26 Eylül 2012 Çarşamba

İlhamdır o ...

" Neydi , neydi  " diye kara kara düşünüp duruyorum. Çoğu zaman yaşadığım bir durumdur aslında ama hala akıllanamadım gitti. Gün içinde ya yaşadığım ya da yaşanmış bazı şeylerden paylaşmak istediklerim oluyor. 
 
Eve gider gitmez hemen yazıp paylaşmalıyım diye düşünüyorum. Hatta cümlelerimi kafamda kurup , o an bulunduğum ortamdan kısa bir süreliğine koptuğum bile oluyor. Ama sonuç  kocaman bir SIFIR. Daha sonra ne o konuyu hatırlıyorum , ne cümleleri , ne de ipucu olacak bir kelimeyi...
 
Eeee nereye gitti bütün düşündüklerim , balon olup uçtu mu yani ? Nasıl birşey bu ? İlham dedikleri şey bu mu ? Hani geldi , gitti dedikleri şey :) Sanmıyorum. Yoksa giden yaş mıdır unutkanlığı da beraberinde getiren bilemedim. İlhamdır o ilham değil mi ? :)))
 
Bundan sonra bazı şeyleri telefonuma kaydetmeyi düşünüyorum. En azından ipucu olacak birkaç kelimeyi ..."Asla unutmam" dediğim neleri unuttum ben böyle...

24 Eylül 2012 Pazartesi

Nakavt durumları ...

Sonbahar yaprakları nasıl dökülürse , bende aynen öyle dökülüyorum. Vücudumdaki her bir kasın ağrıdığını hissediyorum. Ne kolum kalkıyor , ne başım. Enerjim tükenmiş gibi ve sürekli uyumak yine uyumak istiyorum.
 
Daha mevsim başı yakaladık mikrobu bir yerlerden. Havaların bir sıcak bir serin gitmesi , gece-gündüz arasındaki farklılıkların başlaması  , okulların açılmasıyla da farketmeden bir toz bulutu ve sürekli kalabalık içinde bulunmak , birden bedene yüklenen aşırı yorgunluk derken nakavt durumlarındayım.
 
O yüzden daha fazla yazamayacağım . İlaçlarımı içtim , battaniyeme sarıldım  uyumak istiyorum...

21 Eylül 2012 Cuma

Eski arayüz aranıyor !!!

Zaten daha öncede denemiş ve sevmemiştim. Birkaç gündür bloga bakmadığım için  de , yeni arayüze tam olarak ne zaman geçildiğini bilmiyorum. Sürekli çıkan uyarıyı görsemde , nasıl olsa eskisi gibi bir geçiş vardır diye düşündüğümden önemsememiştim. 
 
Meğer yanılmışım , eski arayüzü çoktann yemişler bile. Ayarlar kısmına baktığımda  bu kez "Eski Blogger arayüzü " gibi bir seçenek görünmüyordu . Çok can sıkıcı...
 
Şimdi nasıl alışacağız buna ? Gerçekten yok mudur bir yolu , yorda mı? Yeniliklere açık biri olsam da , bu konuda eski kafalı olduğumu kabul ediyorum. Çünkü bazı konulardaki alışkanlıklarımı değiştirmekten hoşlanmıyorum ama özelliklede değiştirmek zorunda bırakılmaktan hoşlanmıyorum. Seçme hakkım olmalı...Eski arayüz aranıyorrrr....

17 Eylül 2012 Pazartesi

Duydunuz zilin sesini...

Saat 08:00 itibarıyla tüm öğrenciler ve öğretmenler okullarında hazır bulunup , açılış töreniyle yeni eğitim öğretim yılına başlamış olacak. Zaten bu yazı yayına girdiği sıralarda bende okulda olacağım...
 
Ama ilk 1 haftanın , neredeyse bütün yurtta kargaşa ve curcuna içerisinde geçeceğini biliyorum. Son haftalara kalan sınıf taşıma işleri ve bir takım düzenlemeler hala yetiştirilememişti . Neden bu 2 aylık süreçte yapılmaz ki böyle şeyler , anlamış değilim. Kırma , dökme , boyama , taşıma işi çoktannn bitmiş olmalıydı. Hatta pek çok yerde de sınıflar 2 'ye bölünmüş , bahçelere derme çatma ek sınıflar inşa edilmiş. Hale bakın ,  gelişme olacağına binalarda son teknoloji ile eğitim öğretim vermemiz gerekirken , gerilemeye bakın...Alt yapısız , gece kondu misali eğitim... 
 
