? Bilemedim.

Sonrasında kuaförümle konuştuklarım ;
-Yaa Ferhat ben bu saç rengini istiyorum . Bu artık kızıl değil , bu ne renk ?
-İyice sararmış , açılmış , bu bakır olmuş
-Nasıl yani bu bakır mııı?
-Evett...
-İyi o zaman hadi bakır yapalım. Çok beğendim
-İyi de farkındaysan sadece önler bu renk , arkalar olduğu gibi kızıl ve hala boyası akmamış ..
-Doğrudur, sıcaktan sürekli topladığım için arkalar korunmuştur.
-Şimdi bütün saçı orielle açmak lazım , yazık olur saçına...Kızılı bozarız
-hımm, humm ama rengi çok sevmiştim.
-Sen ani değişiklikeri sevmeyen birisin , emin misin?
-Başka zaman mı denesek , hadi sen gene bildiğini yap .
.
Dedim ve vazgeçtim. Haklıydı , ben ani değişiklikleri kolay kolay kabul etmeyen biriyim. Sanırım o konularda , biraz cesaretsizim. Ama bir gün denemeyi aklıma koydum. Hem beğenmeseydim , oturup , bi de güzel ağlardım . Yapmışlığım vardır da , ordan biliyorum. ok kestinnn, zaten kıvırcık , bak hepsi tepeme toplandııı " diye yıkmıştım ortalığı bir keresinde ama küçüktüm ...
.
Sonuçta , bu konuşma böylece bitti ve ben geçici olarak ikna oldum yani gene kızıl oldum.

26 Ağustos 2008 Salı

Acil durum...

Yine tüm duygu hücreleri alarma geçti. Aşırı yüklü . Acil durum , acil durum , acil durum....
Kişi depresyona girecek ....Hücreler arası iletişim çok zayıf. Ulaşamıyoruz.
Beyindeki serotonin yeterli değil...Acilen serotonin salgısı arttrılsın...
Normal düzeye çıkmasına çok var, duygu durum bozukluğu hat safhada...
O da ne ? Göz yaşı bezleri titreşime geçti , aşırı birikim ve sulanma söz konusu ....Vee geliyorlarrrrrr....

*Destek güçler lazım ...
*Dış etkenlere karşı önlemler almak lazım...
*Duyarlı olmaya davet etmek lazım...

O lazım , bu lazım derken böylece kendimle dalga geçmiş bulunuyorum . Bazen bana olur böyle şeyler....Vurgun gibi gelir , gider. Yok yok , şimdi iyiyim bakmayın böyle bir senaryo yazdığıma . Tamamen yazsam yazsam , ne yazsam çılgınlığı yaptım hepsi o kadar. Maksat kendimle dalga geçmekti... Herşeye zırıl zırıl ağlanır mı ? Ben pek severim ama neysee...

Hem güçlü olmak lazımmmm , hayata boşvermek lazımmm

Beni üzenler ağlasın hem , banane....

24 Ağustos 2008 Pazar

Keşke...

Keşke , tüm sıkıntılarımızı , göz yaşlarımızla akıtıp , kurtulabilseydik!! KEŞKE !!

Susarmıydım acaba ?


23 Ağustos 2008 Cumartesi

No stress...

İngiltere 'de pop listlerde 1 numaralı parçaymış kendisi. Ben çok sevdim ve sıkılana kadar da çevirme modunda olacağım . Dinlemenizi istedim.
Hem kim çalışmak istiyor ki....


Laurent Wolf
Yükleyen özii
I dont wanna work today,
Maybe I just wanna stay,
Just take it easy cause theres no stress.
I know its not an other crime,
Something pleasure in my mind,
Nothing can cause me destressed.
I taxe my baby on her phone,
How to get her sexy body on
Thats the way I wanna spend my day.
Got to find another "bide",
Cause I dont wanna waist my time
I dont feel destressed.
Its the kind of "maizing"
I think Im just crazy
No need to fight against the feelings,
Beaucause the laught in not depressing.
No stress.I dont wanna work today.

22 Ağustos 2008 Cuma

Cin Cin'st ...

Hem kahvaltı , hem öğlen yemeğini , hatta bazen bütün bir gününü eti cin ve top keklerle geçiren Brg arkadaşım , nasıl oluyor da incecik kalabilmeyi başarıyor anlayabilmiş değilim. Ben bu şekilde geçirsem 1 aya kalmaz , yuvarlanmaya başlarım.

