31 Aralık 2012 Pazartesi

2013'e sevgiyle.....

 Mutlu Yıllar...

26 Aralık 2012 Çarşamba

Mo*be*sa

Mobesa kameralarıyla yapılan çekimler önden değilde,  arkadan yapılsaydı , saniyede ne büyük değişiklik olduğuna kimse inanamazdı. Herkes kameralara yaklaşınca gayet masum , sağdan sağdan sakince gidiyor. Hani neredeyse sol şerit bomboş. Taa kii...
 
Kameralar geçilinceye kadar...Anında sol şerit yoğunlaşıp , hız göstergeleri değişiyor. Eyy ceza ! Sen  nelere kadîrsin ...

Yok aslında , kameralara karşı değilim . Uygulama çok güzel ama öyle olmaması gereken yerlerde var ki , anlamak mümkün değil . Mesela , en çok kaza olan yola ne lamba , ne polis , ne de radar  koyarlar. Ama bizde adettir yüzlerce kişi ölmeden önlem alınmaz ya ondan herhalde...

3 şeritli geniş bir yol , şehir merkezi değil , kalabalık hiç değil , yaya geçmez . Bu durumda ne diye frene basıp yavaş gitsin ki insanlar . Elbette deli gibi gaza basıp gitmeninde  anlamı yok ama normal seyir halini bozmaya da gerek yok...

Geçenlerde yine böyle bir Mobesa kamerasına tam yaklaşırken eşim görmüş. Yandaki araba yavaşlamış yavaşlamış tam kameralara bakıp eliyle hareket çekmiş , arkasındanda bir sürü söylenmiş . Heyy Allah'ım,  tamam belli ki ceza yemişsin ama o da ne demek öyle :)))

13 Aralık 2012 Perşembe

Renk cümbüşü...

Yeni formalarımız rengarenk oldu. Sağolsun sistem elinden geleni yaptı da , bizde mutlu mesut karşıladık !!! Okul idaresinin öğrencilerle yaptığı oylama sonucunda , erkenden formasız eğitime adım atmış olduk. Neymiş ? Serbestmiş !!!
Çok üzgünüm ama bu yazıyı okuyan , serbest kılık kıyafete onay veren kişiler varsa çok rica ediyorum birkaç gün okullara gelip gözlem yapsınlar. Hatta sınıflara girip şöyle bir baksınlar . Alı al , moru mor , pespembe , sarılısı ,  turunculusu , dar kotlusu , çizme içine girmiş pantolonlusu , şallısı , yakası kürklüsü , süslü , işli hırkalısı derken çeşit çeşit aklınıza ne geliyorsa siz hayal edin artık. Koridorlar yakında podyuma döner ... 
Her gün öğrenci formasını kontrol etmek çok kolaydı ama bunu tek tek gözden geçirmek , "o olmuş , bu olmamış " demek olacak iş değil. Bir süre sonra kontrol de , uyarı da kâr etmeyecek , vız gelecek , tırıs gidecek... Kimbilir , belkide istenen budur...
Yok ben sevmedim bu serbestliği , bu böyle olmaz . Sınıf içinde sürekli bir renk hareketi var, öğrenci mi değil mi ayırt etmek zor. Ve bütün samimiyetimle söylüyorum ki , bazılarını tanımakta güçlük çekiyorum. Şimdiden başladılar bile " Ben yarın şunu giyeceğim. Sen ne giyeceksin hesabı yapmaya. Bu zaten böyle olacaktı ve daha da kötüsü olacak. Hergün değişik değişik giyinip gelenler olacağı gibi , bir süre sonra giydiklerini beğenmeyenler , yenilerini isteyenler , özenenler olacak. Aileye baskı yapacak. Eee maddi imkanı yoksa nereye kadar baskı yapacak ki ? Bu durumda aile de , çocuk da mutsuz olacak. Neymiş ? Serbestmiş !!!
Bunun yerine okul formalarına yenilik getirselerdi , daha kullanılabilir , tercih edilebilir spor , rahat kesim ve sevecekleri birşeyin seçimine gitselerdi , inanın bana çok daha iyi olurdu. En azından renk cümbüşü ortadan kalkar , okul olduğu belli olurdu. Düşündüm de forma meğer ne çok şeyi kapatıyor ve forma sokuyormuş :))

11 Aralık 2012 Salı

Sonuç : Kahve keyfi bitti ...

24 saatlik holter gözetimi sonunda , 2 kez ufak çaplı bir çarpıntı kaydedilmiş. Bu da çok önemli bir durum değilmiş ama bu demek değildir ki herşey çok normal , git istediğini yap , ye , iç . Elbetteki bir takım sınırlamalar getirildi .
 
