23 Nisan 2014 Çarşamba

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun...



23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun...
 
Biz 29 Ekim'de bu portre için 5990 kişiyle tek yürek olduk. Bugün saat 17:00 'de Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadında 1907 çocuğum da tek yürek olup Atamızın imzasını atacak...Çünkü onlar geleceğimiz...
 

21 Nisan 2014 Pazartesi

23 Nisan 'da çocuk olmak...

 
Geriye sayım başladı  ve son 1 gün...
 
İstanbul FB Şükrü Saraçoğlu Stadı 23 Nisan 'da çok özel bir olayı yaşatacak. Takım tutmuyorum , Fenerbahçeli değilim ama o gün tüm yüreğimle Fenerbahçe'liyim...

Fenerbahçe Kulübü , çocuklarımıza harika bir hediye hazırlıyor. Çocuklar tuttukları takımın formalarıyla gelebilecek ve şenliğe katılarak birlik ve beraberlik , dostluk ve sevgi ortamını paylaşacak. Amaç fanatizmi küçük yaşlarda engellemek ve diğer kulüplerin taraftarlarıyla kaynaşmak... 
 
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında FB Şükrü Saracoğlu Stadında 1907 çocukla K. Atatürk'ün imzasını oluşturulacaklar. Boşuna çocuk olmak vardı demiyorum... O heyecanın ne demek olduğunu iyi biliyorum. 29 Ekim 'de yaşadım yine yaşarım yine yaşarım...
 

20 Nisan 2014 Pazar

Çok mu hamam gibi ?

Kimin hoşuna gitmez ki , evdeki temizliğin buram buram kendini hissettirmesi , mis gibi sabun kokması. Tabiki herkesin hoşuna gider. Hatta kokunun kalıcı olmasını bile ister...
 
Bende arkadaşımın tavsiyesi üzerine beyaz sabun kokulu yüzey temizleyicisi aldım. Bknz... Tampa Beyaz sabun kokulu temizleyici. Bütün evi bununla sildim ve nasıl güzel bir sabun kokusu yayıldı etrafa anlatamam , koklamak lazım. Yani sevdim ben bu Tampayı...  
 
İlk kullandığımda eşim eve gelince dedi ki : " Apartmana daha girer girmez koku hissediliyor . Bizden geliyormuş meğer , harika..." Evin içi de o kadar yoğun kokuyordu ki , biraz camları açmak zorunda bile kaldım. Hem çok saf ve çok güzel gibi , hem de " Çok mu hamam gibi kokuyor yoksa " diyince koptuk ikimizde...Hamam kültürümde yoktur ama çocukluktan kalma birşey  olsa  gerek ...
 
Eşim de ; "Havlular ne tarafta abla?  " demez mi ?  Tamam , dedim hamam gibi olmuşuz. Olsun yine de sevdim ben temiz temiz beyaz sabun kokusunu ..." haaa havlular mı ? Banyo da beyaz dolapta :)))"

16 Nisan 2014 Çarşamba

Tedavi süreci (1)

Yaklaşık 2 aydan fazladır acısını çektiğim siğilli nasırlarımdan nihayet kurtuldum. Başlangıçta sadece 1 tane olan ve ardı ardına 18-20 taneye kadar çıkan siğiller beni epeyce korkuttu. Ağrısı , acısı , eziyeti dayanılmaz hale gelmişti. Üzerine basamadığımı daha önce burada  anlatmıştım.
 
Tedavisi için izlediğim yolu paylaşmak istiyorum. İlk önce Ayak bakım merkezine gittim. Siğili yüzeye çıkartmak için elektrikli ayak altı törpüsü ile üst deri tabakası törpülenerek siğile ulaşılmaya çalışıldı. Bu arada siğillerin üzerine sadece Çay Ağacı Yağı kullandım. Herşey yolunda gitseydi bu yöntem iyi olacaktı ama olmadı. 

Ayağımın üzerine basamamak , zonklamalar , şişlik derken rapor almak durumunda kaldım. O arada bir dermatoga gittim. 10 günlük asit tedavisi ile Kriyoterapi uygulayacağını söyledi. Kriyoterapi dokunun dondurulması olayı olduğundan biraz sıkıntılı bir yöntemdi ama çaresiz kabul ettim. Soğuk etkisiyle hücre içindeki ve dışındaki saf su, buz kristalleri haline getirilerek hücrenin ölümü meydana gelir. Bunun için -78,5°C?de katı karbon dioksit (kuru buz),  -190°C sıvı azot, florokarbon ve nitrözoksit gibi kriyojen maddeler kullanılır.
 
