24 Şubat 2010 Çarşamba

Eğlencesine...

Yaklaşık 5 aydır bir spor merkezine devam ediyorum. Ama inanın kilo vermek için değil , eğlenmek , hayata renk katmak için...
.
Zaten spora başlamadan önce , istediğim kadar kilo vermiştim ama yine de haftada 3 gün düzenli olarak yapılan sporun da , en az 4-5 kilo verdireceğini düşündüm . Verdirirdi de ama ne mümkün ??? Bir önceki yazımda olduğu gibi spora başladım başlayalı iştahım açılıp , tatlı düşkünlüğüm artınca , hiç kilo veremedim ama almadım da... Demek ki ancak dengeleyebilmişim. İşin zayıflama kısmını geçiyorum , çünkü benim önemli olan sadece eğlenmek ve stres atmak...
.
Eğlenmek diyorum çünkü spor merkezinde sadece kondisyon aletleri yok. Her ne kadar başlangıçta kondisyon aletleri olan salon aradıysak da , iş onlarda değilmiş . Hatta çok sıkıcı oldukları bile söylenebilir. Her gidişimizde 3 ayrı seans yapıyoruz. Önce stüdyoda step-dans sonra plates ve en son da kardiyo aletler... Step-dans kısmında inanılmaz keyif alıyoruz ve seansın en can alıcı kısmı olarak nitelendiriyoruz. İşimiz sadece step tahtasına inip çıkmak olmayıp araya dansında sıkıştırılmasıyla en çok enerji kaybettiğimiz ve en çok keyif aldığımız kısmı haline geliyor.
.
Ayrıca zaman zaman tai-chi ve yoga çalışmaları da yapıyoruz . Bir ara step-dansa ara verip modern dans çalışması bile yaptık. Koreografi çıkıncaya kadar epey umutsuzca tepinsekte , sonuç harika , yani öyle olduğunu söylediler. Kısacası odun halimizle birazcık esneklik kazanmaya çalışıyoruz hepsi bu , işin en zevkli yanı da bu olsa gerek :)))
Gülme krizleriyle , eğlence burda başlıyor zaten ...

21 Şubat 2010 Pazar

Tatlı kötü bir şeydir !!!

Şu aralar tatlılara karşı bir ilgi , bir alaka anlayamadım gitti. Olur olmaz saatlerde birden aklıma geliyor , "tatlı bir şeyler olsa da yesem" diye kıvranıyorum. Hiç birşey bulamazsam gidip bir iki kaşık nutella ile avunuyorum ama o da kesmiyor, aradığım şey değilmiş gibi geliyor. Sonuçlarını bilmiyor muyum , biliyorum ama yaptığım spora güveniyorum herhalde , resmen bir anda gözüm dönüyor ...

Geçenlerde ne yaptım biliyor musunuz ? Daha doğrusu " yaptık " demeliyim . Arkadaşımla sohbet ederken birden ikimizinde aklına değişik bir şeyler yeme isteği geldi . İkimiz de birbirimizden deliyiz ki " hadi , yarım saatliğine herkes mutfağınaaa , un helvası yapmaya gidiyoruz" dedik ve gittik . Yaptık helvalarımızı sonra da oturup yedik , sohbete tatlı tatlı devam ettik. Ama bu kriz bende bitmedi. Hergün yenileniyor. Bir gün baklava , ertesi gün gofret , sonra çikolata krizi tutuyor. Ve benim bu konuda acilen beyin kontrolü yapmam lazım. Yoksa yaptığım spor boşa gidecek ...

Tatlı kötü bir şeydir , tatlı kötü bir şeydir , tatlı kötü bir şeydir , tatlı kötü bir şeydir , biliyorum yalan söylemek de kötü bir şeydir :)))

1 Şubat 2010 Pazartesi

Sessizlik ...

Hani bazen olur ya , "çıt" sesi bile duymak istemezsiniz.Etrafında hiç kimse dolaşmasın , soru sormasın , aramasın , sormasın , bir şeyler istemesin isteriz. İşte o zaman ya kaçıp uzaklaşmak ya da etrafındakileri uzaklaştırmaktır tek iş... Sessizlik şarttır yani ...Yalnız kalmak istersin , herşeyden uzak...Sadece kendinle...

Böyle durumlarda ağzımı açıp tek kelime söylemeye üşenirim ki , değil cümle kurayım. Söylenenleri duymam , anlamam . Her şekliyle eziyettir... Kapatmışımdır tüm alıcıları kim ne derse desin. İşte böyle anlarda "pufff " diye bir anda yok olabilmeyi hayal ederim , derin bir nefes alayıp geleyim isterim . Mümkün müdür ? :)))