27 Haziran 2008 Cuma

İst...

Sabah sabah yine okuldayım. Hala bitiremedik ... Ne bitmez bir çalışma dönemiymiş.. Ama nankörlük etmeyeyim , yoksa çalışan kesim beni vurur . Bu kadarcık şikayete bile hakkım yok aslında. Pazartesinden sonra , dolu dolu tam 2 ay ...
Dinlencelerimizi hiç bir zaman depolayamadık ki ... Evde oturunca da canımız sıkılıyor , her gün işe gelince de , nasıl bir iştir anlayamadım.

Ben de haftasonumu istanbul'a giderek değerlendirmeye karar verdim . Bi gezip geliyim :)

25 Haziran 2008 Çarşamba

Olamadı...

Önce sevinç gözyaşı , sonra üzüntü....

Ama en zoru , hıçkıra hıçkıra ağlayan oğlumu sakinleştirmek için epeyce dil dökmüş olmamdı. Kabullenmesi zor oldu , biz gitmeliydik ama olsun yine de çok teşekkür ederiz , yine de tebrik ederiz , onlarla gurur duyuyoruz.

TÜR-Kİ-YEM...

22 Haziran 2008 Pazar

Çamlı Kahvede...

Kahvaltıların en güzeli , Pazar kahvaltısı bence.. Her şekilde çok severim ama , pazarları nedense bir başka severim. Hele bir de açık havada ise tadı bambaşkadır ... Özellikle de deniz kenarında... Gerçi bu durumda " doymak nedir " pek anlaşılmasa da yine de çok keyifli...

Tatillerinde en sevdiğim tarafı , bu. Uyanıyorsun , hazırlama derdi yok , herşey hazır , denizin dibindesin , işe yetişme telaşın yok , sakin sakin , tadını çıkara çıkara... Kahvaltı da yok yok .... Sana sadece keyfini çıkarmak ve yedikten sonra pişman olmak kalıyor. Çok mu yedim acabaa diye düşünürken , iş işten geçmiş oluyor tabiki..

Hafta sonları değişik alternatifleri değerlendirip , mümkün olabildiğince farklı bir ortamda kahvaltı yapmaya gidiyoruz. Geçen günde , uyandık , baktık ki ev çok sıcak , kahvaltı hazırlamak da zor geldi . Ne yapsak , ne yapsak derken soluğu Tirilye 'de Çamlı Kahvede aldık. Bütün Tirilye'yi kuş bakışı gören , gözünün alabildiğine masmavi denizle başbaşa olabildiğin ve o tatlı esintiyi hissettiğin şahane bir yer. Böylece Çamlı kahvedede kahvaltı keyfine varmış olduk . Süperdi .. Bu pazar nereye gitsek ki?

19 Haziran 2008 Perşembe

Hasta...

Evet ! bu kavurucu sıcaklarda hasta olabilmeyi başarabildiğim için kendimi tebrik ediyorum. Davetiyeyi kendim çıkarrtım diye düşünüyorum. Bizzat şöyle hazırlandı. Biraz terleme , biraz serince su , kaçamak bir iki dondurma ve birazcık da rüzgar , harika bir davetiye örneği oluşturuyor...

Şimdi boğazım acıyarak , kısık bir ses , hafif ateş ve hafif öksürük modundayım. Ve antibiyotiksiz geçirebileceğimi düşünmüyorum. Yine terlemeye başladım. Ben yatmaya gitsem iyi olcak....

17 Haziran 2008 Salı

Zeren...

Bugün dünya tatlısı bir kızımız geldi bizi ziyarete. Adı "ZEREN" . Boncuk boncuk gözleri , bembeyaz teni , mis gibi kokusuyla...( tu tu tu maşallah dedim , dilimi de ısırdım annesi , merak etme ! )

Özlemişiz bebekleri valla ne diyim. Ama sadece sevmesi güzel , koklaması güzel , anlayan anladı , başka yorum yok !