Daha tedaviye başlayamadan tavsiye üzerine başka bir dermatologa yönlendirildim. "Zonklama ve acı enfeksiyon kapmış olmasından" diyerek antibiyotik tedavisi ve  fizyolojik serum ile 20 dk'lık kompres uygulaması verdi. 5 günde zonklama azaldı ama acı ve üzerine basamama olayı devam ediyordu... 

Devamı için 2. kısım ....  

Tedavi süreci (2)

Siğilli nasırların tedavisi için...

* 10 gün boyunca her akşam ayak , 30 dk. kadar sıcak suda bekletilecek.
* Sonra kurulanıp , siğillerin üzerine nokta atışı şeklinde DUODERM solüsyon sürülecek.
* Siğilin etrafına Made'cassol merhem sürülecek.
* Her sabah yine siğil üzerine nokta atışı şeklinde VERRUTOL sürülecek.
*10 gün sonunda yoğun bir şekilde Made'cassol merhem sürülüp , sera strech ile kapatılacak ve kontrole gidilecek...

"Olmuş bunlar" diyerek eliyle pıtır pıtır sökmeye başladı sonrada bisturi ile üst kısmını kazıdı. Ertesi gün biraz daha rahattım , en azından ayağımın üzerine basabiliyordum. 4-5 gün boyunca da sadece Batikon ve Made'cassol merhem kullandım. İnanılmaz bir hızla iyileşme başladı. Bu arada Made'cassol hücre yenileme özelliği olan harika bir merhem... Sonra yine 1 haftalık sıcak su ve asit tedavisi aynen devam etti. Bu arada ben olaya iyice adapte olduğumdan her akşam cımbız ile oyma işini üstlendim. Köküyle yerinden oynamaya başlayıp kabardıkça çekip çekip aldım. Simsiyah sert bir tabaka çıkıyordu içinden. Artık sadece görüntüsü rahatsız ediyordu , acı yoktu.
 
Deri neredeyse paramparça olmuş , sanki meteor taşı düşmüş gibi derin derin çukurlar açılmıştı. Ama Made'cassol merhem mucizeler yaratmaya devam etti. Çoğu bölüm eski haline kavuştu bile. Dilerim kimsenin başına yani ayağına :) böyle bir şey olmaz ama olursa da iyileşme süresi uzun olsa bile çözümü böyle...

Birilerine faydam olursa ne mutlu. Çünkü acısını çeken bilir. İnsanın neresi acıyorsa canı da orada atıyor gerçekten. Herkese acısı için acil şifalar dilerim...
 

1 Nisan 2014 Salı

Umutsuz değilim...

Dün güne keyifsiz ve gergin başladı pek çoğumuz. Geceden uykusuz , enerjisi çekilmiş , mutsuz...Hatta büyük bir savaştan çıkmış gibi de yorgun. "Savaş" diyorum çünkü savaş haline dönüştürüldüğü için. Oysaki yapılan sadece bir seçimdi...
 
Ama pek çok merkezde yaşanan  seçilememe korkusu olayı savaşa dönüştürdü. Bu zaten beklenen bir şeydi. Gerek yaşanan elektrik sıkıntısı gerekse torbaların kendi kendine !! kaçışı vs vs... Özelliklede bunun en can alıcı noktalarda olması daha ilginçti...Beni en çok etkileyen olay da elektrik kesintisi sırasında bir kızın sandığın üzerine oturması ve çevresindekilerinde sandığa sıkı sıkı sarılması oldu. İçinde ne olduğu değil , değiştirilmemesi için verilen mücadelesiydi. Demokrasiye sahip çıkmaktı bu...
 
Halbuki hiç kimse karışmadan şu işleri layığıyla yapsalar ya da yapılmasına izin verseler , kimsenin sesi çıkmaz sonuçlara...Mesela , buralarda hiç sıkıntı olmadı bile. Kısa sürede sonuçlandı bitti. Ama önemli merkezlerde yok suç üstüler , itiraf etmeler , kargaşalar , usulsüz ziyaretler , belgelerde eksik yazımlar , kayıplar gibi gibi daha neler neler...
 
Kabullemediğimiz bir şeylerin yanlış yapılıyor olması zaten. Hep işin içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir oyun var. İşte bütün sıkıntı bu. Neyse bu bir kaybediş ya da bir bir kazanım değil. Hiçbir şey bitmedi belki de daha yeni başlıyor. Yani umutsuz değilim , olmayalım da...