Geçen gün 1 paket eti cini oturdum , tek başıma yedim . Kimsecikler görmeden ...Ne yaptığımı biliyor muydum sanki ? O sıra da kendimde değildim. Farkında olmadan bitivermişşş. Hatta paketi pek ufak yapmışlar diye de , epey bi söylendimdi. Pişmanım . Ama yedim de pişman oldum , yemeseydim yine pişman olacaktım . Aklımda kalacağına , midemde kaldı....
.
Şimdi aklıma geldi , evde kalmamış gidip almalı da dolapta dursun . Ne olurrrr , ne olmazzz diye ....Kriz merkezi , acil durum atıştırması durumları ....

21 Ağustos 2008 Perşembe

Sonbahar ...

Hava daha bir erken mi kararıyor artık , mevsim mi değişmeye başladı ? Sanırm zamanı geldi. Bunu her şeyiyle hissettiriyor zaten ... Gündüz hiçbir şey değişmemiş gibi davransa da , akşamları esen rüzgar artık daha serin . Neredeyse üşütüyor .....

Sararmış , kurumuş yapraklarsa çok uzaklara taşınıyor...Çok uzaklara...Kimi sararmış olmaktan mutlu , kimi mutsuz...
.
Ne o ? Sonbahar mı gelmiş ? Ben zaten sonbaharda da hüzünlenirim ....

20 Ağustos 2008 Çarşamba

Kayboluş...

Yine bir şeylere kırıldım diye , benim de herkesi kırmaya hakkım yok ki !
Herkesi anlayabilmem mümkün olmadığı gibi , herkesin de beni anlaması mümkün değil.
O halde kaybolma zamanı ...
Çünkü , suçsuzum....

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Hüzün...

Öğrendim ki " En insani duygu hüzünmüş " .
Yakıştığını hiç düşünmemiştim.
Ama doğru galiba , herkes hüzünlenemez , çünkü hissedemez !

16 Ağustos 2008 Cumartesi

Hepsiyim...

Bugün sıkıcı , bunaltıcı , iç karartıcı , mutsuz ,
keyifsiz , iğrenç , berbat , korkunç , isteksiz , sinirli ,
kızgın , asabi , gergin , üzgün , umutsuz ,
görmeyen , duymayan , suskun ,
kötü ve çok kötü .....
Hissediyorum.
Çoğunun anlamı aynı biliyorum ,
sadece aklıma öylesine geldi...

Dalış ...

Fethiye 'deki yat limanında birbirinden güzel teknelere baka baka akşam turu atıyorduk. Birden bir yıldır içimde büyüttüğüm ve heyecan duyduğum , bir şeyle karşılaştım . DALIŞ DERSİ yazıyordu . Hatta günlük çekilmiş videoları izleterek reklam yapıyorlardı. İzledim. Etkilendim. Dalmalıydım bir gün , ama tatilin sonuna denk gelmişti, zamanımız yoktu. İlgilendiğimi görünce tekneye davet ettiler. Bilgilendirme yaptılar. İnanılmaz keyifli, heyecanlı , renkli ve farklı bir dünyaydı izlediğim görüntüler...O anda bende o videolarda olmak istedim .
.
Turlar sabahtan akşama kadar sürüyormuş , yaklaşık 1 saat dalış yapılıyormuş . İlk 25 dk. nefes almayı öğrenme egzersizleri üzerine , sonraki 30 dk. eğlence üzerine . Elle gümüş balıklarını beslemek ne harika bir duygu olurdu , akvaryumdan yem vermeye benzer mi ? Asla!

Denizin altı keşfedilmemiş güzelliklerle dolu , değişik balıklar, bitkiler , kayalarr , snsuz çeşitlilik...Başka bir dünya işte. Bu yıl olamadı ama seneye dalarak , kalbimin çarpmasına izin vericem . Çünkü çok istiyorum....

14 Ağustos 2008 Perşembe

Tayinim...

