26 Temmuz 2012 Perşembe

İşte o bank !!!

Şaka gibiydi ve o an için gerçekten kamera şakası olduğunu düşündüm. Böyle dumur olmuş bir ifadeyle adamların yüzüne bakakaldık. Artık aşırı yorgunluktan mı desem , sıcaktan mı desem yoksa adamların iş güzarlığı mı tuttu desem bilmiyorum. Ama oturduğumuz bankı yıkayacakları tuttu hemde gündüz saati..

Saatlerce gezmişiz ve artık ayaklarımızın bizi taşıyamadığı yerde bankın üzerine atıvermişiz kendimizi. Ellerimizde poşetler yanımızda çocuklar . Hep beraber yayılmışız malum bank'a... Zaten dinlenmek üzere konulmuş , ahşap , sıradan bir bank bu. Oturalı daha 2 dk. oldu olmadı sahnede iki tane adam belirdi Süper Mario kılıklı. Ellerinde taşıma arabalarıyla bize bakıyorlar.

-Bankı alacaktık daaa....
-Nasıl yani ???? Şaka mı bu?
-Yıkamaya götürecektik deee...
- Ama biz oturuyoruz. Kamera şakası filan mı bu? Ne tarafa el sallamamız gerekiyor ?

Adamlar şokta , tabii bizde...Öyle ısrarlılar ki , dikildiler başımıza bankı yıkamaya götürecekler. Ne yani o bank pis miydi ? Bir de kapalı ortamdaki bank neden yıkamaya gitsin ki ? Bizi mi beklediniz ? Ama koymuşlar kafalarına , kesin alacaklar. 

O an gelen kriz sanıyorum ki 10-15 dk. kadar gülmemize, karnımıza kramplar girmesine neden oldu. Hani gülmekten konuşamama derecesi olur ya aynen öyle. Sonuçta kamera şakası filan değildi ama olsaydı değerdi yani. Diğer bankta oturan adam da  , başına gelecekleri anlamış olmalı ki , o da kalktı yazık...Kısacası dün , bank yıkama günüydü İkea'da . Şimdi tertemiz o banklarda kimler oturuyordur acaba ? :)))))

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Sıcaktan...

Evin içinde zaman geçmek bilmiyor. Oysaki yapılacak öyle çok şey bulunabilir ki ama sıcak nedeniyle bütün işler askıya alınmış durumda. Sanki askıya almak için çok fazla bahaneye gerek varmış gibi...

Odadan odaya , koltuktan koltuğa ayılıp bayılmalar derken sonunda soluğu duşta alıyorum .  Hafif bir serinleme duygusu olsada sonuçta değişen pek birşey olmuyor. Evdeki tüm pencereler açık ve ben perdenin en ufak bir hareketinden medet umar oldum. Ama yok böyle bir hareket. Bunun için ya gecenin geç saatleri beklemek ya da poyraz çıkmasını beklemek gerekiyor ...

Acaba marketten alınacak bir şeyler bulabilir miyim ki ? Şöyle şarküteri reyonuna gitsem ama çok oyalanırsam bir süre sonra anlarlar mı ki ? Yoksa AVM 'ye mi gitsem . O da olmadı , deniz kirliymiş , pismiş filan düşünmeden kendimi atsam mı ? Hayy Allah ,ayağım kaydı düştüm hesabı...

Neyse bunlarda geçer , ne oluyorsa hepsi sıcaktan oluyor ... Sıcaktan...

24 Temmuz 2012 Salı

Burcu ile güne başlamak harika...

Burcu Vurkaç ile tanışmam biraz geç oldu ama bence tam zamanında oldu. Çünkü , bütün bir günüme yansıyan sabah enerjisi oldu bana diyebilirim. Kendisi Pilates ve Yoga eğitmeni aynı zamanda da bir mühendis.

Televizyon ile pek aram olmadığı için daha önce "Burcu ile Pilates" derslerine hiç rastlamamıştım. Zaten sabah programı içinde yayınlandığından görme şansım da olamazdı. Ama nasıl şeker, nasıl güler yüzlü biri anlatamam. Dersleri oldukça keyifli ve akıcı geçiyor. Hiç sıkılmadan tüm hareketleri tekrarlıyorum. Bir gün fırsatım olursa , kendisiyle gerçektende tanışmak isterim. Pilatesi seviyorsanız paylaştığı videoları mutlaka izlemeli ve sitesinden takip etmelisiniz derim. Yaklaşık 1 haftadır izleyip bir araya getirdiğim videolarla , 1 saatten fazla pilates çalışıyorum ve çok keyif alıyorum. Anladım ki ben galiba sporsuz yapamıyorum.

Kış boyunca spor salonuna gittiğim için ve orada yeterince pilates ve diğer aktiviteleri de yaptığım için bu konuda herhangi bir araştırma yapma ihtiyacı hissetmemiştim. Taa ki , yaz döneminde salona ara verinceye kadar. Bu dönemi biraz sahilde yürüyüş yaparak birazda evde pilates ve ağırlık çalışmalarıyla kendim geçirmek istedim. Ne kadar başarılı olursam tabiii. Geç saatlere kadar uyuyacağıma erkenden kalkıp pilates yapıyorum , güne dinç başlıyorum ve daha mutlu hissediyorum.

Buradan Burcu'ya sevgilerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum...