Bugün yeni öğrenclerin sınıfları belli olacak , ders programları dağıtılacak ve belkide en az 3-4 kez değişecek , seçmeli dersler için sınıflar ayarlanıp , geliş gidiş saatleri belirlenecek . Sabah güneş doğmadan mı gelecekler , yoksa akşam güneş batınca eve yatmaya mı gelecekler belli değil...Her iki durum hem veli için , hem çocuk için oldukça rahatsızlık verici... Bunların oluşturacağı sorunlara , getirilecek çözümler neler olacak merak içindeyim.
 
Neyse duydunuz zilin sesini ve ders başladı :) Tekrardan herkese hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim.

16 Eylül 2012 Pazar

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !


Ve bugün işte son gün. Yarın sabah saat 07:50 itibarıyla zil çalacak ve ders başlayacak. Sancılı bir yıl olacak bu belli ama dilerim ki kanayan bir yara haline gelmesin. Mini mini bebelerimiz okulla tanıştılar bile. Ama ilk günlerden başlayan sıkıntılar , bu işin pek de anlatıldığı gibi kolay olmayacağının bir göstergesi.

Sevgili anneler-babalar çocuklarınız oyuna doymadan lütfen onları okula göndermeyin ! Onları başınızdan savmaya çalışmayın !  58-60 aylıklar için bile dilekçeler verip canlarınızı ateşe atmayın !!! Nasıl olsa öğrenecekler ama bırakın zamanında öğrensinler. Ne olur acele etmeyin !!! 

Bu arada tüm öğretmenlerin ve öğrencilerin yeni eğitim öğretim yılını kutlar , hayırlı , başarılı ve huzur içinde geçirmesini dilerim. Ve son olarak da ;

Ey Büyük ATATÜRK ! , açtığın yolda , gösterdiğin hedefe  hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. " NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ! " demek istiyorum.

15 Eylül 2012 Cumartesi

Hayat kulemiz yıkılırsa...

Dünden umutluydum ve neyseki herşey yoluna girdi . İçim biraz daha rahat ama yine de bencillik etmek istemiyorum . Aynı durumda olan o kadar çok arkadaşım var ki , benimle aynı duyguları paylaşıyorlar. Üzgün, mutsuz ve isteksizler... Kiminin ki çözülebiliyorken , kiminin ki çaresiz kalıyor. Ve ister istemez sisteme boyun eğmek , mutsuz bir şekilde göreve devam etmek zorunda kalıyorlar.
 
Bir insan hayatını öyle bir düzene koyar ki , evini , ailesini , çocuğunu , okulunu ve daha düşünülmesi gereken pek çok ayrıntıyı aynı anda hesaplayarak , herşeyi buna göre organize eder. Ama aradan öyle bir taş çekilir ki , özenle yaptığın hayat kulesi bir anda yıkılır , enkazın altında kalırsın. Ve hiç kimse sorumluluğu üstlenmez. O taş çekilmiştir ve kule yeniden yapılandırılacaktır. Artık nasıl yaparsan yap !!! Nerede kaldı bunun insani yanı ? Maalesef yok , böyle bir ayrıntı düşünülmemiştir bile. Verilen bir emirdir, birilerinin işi görülürken birileri de ceza çekecektir. Yani ya yapılacaktır , ya yapılacaktır... 
 
Bu şartlarda hangi birini düşünürsün ? İşini mi , aileni mi , geçimini mi , çözümünü mü? Karmakarışık olur kalırsın. Sonra yapılan o işten verim bekle , güler yüz bekle. Mutsuz ediliyorsan mutlu etmenede imkan yok. Ve bence bunu başarabilenlerin sayısı çok azdır diye düşünüyorum. Ne olursa olsun içinde bulunduğun psikoloji , bir şekilde karşıya da yansıyacaktır. Zincirleme olarak mutsuz , umutsuz olacağımıza  , taaa baştan mutlu etmeli , umut vaad etmelidir insan ...
 
Yoksa çok mu karamsarım ?

13 Eylül 2012 Perşembe

Piyon değilim ben...

Mutsuzum , bütün heyecanımı kaybettim , umutsuzum. Böyle mi başlamalıyım yepyeni bir döneme ? Böyle mi ? Bir anda hayata küstürdünüz , paramparça ettiniz beni. Ben sisteminizin eksikliklerinizi giderecek bir piyon değilim. Oradan oraya oynamanıza da elimden geldiğince izin vermeyeceğim...
 