Geçen hafta sonuçları , heyecanla beklerken , sistemde aşırı yükleme olduğu ve gecikmeli olarak duyurulacağını öğrendiğimde , epeyce gerilmiştim. Sonrasında 1- 2 gün daha soruşturdum ve hiç bir haber çıkmayınca " amannn boşver " dedim bıraktım. Dün yoldayken de arkadaşım telefon açtı ve tayinimi sorduğunda , bilmiyorum dedim. "Benimki çıkmadı" dediğinde ise ben , bana vuran piyangoyu anlamış oldum. Kadrosu açık olan 3 okul vardı ve biz de 3 kişiydik . Hepimiz istediğimiz ilk tercihlerimize yerleştirilmeyi bekliyorduk. Ama öyle olmadı ...

Tayinimin çıktığı okul , 2. tercihimdi yani oğlumun şu an okuduğu okul . Oysa ben 1. tercih ettiğim okuldan o kadar umutluydum ki ... Bir an şaşırdım . Yani ne sevinebildim , ne de üzülebildim. "Yaaa ... " dedim kaldım.

Şimdi ben oğlumla aynı okulda olacağıma sevinmeli miyim , üzülmeli miyim ? Gerçekten çok şaşkınım. Hiç beklemediğim bir sonuçtu . Ama oğlum o kadar sevindi ki anlatamam. Oleyy oleyyy Annem benimlee.... derken , benim tepkisizliğime de biraz üzüldü aslında. Ne gaddarım yaa...

Bazen bana olan aşırı düşkünlüğü , her ikimize de zarar verme boyutuna gelebiliyor. Söz dinlememesi , aşırı hareketliliği ve kıskançlık krizleri bize zor anlar yaşatacak diye içim içimi kemirmeye başladı bile. Her an yanımda ve gözetimim de olması çok güzel ama , bir süre sonra bu , onu da boğacaktır. Kendime hakim olup , görmemezlikten gelsem , nereye kadar gelebilirim. Bu sefer içime atar , daha çok stres yaparım. Başarısı da , başarısızlığı da , her davranışı "anne faktörü " altında olması beni çok zorlayacak!

13 Ağustos 2008 Çarşamba

Evim, evim güzel evim...

Artık gerçekten bitti , tatil uzatması filan kalmadı . Ve gerçek hayata dönüş yolundayız. Ne güzel , ne mutlu ki , evime gidip yığınla çamaşırlar yıkayıp , yemekler yapıp , ev temizleyeceğim. Bavulla taşımalı hayatın son noktası artık.

Ama her zaman dediğimiz bir şey var . Ne kadar güzel anlar geçirmiş olursak olalım , evimize girdiğimiz ya da yatağımıza yattığımız an da , içimizi saran huzur bambaşka . İşte o zaman evim evim güzel evim ....

12 Ağustos 2008 Salı

Ölüdeniz...

Pazar günü , tatilimizin son günüydü , otelden çıkış yaparken içime bir hüzün çöktü , keyfim kaçtı . O gün eve dönmek o kadar zor geldi ki , henüz hazır olmadığımı anladım. Her zaman gelmek güzel ,dönmek zordur ya... Biz de plansız bir şekilde Antalya'dan Fethiye'ye doğru yola çıktık . 2-3 gün de buralarda vakit geçirmek düşüncesiyle teselli buldum . Ama biliyordum ki bunun sonu yok , nasıl olsa bu da bitecek. İlk durağımız Ölüdeniz oldu. Harika bir yerdi ve denizin rengi muhteşemdi. Hep resimlerini görmekten farklıydı, doyamadım . Bu nedenle önümüzdeki yıl Fethiye üzerinde daha fazla yoğunlaşmayı düşünüyorum. Daha gezecek o kadar çok yer var ki buralarda... Bugün de "12 Adalar " tekne turuna çıktık . Eskiden 12 adaymış , şimdi ise 6 adayla sınırlandırmışlar. Ama turun adını da değiştirmemişler . İster istemez beklentiye giriyorsun ama sabahtan akşama kadar şık bir tekneyle gezmek fikri bile çok güzel olduğundan önemsemedim. Doğal güzelliği korumak , tarihi değerlere sahip çıkmak adına bazı bölgelere yasaklamalar getirilmiş ve adaların bazılarına sadece küçük , özel gezinti tekneleri giriş yapabiliyormuş. Turlara izin yokmuş. Ama yine de giderken uğradığımız koylar bile görülmeye değerdi , pırıl pırıldı , yüzmeye doyamadım...

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Kıskançlık mı?