Bende bulmuşum böyle bir fıstığı kaçırmadım , hemen bir foto çektik . Ama benim koca bebeğim durur mu ? Kıskançlık krizimiz tuttu. Biraz surat astı , kapris yaptı , sonra bizde poz verdik :) Ben onu sevmiyor muymuşum ? Neler de üretiyorlar ? Bugünlerde en büyük silahımız...

MoNoChRoMe

Anyway, I can try
Anything it's the same circle
That leads to nowhere and I'm tired now.
Anyway, I've lost my face,
My dignity, my look,
Everything is gone
And I'm tired now.
But don't be scared,
I found a good job and I go to work
Every day on my old bicycle you loved.
I am pilling up some unread books under my bed
And I really think I'll never read again.
No concentration,
Just a white disorder
Everywhere around me,
You know I'm so tired now.
But don't worry I often go to dinners and parties
With some old friends who care for me,
Take me back home and stay.
Monochrome floors, monochrome walls,
Only absence near me,
Nothing but silence around me.
Monochrome flat, monochrome life,
Only absence near me,
Nothing but silence around me.
Sometimes I search an event Or something to remind,
But I've really got nothing in mind.
Sometimes I open the windows
And listen people walking in the down streets.
There is a life out there.
But don't be scared,
I found a good job and I go to work
Every day on my old bicycle you loved.
Anyway, I can try Anything it's the same circle
That leads to nowhere and I'm tired now.
Anyway, I've lost my face, My dignity, my look,
Everything is gone And I'm tired now.
But don't worry I often go to dinners and parties
With some old friends who care for me,
Take me back home and stay.
Monochrome floors, monochrome walls,
Only absence near me,
Nothing but silence around me.
Monochrome flat, monochrome life,
Only absence near me,
Nothing but silence around me

Ne yazsam derken...

Okulların kapandığı gün buraya gelip bişeyler yazmışım yazmışım , taslaklara kaydetmişim. Aman da tatil gelmiş , hoşgelmiş , falan filan demişim , uzun uzun turnuvayı anlatmışım . Şimdi okudum ve beğenmeyince sildim gitti . Çok yapıyorum ben bunu. Oysaki taslaklara kaydedilmiş , düzenlenmeyi bekleyen epeyce yazı var ama onları da beğenmiyorum . Hiç birşeyi beğenmiyorum ki artık , daha öncede dediğim gibi birşey kayboldu , sanki yok oldu , güneş gibi mi , bana enerji veren bir güç gibi mi bilemiyorum...Bu durumda da , ne yazasım var , ne de bakasım .

Böylesine saçmalıklar zincirine yakalandığımı pek hatırlamıyorum , yani arada oluyordu ama bu seferki çok uzadı. İte kaka bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum . Sonra kendi kendime konuşup ,"yok o olmaz , yok bu olmaz" diye diye eliyorum geriye de kocaman bir hiç kalıyor...Bir şeyler yapmam lazım , bu demektir ki yine sinyal veriyorum. Kısa devre yapmak üzereyim.

Ben en iyisi çok ama çok sevdiğim bir şarkıyı , sözleriyle birlikte yayınlayayım. Bugün buna takıldım nedense ... İlk dinlediğimde çok beğenmiştim , hala da beğeniyorum , çok özel değil belki ama ben çokk seviyorummmm. Bunun gibi, bir kaç şarkı daha var...Onlarda başka sefere..

10 Haziran 2008 Salı

Yuh artık...

Vallahi de yuh ! Billahi de yuh! Tüm basın-yayın organları " Haydi kızlar okula " diye kampanyalar yapıp , bas bas bağırırken , bu devirde hala kızlarını okutmak istemeyen anneler , babalar duyuyorum . Hem de kendi sınıfımda ... Şok oldum , sinir oldum , o anneyi , o babayı evire çevire dövesim geldi desem yalan olmayacak ....