Sistemin cezasını çekemem ben. Açıklarınızı ben kapatamam. Herşeyi baştan düşünüp çok önceden tedbirinizi almanız gerekirdi. Bana mı sordunuz ? Görev bekleyen yüzlerce, binlerce aday varken , neden mevcut olanları huzursuz ediyorsunuz ki ?  İşte size fırsat...Alın yenilerini. Ama neymiş ? Gerekesiz yere " ücretlendirme" yapmayalımmışşş. Suyunun suyunu çıkaracaklar ya...
 
Bunlarda "sistemin cilveleri" şeklinde diyerek düşünmek istemiyorum. Ne bu sistemi ben istedim , ne de parçası olmak istiyorum. Her zaman üzerime düşenin en iyisini yapmaya çalıştım , yapacağım da . Ama huzurlu olduğum , mutlu olduğum yerde. Dokunmayın istifa ederim...

12 Eylül 2012 Çarşamba

Çöp oda operasyonu...


Bu işler bu zamana bırakılır mıydı bilemem ama tembelliğime denk geldiği kesin. Küçük beyin odasındaki tüm çekmeceler , dolaplar boşaltılıp yeni döneme hazır hale getirildi. Getirildi ama yaşanan kriz anlarını hatırlamak bile istemiyorum. Ne varsa toplanmış , tıkıştırılmış , atsan attırmaz , kalsa işe yaramaz . Aslında bir kibritlik işimiz vardı ya neyse ...

Öyle bir an geldi ki  , odada her yer kağıtlardan , dosyalardan , kitaplardan , saçma sapan işe yaramaz parçalardan geçilmez bir hale geldi. Bende ortalarında öylece kalakaldım , dört bir yanım çöplük oldu. Meğer çöp ev olmuşuz da , haberimiz yokmuş.
 
Yine de , " Belkiiii lazım olur " diyerek geri aldığımız şeyler oldu . Buna rağmen 2 koca poşet çöp ve 2 koca poşette geri dönüşüme gidecek bir şeyler ayırdık. Artık dolaplarımız hazır ve yenilerini bekliyor. 1 yıl sonra yeni bir çöp oda operasyonunda daha görüşmek üzere toplu odalar , düzenli dolaplar dilerim...
 

8 Eylül 2012 Cumartesi

" O an" lar...

Aylarca yaraları sarılmaya çalışıldı , yok şöyle yardım gitti , yok böyle yardım gitti. Programlar yapıldı , kampanyalar yapıldı derken elbetteki birilerine yardım ulaştı ama çoğu yalanmış maalesef. Depremi yaşayan birinin anlatımları bunlar. Gözlerim yaşlı ,boğazım düğümlü dinledim. Vicdansız insanları bir kez daha anlayamayarak...
 
Kamyon kamyon , koli koli  yardımlar gitmişti. Tek bir noktada toplanan , belkide de çoğu yollarda yağmalanan. Bir bölümüne yardım ulaşmıştı belki ama inanın yinede çok muhtaç olanlara değil. Amcası , dayısı olanlara daha çok . Ama çoğuda bir hiç yoluna... İşte bu nokta içimi yakan...
 
4 yıl birlikte görev yaptığım arkadaşım , 2 günlüğüne misafirim oldu . Deprem zamanı kendisine güçlükle ulaşabilmiş , hayatta olduklarına sevinmiştik. İyiylerdi çok şükür ama psikolojileri için aynı şeyi söyleyemem. "Büyük bir gürültüyle dakilarca sallandık , o an elektrikler kesildi . Nasıl çıktık , nasıl oldu farkında bile değilim ama kapıda bulduk kendimizi . Ortalık toz dumandan görünmüyordu , her yer yıkıntı , duyulan tek ses ise çığlıklar , feryatlar..." Evleri yıkılmamıştı ,ağır hasarlıydı. Ama aile mecburen parçalandı , çocuklar ve eşi güvenlik için kendi ailesinin yanına gönderildi. Eğitimlerine geçici bir süre başka bir ilde devam etti çocuklar. Kendiside kısa bir süre sonra Van 'a geri dönmek zorunda kaldı. "Çok zor günler yaşadım. Tarifi mümkün değil " dedi . Anlatırken bile o acıyı görmek , hissetmek mümkündü."Aylarca yemek ve yardım dağıtımında görev yaptım.  O insanların yaşadıkları anlatılmaz, yemekler az geldi kavgaları ve bitmeyen kuyruklar..." dedi. Bazılarına çadır ve özellikle incecik yazlık çadır !! vermişler, bazılarına plastik konteynerler. Isıtılması imkansız, buz gibi...Yere basmanın imkanı yok. Soğuk içine işliyor. Ne battaniye , ne kalın giysiler faydasız. "Isınmak için mecburen elektrik tellerine çengel atarak elektrik kullanıyorduk " dedi. "Çünkü yok , başka yolu yokkk. Ya soğuktan donacağız -ki pek kişide böyle hayatını kaybetti- ya da böyle elektrik kullanacağız. Depremde ölen kurtuldu aslında , kalanlar her gün  öldü " dedi. 
 