22 Temmuz 2012 Pazar

:-(

Pazar pazar "insanın canı hiç sıkılır mı ? " diyeceksiniz ama sıkılır işte. Çıkıp gezmek var ama ben hiç birşey yapmak istemiyorum. Ve sıkıntıdan da patlamak üzereyim. Ne evde durasım var , ne de evden çıkasım. Böyle bir garip hallerdeyim işte...

Eee o halde ne diye buraya gelip herkesin canını sıkıyorum ki , en iyisi yatıp uyumak belkide. Kendi kendime homurdanıp durmamın faydası yok.  Zaten kim ne dese olumsuz yaklaşıyorum .  Gidip uyuyayım bari ama uyanınca ne değişecek ?

19 Temmuz 2012 Perşembe

Teşekkürler Korupark...

Bazen yapılan çekilişlerin çok güvenilir olmadığını , çoğunda bir dalavere döndüğünü , önceden belirlenmiş kişilere çıktığını düşünürdüm. Taa ki , yüzlerce kişi arasındaki 15 kişiden biri seçilinceye kadar..

"Şans bazen gülermiş demek ki" dedim. Korupark alışveriş merkezinin düzenlemiş olduğu çekilişten Samsung Galaxy Tab  kazanmışım. Telefonla arayıp bilgi verdiklerinde çok şaşırdım . Önce şaka diye düşündüm ama şaka değildi. Belki tuhaf gelecek ama bu birazda beklediğim bir durumdu . Kampanyayı gördüğüm günden itibaren böyle hissetmiştim.Demek ki evrene olumlu sinyaller göndermişim. Her ne kadar bu sinyalleri Galaxy Note için göndermiş olsam da , sonuçtan yine de memnunum...

Hediyemi henüz teslim almadım. Ancak noterle ilgili gerekli belgeleri tamamlayıp yönetime teslim ettim. Hafta sonundada minik bir seramoniyle teslim edeceklermiş. Aslında hiç de hoşlanmam bu tarz şeylerden ama duruma göre bakacağız artık...

Teşekkürler Korupark...

5 Temmuz 2012 Perşembe

Her şeye de " he " denmez ki...

Bazı konular vardır ve konuşulması gerektiğinde mutlaka uygun zamanı beklemek zorundasındır. Öyle her konu ,her zaman her yerde konuşulmaz.Konuşulsa bile büyük ihtimalle olumsuzlukla sonuçlanır. Hani uygun zamanı kollamak veya nabza göre şerbet vermek vardır ya , bence buna dikkat etmek lazım.

Gerçi burada konunun önemi nedir? Zamanlama doğru mudur? En önemlisi konuşacağın kişinin psikolojik durumu bu konuyu konuşmak için uygun mudur?  Konuşurken doğru kelimeler seçilmiş midir? Gerekli ayrıntılar düşünülmüş müdür? Gerekli tüm maddi manevi hesaplanmış yapılmış mıdır ?

Belki böylesi çok ince ayrıntı olacak ama kaba taslak da olsa bir şeyler düşünülmelidir diye düşünüyorum. Yoksa öylesine söylenip "Sen hele bir olur de , gerisi nasıl olsa olur " diyerek riske doğru değildir. Yani ben olsam bu riski almam , alamam . Pek çok konuda birkaç adım sonrasını mutlaka düşünmek zorundayımdır  . Eğrisini doğrusunu , olurunu olmazını düşünüp sonra doğru karar vermeye çalışırım. 

Az risk alıp , az etkilenmek isterim. Ama diyorum ya bu tamamen konunun ciddiyetine bağlı. Hani bazı şeylerde vardır ki , düşünmeden "hadi, hemen " der karar verir , yaparsın . Ama maddi , manevi ve ailevi olarak ciddi bir konuysa mutlaka ama mutlaka çok düşünülmelidir derim. Herşeye de hemen " he" denmez ki :))

3 Temmuz 2012 Salı

İlk deneme BAŞARISIZ...

Ben zaten böyle bir sonuç bekliyordum diyerek olaya negatif yaklaşmak istemiyorum ama ilk denemeler genelde başarısızlıkla sonuçlanıyor. Peki , nedir bu başarısızlıkla sonuçlanan olay derseniz ; güneş doğarken sahilde yürüyüş yapma kararıydı. İlk gün deneyelim bakalım nasıl olacak diye düşündük. Böylece hem sabah sporu yapmış , hemde sabah serinliğinden yararlanmış olacaktık .

Olacaktık ama uyandığımda elimde cep telefonu vardı. Ve 40 dk. kadar gecikmiş olduğumu farkettim. Büyük ihtimalle çalan alarmı susturmak için telefonu elime almış ve tekrar uykuya dalmışım ki , olay anını hiç mi hiç hatırlamıyorum. Elimdeki telefonun açıklaması da bu olsa gerek :))  Eyvah ki ne eyvah! diyerek birden panik oldum . "Kızlar canıma okuyacak ilk günden sözümü tutamadım" diye düşündüm. Hemen geri dönüş yaptım . Nerede iseler yetişecektim ama telefonu duyan da olmadıııı açan daaaa ...

Bu durumda ilk deneme başarısızlıkla sonuçlanmış olup yarın sabah buluşma kararını yeniden gözden geçirmeliyiz. 

* Tam bu yazıyı yazarken telefonum çaldı ve uykulu bir ses dedi ki : 
- aayy ben uyumuşummm
- dert etme bende uyumuşum
- ohh iyi barii :)))))