Zaten yaptığımız toplantılara da zahmet edip gelmedikleri için , bazı mesajları vermekte güçlük çekiyoruz ama bu herşeyden önemli mesajı gerekirse evlerine gider , öyle veririm. Bu nasıl bir anlayıştır , nasıl bir zihniyettir anlamış değilim. Kızlarını okutmayacaklar , evde ev işine kullanacaklar, getir , götür , yap , pişir, sil, süpür , temizle , yıka , 2 sene sonra da hayırlı bir kısmet arayacaklar. Daha neler yaa ? 14-15 yaşındaki mini minicik , pırıl pırıl zihinlere sahip , bu kızlar evlenecek mi yaniii? Off off düşününce bile deli oluyorum . Sonra hayattan ne bekleyecek bunlar ? Aşk , sevgi, mutluluk, huzur , özgürlük ... Bence hiç birini ...
Tek görevleri oturup çocuklarına bakmak , eşini memnun etmek olacak . Böylece evden ve köyden kafalarını çıkartamayacaklar. O küçüçük dünyalarına kapanıp , hayatı tanımadan ömürlerini çürütecekler. Yok yok !! bunu göz göre göre yapamam , acilen konuşmam gerekiyor. Onlar bizim geleceğimiz...
...
Kendileri çeşitli sebeplerden dolayı okuyamamış olsalar bile , bunu çocuklarına yapmaları son derece acımasızca ve düşüncesizce..... Okumadıysan okut , gururun olsun , okuyamıyorsa o ayrı konudur , farklı bir alanda değerlendirilir, geliştirilebilir ama bir şekilde mutlaka topluma kazandırılır. Yüzüne bakınca bile zeka fışkıran gözleri görmeyen , bu taze beyinleri eve kapatmak olur mu ?
...
Buna izin veremem , taşlamasalar bari .... (sıkar biraz)
Gerekirse Belediye Başkanına bile giderim.

6 Haziran 2008 Cuma

Okuma Bayramımız...

Dün Ege'ciğimin Okuma Bayramı vardı . Tam 20 gündür , bıkmadan usanmadan "Kaç gün kaldı , kaç gün kaldı ?" diye diye başımı yedi durdu . Nihayet bitti de , rahata erdik. Zaman yine acımasızca geldi ve geçti... Halbuki ilk gülücüğü , ilk diş çıkarışı , ilk "anne" deyişi , ilk adımı, ilk "canımm" diyerek sarılması , resimler yapması , şarkılar söylemesi hepsi ama hepsi daha dün gibiydi... Ne çabuk büyüdü de okullu oldu . Şimdi ise okumayı öğrenmiş olmanın verdiği sonsuz mutlulukla , o uçsuz bucaksız bilgi denizine dalıverdi ...

Yine çok duygusalım sanırm . Böyle günlerde , nedense böyle oluyorum . Dayanamamki , çok sulu gözüm. Ben de ne yaptım ? Dolu dolu olan gözlerimi gizlemek için , bol bol foto çektim. Ama fotoları aktarırken , makinemden nefret ettim bu da ayrı bir konu... Çünkü çoğu fotoğrafı beğenmedim , çekememişim yine benim becerizsizliğimden tabiki. Güzel olanları yayınlarım artık...

Büyümüşte küçülmüş olan hanımefendiler ve beyefendiler rollerine çok iyi hazırlanmıştı , yaşadıkları küçük heyecanlar , sahne arkası telaşları , giyinme krizleri , gecikmeler herşey çok doğaldı. Mutluydular , enerji doluydular ve onları bir arada tutabilmek bile büyük başarıydı doğrusu....

3 Haziran 2008 Salı

Az kaldı ...

Fitili ateşlemeye az kalmıştı. Yüzeye çıktım , yavaş yavaş nefes almaya başlıyorum , stresim azaldı , az kaldı .
Hele şu notları da bitireyim.....