En başta kahve keyfim sınırlandı. Zaten günde 1 ya da 2 fincan keyif için içtiğim kahve , kalbime çok geldi . Çekemedi bu kadarcık kahveyi herhalde. " Ben yorulmadan,  usanmadan bütün gün çalışayım , sen otur kahve keyfi yap , olacak iş mi? "  dedi sanki. Neyse o da gitti , şimdi iyi olma sırası. Bir daha öyle dangul dungul atıp da adamın asabını bozma ...
 
Sonra aşırı stresli ortamlardan da uzak durmalıymışım. İyi ama nasıl ? Bunun için emekli olmam gerekmez mi?   "Kola , cips , kızartmalar , sigara , çikolata yok "dedi. Zaten onu yemem , bunu içmem derken "çikolatada dur" dedim. Diğerlerini aramam bile ama çikolatasız olmaz diyince gülüştük . Eğer çarpıntı devam ederse ritim düzenleyici bir ilaç kullanmam gerekecekmiş ama henüz değil. Konu böylece kapandı ama esas canımı sıkan sonrasıydı. 

Kalp romatizması geçmişim vardı. Bunu eski bir yazımda anlatmıştım . Yıllarca tedaviler , korunma filan derken 2 dereceden Mitral Kapak Yetmezliğim hala mevcut. Şimdilik müdahale gerektirmese bile boğaz enfeksiyonunu , diş iltihapları ve soğuktan korunmaya dikkat etmem gerek. Belkide ileride ameliyat kaçınılmaz olacak ama şimdi bunu düşünmek istemiyorum. Çay yok , kahve yok , stres yok ama olsun en azından spor yapmamda herhangi bir sakınca yok. İyi miyim iyiyim...

6 Aralık 2012 Perşembe

Tamam gidiyorum...

Aynı olayı dün gecede hissedince , korkunun ecele faydası yok diyerek doktor arkadaşımı aradım. Önerebileceği bir Kardiolog olup olmadığını sordum. "Hayrola , kime lazım? " dedi. "Bana" dedim. "Çarpıntı beni rahatsız ediyor artık , sıradan birşey değil sık sık tekrarlıyor" der demez hemen EKG çekilmesi için beni acile yönlendirdi.
 
Biraz ritim bozukluğum varmış. Arkadaşımı arayıp sonucu bildirdim . EKG' yi o da görmek istedi. " Sana ritim bozukluğu var diyen doktoru yerim ben yerim. Gayet iyi görünüyor " dedi. Anlayın artık.
 
Her neyse yarın içinde Kardioloji' den randevu aldık. Gidiyorum , bakılsın bakalım , ne varmış ne yokmuş , öğrenelim. Bu arada kalbimin güzellikleri de çıksın ortaya :))  

5 Aralık 2012 Çarşamba

Biri " hadi " dese....

Bu yazı kendime yaptığım bir uyarı yazısıdır. Son zamanlarda hissettiğim ve sık sık tekrarlanan bu sıkıntının artık ertelenecek birşey olduğunu sanmıyorum ama hala " belki geçer " diye düşünüp işi yavaştan almaya da devam ediyorum. Peki bilmediğimden mi ? Hayır. Ama nedense hep bir bahanem var...
 
Galiba bazı şeyleri bilmek korkutuyor . Duymak istemediklerimi duymaktan , tepkimden korkuyorum. Ama ertelememem gerektiğinide çok iyi biliyorum. Mesela , biri gelse tutsa kolumdan "hadi" dese "gidiyoruz randevu aldım" dese ve ben mecbur kalsam istiyorum. Yoksa bu adımı atmak bana zor gelecek , biliyorum. Şu halime bakın yaa , çocuk gibiyim. "Doktora gitmek istemiyorum" diye bir yerlere yatıp tepinmediğim kaldı. 
 
Hissettiğim sıkıntı sürekli çarpıntı ve yorgunluk hissi. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor ve buda beni halsiz bırakıyor. Bu kezde saçma sapan düşüncelere kapılıyorum. Ama özellikle dikkat ettiğim bir durum var ki , akşam vakti hem çay , hem kahveyi kısa süreli aralıklarla tüketmiş oluşum. Kafein , çarpıntının en önemli nedenidir ama sadece buna bağlamamak gerekir diye düşünüyorum. İhmale gelmeyecek bir şey olduğunu da biliyorum. Ama sadece biliyorum ve düşünüyorum. Aferin bana değil mi? 
 
Bu yazıyı yazdım çünkü farklı birşey yapma zamanım geldi de geçiyor bile. Mesela çay içmesem de olur , çok sevmem. Kahveyi azaltsam ya da bıraksam , sigaram zaten yok . Bu arada spora devam etsem  ve bir de Kardiolog'a gitsem. Çok iyi olur değil mi?