Geçen gün müzik yüzünden animatörlerle tartıştım . Tartışma dediysem de bakmayın , sadece biraz hareretli bir konuşmaydı. Her gün abuk subuk , fi den kalma Cd leri evirip çevirip yutturmaya çalışıyorlar. Ve duyduğuma göre de yıllardır pek bir değişiklik yapmamışlar . Sevmedim ben bu animatörleri ...
...
Bir de sürekli olarak her etkinlikte Almanca konuşuyorlar. Şimdi kendime mi sinir olsam , Türkçe konuşmadıklarına mı bilemedim. Kendime sinir oluyorum . Çünkü sen Almanya' da doğ , büyü , şakır şakır Almanca konuş , tercüme bile et , sonra da Bursa'ya gelip 1. sınıfa başlayınca " ben burdakiler gibi konuşmak istiyorum" de ve unut. Biraz kaba olcak biliyorum ama "yuhh" diyorum kendime.

Babama hep derim ki " keşke beni konuşmaya zorlasaydınız , hatta dövseydiniz de unutturmasaydınız " derim. Çok üzülüyorum , yoksa kıskanıyor muyum ?

6 Ağustos 2008 Çarşamba

K3AP1 , Düşük......

Saat gecenin 02:00 civarında , uykum kaçmış , gitmiş. Odadayım. İnternetim yok! Balkona çıkıyorum . An itibarı ile Side 'de hava serin. Nem yok . Gayet güzel. Laptopumu alıyorum. Can sıkıntısından ağ aratıyorum . O da ne ? Kablosuz bağlantılar algılanıyor ama bağlanma durumu o kadar düşük ki...Defalarca kopuyor , gidiyor , geliyor.

K3AP1 diye bir bağlantı. Bu ağı gündüzde bulmuştum ama etkileşim o kadar çok olmalı ki , bir türlü bağlanamamıştım. Şimdi her yer sakin olduğundan , kopmalar nispeten az. Acaba kime ve nereye aitti ? Onlara çok teşekkür etmeliyim . Ne olursa olsun , bir sürede olsa , dünyayla bağlantı kurabilmemi sağladılar ya , bu çok güzel. Bende birikmiş maillerime , arkadaşlarımın bloglarına baktım . Her an bağlantım gidebilir diye de acele ettim. Ama şimdi de düşük pil uyarısı geldi , şarjım bittiğinden daha fazla bakamayacağım. Gidip uyusam iyi olacak....

Hayat böyle geçer mi,geçer...

İnsan hazıra öyle çabuk alışıyor ki … Yaptığımsa sadece tembellik… Bütün gün , ye , iç , yüz , yat , uyu …. Hayat böyle geçer mi ? Geçer valla .

Sabah uyanıp biraz spor yapmak , kumsalda çıplak ayakla yürümek , dalgaları , ılık esen rüzgarı hissetmek , ıslak kumlarda ayak izlerini çıkarmak , midye kabuklarını toplamak , sabah güneşinin yakıcılığını hissetmek , sıcaktan kavrulmuşken ve her yerinden terler süzülürken suya atlamak , gitmek yemek yemek , içmek güzelleşmek , hayat bu demek , olsa gerek !

Evet … Dinlendim , dileniyorum da ama bedenim dinlenirken de , eğlenirken de beynimi yine tatile çıkaramamışım. Hep derim ve her zamanda söylemeye devam edeceğim. Benim bu kafayı değiştirmem lazımmm değiştirmemmm….

Pes artık...

Tayinim hala belli olmadı , aldığımız duyumlara göre ayın 8'inde açıklanacakmış. Abarttılar artık. Buna insan çatlatma denir ....

3 Ağustos 2008 Pazar

Kemer An (ı) ları...

***Kemer çok şirin bir yer ... Burada kaldığım süre içinde "Acaba burada yaşayabilir miyim ? " diye epeyce düşündüm . Tam bana göre bir yer , sıcak desen var , deniz desen var başka birşey istemiyorum ki :)) Ama ha ! diyince olmaz ki böyle şeyler. Hayal işte ...

***Havuzda , denizde öyle güzeldi ki , içinden çıkmak istemediğin , bütün benliğinle rahatladığın ama serinleyemediğin bir duyguydu . Su işte , her türlü çok güzel...

***Tahta kurusu olayından etkilenmediğimiz için şanslıydık ama taşındığımız odanın yanında kalan arkadaşım pek şanslı olamadı. Bütün kolunu , omuzunu delik deşik ettiler. İğrenç yaratıklardan biri de buymuşşş !