"Bazen aç kaldık , bir ekmek dahi bulamadığım anlar oldu. Bulsam bile , elinde ekmekle dolaşmak çok tehlikeliydi. Elinden kapıp kaçmaları , zarar vermeleri bile an meselesi , herkes aç çünkü. Geceleri soğuktan uyuyamıyorduk , pet şişelere sıcak su doldurup sağımıza solumuza ,ayağımıza koyup öyle yatıyorduk. Ama hiçbir şeyin faydası yoktu. " Sesi titriyordu anlatırken.
 
Hani yardımların toplantığı tek bir noktalardan bahsetmiştim yazımın başında . İşte buralarda o vicdansızların yaptığı herşey canımı daha da acıttı. Gelen yardımlar yığılmış , işe yarayanlar , yaramayanlar ayrılmış. " Günlerce o bölgelerde hiç bitmeyen dumanlar oldu nededi bilinmeyen " dedi. Meğer öncelikle işe yarayanları kendilerine alıp ,diğerlerini ateşe vermişler. Belkide pek çok kişinin işine yarayacak ,can kurtaracak şeyleri. Söylecek söz bulamıyorum . Nasıl insanlarımız var , kalpsiz mi beyinsiz mi bilemiyorum. Hatta insan mı onu da bilemiyorum. Bir daha asla inanmam böyle kampanyalara . Perişan kısım değildi kamerelara yansıyan , kalkındırılan kısımlardı.İmkanı olan herkes elden yardım yapmalı , başka yolu yok...

7 Eylül 2012 Cuma

Mümkünse yok et !!!

Bıyık altından homur homur bir şeyler anlatıyorsunuz ama hiç birisini anlamıyorum. Hatta hiç kimse anlamıyor. Alt yapısız , hazırlıksız , dinleticilikten tamamen uzak ve sıkıcı yapılan bir işten bu kadarının çıkması bile mucize ya neyse..

Anladığım kadarıda alakasız örneklerle dolu. Bir çoğu zaten yapmakta olduğumuz şeylerden oluşurken , bir çoğuda gerçek hayatla uyuşmayan şeyler. Yani tamamen kitap cümlelerinden oluşmuş , kalıplaşmış şeyler. Bazı şeylerin uygulamada farklı olabileceğini kestiremiyor musunuz ? Bunu "böyle yap" demek çok kolay gibi görünsede , öyle olmayacağını anlayamıyor musunuz? 

Sözde herşeyin iyisini siz biliyorsunuz , biz hiçbir şey bilmiyoruz. İşimizi bize öğretiyorsunuz ama daha iletişim kurmayı bile beceremiyorsunuz. Becebildiğiniz tek şey aşağılamak , ezmek , sindirmek , değersiz kılmak ve mümkünse yok etmek...

İşletin bakalım , hadi hayırlısı...

1 Eylül 2012 Cumartesi

Vakit tamam...

Zaman hızla akıp gitti de yine anlayamadan iş başı yapma zamanı geldi. Çok değil , 2 gün sonra yani Pazartesi günü ilk sendromumu yaşayacağım . Ama bugün daha Cumartesi ve ben şimdiden erken sendrom yaşıyorum , gerginim...
 
Daha Pazartesi olmadan , ne çok iş çıktı . Nasıl yetişecek bilmem. Ama iş demek , düzen geri geliyor demek , herşey saatli , planlı programlı olacak demek . Öyle 11 'lere kadar uyumak , yatak keyfi yapmak , öğlende kahvaltı yapmak filan bitti gitti. 
 
Birde yeni yeni sürprizlerin!!  bizi beklemesinden endişeliyim. Ve öyle sanıyorum ki , bazı şeyleri yaşayarak göreceğiz. Öyle kulaktan dolma , okunan , yazılan , çizilen herşeyin  gerçek yüzü ortaya çıkacak. Umarım çok üzülmeyiz. Çünkü her şekilde üzüleceğiz farkındayım ama dilerim fazlası olmasın...