***Pansiyondaki havuz , bize özelmiş gibiydi. Kimsecikler yoktu. Nar ağaçları, mandalina ve limon ağaçları içinde , yeşilliklerle kaplı bu bahçede , cırcır böceklerinin sesleriyle daha da bir keyifliydi...

***Çıkış günümüzdü , eşyalarımızı toparladık ama gidemiyorduk. Çünkü , arkadaşlarımız arabalarının anahtarlarını kaybettiler. Biz de seferber olup didik didik anahtar aradık . Hatta 3 gün boyunca gezip , gittiğimiz her yere baktık. Vee her zaman ki gibi , defalarca bakılıp bakılıp görülemeyen el çantasından çıktı . İyi ki çıkmıştı. Yoksa Ankara'dan buraya anahtar gelir miydi?

***Gece 00:00 'dan sonra kaç tane deli , hem de 2 bayan , elinde laptoplarla köşe başlarında wireless ağ arar ki ??? Tut ki bulduk , nasıl kullanacaktık ? Valla bizde akıl yok ! Ama ben gaza getirildim yani tamamen suçsuzum. Arkadaşımın interneti gelmişti ...

***((İtiraf)) Şu aralar tatildeyim diye mi , bira ile pek sıkı dost olduk. Ama iyi gidiyor. Deniz , kum , bira , müzik nasıl ama ??

*** Bu arada otelimize yerleştik . Herşey çok güzel ama yine wirelessimiz yok . Çok ayıpladım valla çok ...Ama biz bir yolunu bulduk . Deliyiz ya kim tutar ?

*** Yolda gelirken Antalya'nın halen yanmakta olan ormanlarını gördüm . Gökyüzü mavi değildi , her yeri gri bulutlar sarmıştı . İçim çok ama çok buruldu. Korkunç bir kayıp. Üzerimizden sürekli helikopterler geçiyordu. Dilerim en kısa sürede tamamen söndürülür. O kadar çok hazine kaybettik ki bu şekilde ...

***Neyse çok uzattım biliyorum ama son bir şey ...Bugün yani 4 Ağustos , benim uzun zamandır heyecan içinde beklediğim bir gün ...Meslek hayatımın en önemli günü belki de ...Tayinler belli olacak . Ama umudum var . iyi şeyler hissediyorum ama yine de hayal kırıklığı yaşamamak için hayırlısı diyorum...

1 Ağustos 2008 Cuma

Hoşgeldin partisi !!!

O şirin pansiyoncuk vardı yaa , bize öyle bir oyun etti ki neyse...Uzun bir yol geldik , haliyle yorgunuz , ilk iş havuza atlayıp kendimize gelmek oldu. Odalara pek göz atmadık , geçen yıldan biliyoruz ya...

Ama biraz kötü gibiydi ve temizlik sorunu yaşadıkları da belliydi. Nasıl olsa 2 gece kalıp , sonrasında otelimize gideceğiz , idare ederiz diye düşündük. Akşam olduğunda yorgunluk iyice kendini gösterdi ve ben dayanamadım , uyumaya gittim. Lambayı bile söndürmeden , sızmışım . İyi ki...

Sonradan bir ara gözümü açtığımda eşimin odada birşeyler öldürmeye çalıştığını gördüm . Yine "Sivrisinek avında "diye düşündüm ama işlem bitmek bilmedi. Sonunda uyandırdı beni.

- Kalk kalk oda değiştiriyoruz.

- Noluyoo yaa ...(O kadar uykuluyum ki nedenini bile soramadım)

- Her yerde tahta kurusu var , perişan ederler boş oda varmış hadi kalkın çabuk ...

Nasıl fırladığımı bimiyorum . Uyku filan kalmadı , başladım kaşınmaya . Ama tamamen psikolojikti. Allahtan yememişler ama ışığı sördürseymişim anında eyleme geçeceklermiş. Hoşgeldin partisi....

İğrençti yaaa .. Söylene söylene gecenin 3 'ünde oda değiştirdik . Ama iyi oldu , daha güzeldi. Ve temiz...

Şimdi o odaya ne mi oldu ? O odadaki , o yatağı bugün sürükleye sürükleye kırmaya , çatır çatır yakmaya götürdüler...