30 Kasım 2013 Cumartesi

Biz Kopamayız...

 
Bak yıllar geçti , farkında değiliz sanki ...
Bak zaman bize neler etti , çok şeyler değişti
"Evet" dediler birbirini sevenler , birer birer , evlendirler.
Biz sevmedik mi sanki , birleşemedi gitti , ellerimiz...

"Biz kopamayız ayrılamayız seninle " derdik...
Bir elmanın iki yarısıydık
Şimdi mahçubuz birbirimize...
Biz kopamayız ayrılamayız seninle , seninle...
Bir elmanın iki yarısıydık .
Şimdi ağlarız halimize...

Seni seçtiğim için pişman değilim ,
Sana "aşkım" dediğim için ,
Seni sevdiğim için kızgın değil kalbim
iyi ki seni sevmişim

"Biz kopamayız ayrılamayız seninle " derdik...
Bir elmanın iki yarısıydık
Şimdi mahçubuz birbirimize...
Biz kopamayız ayrılamayız seninle , seninle...
Bir elmanın iki yarısıydık .
Şimdi ağlarız halimize...

Biz kopamayız ayrılamayız seninle , seninle...
Bir elmanın iki yarısıydık .
Şimdi mahçubuz birbirimize...
"Biz kopamayız ayrılamayız seninle " derdik...
Bir elmanın iki yarısıydık
Şimdi ağlarız halimize...
                                                                                    Ümit Sayın...
 

Kendiliğinden...

Daha öncede çok bahsettim , çok dinledim , çok paylaştım...Ümit Sayın 'ı  söz , müzik , beste ve yorumlarıyla çok severim. Şimdi yeni solo albümü " Kendiliğinden " ile yeniden bizlerle olduğu için çok mutluyum. Albümün hikayesi paylaşmak istiyorum.
 
Ümit Sayın 'ın facebook sayfasından alıntı yapılmıştır.
 
ALBÜMÜN HİKAYESİ 

 9 yıldır solo albüm yapmayan ve en son 2011′de çıkardığı söz-müzik:ümit sayın isimli düet albümüyle karşımıza çıkan Ümit Sayın ‘Kendiliğinden’ isimli yeni solo albümüyle dinleyici karşısına çıkıyor.


Bir çok ilklerin yaşandığı albümde , sanatçı albümünü kendi firması ÜMİTS ' ten çıkartmış aynı zamanda ilk defa bir albümün yapımcılığını ve prodüktörlüğünü de üstlenmiştir. ‘Kendiliğinden’ albümü 4 yıl ön hazırlık ve 10 aylık stüdyo çalışması sonucunda meydana getirilmiş ve Ümit Sayın’ın ilk akustik albümü olma özelliğini de taşımaktadır.
 
Albümde 10 yeni şarkı mevcut olup ,tüm şarkılar Ümit Sayın’a aittir. Şarkılar yaratım sürecine göre sıralanmış ve şarkı aralarına koyulan efektlerle birbirine bağlanmış ve zenginleştirilmiştir.Efektlerin bu şekilde kullanımı açısından bu da Türkiye’de bir ilktir.

Sanatçının 2004-2007 yılları arasında ürettiği şarkılardan oluşan albüm,dinleyiciye ’3 yıl süren 1 gün’ hissiyatıyla sunulmuştur.Dinleyici , efektlerle ,sanatçının yaşadığı ruhsal iniş-çıkışları daha yakinen duyumsayacaktır. Sanatçı bu durumu şu sözleriyle özetlemiştir:

“Kendiliğinden albümü , acı , delilik ve ölüm girdabından umutla , sabırla, zamanla ve Allah’a sarılarak kurtuluşun hikayesidir.”
 
Kendiliğinde albümü ,Türkiye’de üretilen modern Türk müziğine, yeni bir bakış açısı, sağlam bir nefes ve uzun vadeli dinlenebilir müzik lezzeti katacaktır.
 
Klip Bilgileri:
Albümün ilk klibi , hikayeninde başlangıcı olan ‘Biz Kopamayız’ isimli şarkıya çekilmiştir.Yönetmenliğini Koray Kasap’ ın üstlendiği klibin çekimleri,tamda albümün ismi gibi ‘kendiliğinden’ oluşan bir doğa şaheseri Kapadokya’mızda yapılmıştır. Klip,izleyiciye görsel bir sonbahar şöleni sunmaktadır. Sanatçı bu klip için, “ilk defa bir klibimde kendimi sevdim” demiştir
.


 
Heyecanla klibini bekliyorum...


28 Kasım 2013 Perşembe

Dene - mee :)

Vaktim oldukça ve tembelliğim tutmadıkça mutfakta yeni tatlar denemeyi seviyorum. Ama anladım ki bazen herşeyi denemek çokda iyi bir fikir değilmiş.

Ne zamandır mısır unu ile nasıl bir tatlı yapabilirim diye düşünüyordum. Bende bulduğum ilk tatla başlamak istedim. Mısır unu helvasıyla...Bildiğimiz un helvası gibi yapılıyor ama tat olarak hiç hoşuma gitmedi.Mısır ununun acımsı tadını cevizde , tarçın da bastıramadı. Mısır unu helvaya yakışmadı yani..

En güzeli bildik tatlarda kalması. Mısır unu olsa olsa mısır ekmeğine yakışır , mısır çorbasına yakışır , mıhlama ve mısır unlu hamsi tavaya yakışır. Mısır unu ile başka deneme yok :)   Budur yani...

 

27 Kasım 2013 Çarşamba

Bugünden...

Bugün sakin bir günümdeyim. Herhangi bir negatiflik hissetmiyorum. Genelde stresli olur bir şeyleri yetiştirme , gitme - gelme telaşı içinde olurum ama bugün yapmak ve yetiştirmek zorunda olduğum olduğum hiçbir şey yok. Kısacası herşey keyfi ...

Ders çıkışı genelde yorgun olur , kanım çekilmiş gibi hissederim ama bugün öğrencilerim de içlerine canavar kaçmış gibi değillerdi  :))))) O yüzden çok yorulmadım. Günlerdir yağan yağmur sonrasında havada sakin ve güzel. Bende eve gitmedim. En sevdiğim cafeye gelip , en sevdiğim cam kenarına oturup , en sevdiğim müzikleri dinleyerek , en sevdiğim blogları okuyarak , en sevdiğim kahveden yudumlayıp , en sevdiğim denizi de izlererek yazı yazmaya karar verdim. Hatta yazdım okudunuz bile ...
 
Ben daha bu yazıyı yazarken hava sakin demiştim ya , galiba fırtına öncesi sessizlikmiş. Şimşek çakmaya , gök gürüldemeye başladı ve yine yağmur...
 
Elektrik de kesildi cepten yayınlıyorum. Olsun bu da başka bir keyif...


 

26 Kasım 2013 Salı

Kendini ihmal etme...

Geçenlerde bir arkadaşım aradı , biraz sıkıntılıydı ve dedi ki " Uzun zamandır kendime zaman ayırmıyordum. Can arkadaşımla dışarıya çıktım ve inanılmaz iyi geldi " dedi." "Can'ı bende çok severim , bak dostlarını hatırladın" dedim , gülüştük hatta...

"Elbette iyi gelir bunu daha sık yapmalı , kendine zaman ayırmalısın " dedim. Öylesine dolmuş , öylesine bunalmıştı ki , ev , iş,  çocuklar , hastalıklar,   kayıplar , üzüntüler derken kendini de dostlarını da unutmuştu. Herşeyin sorumluluğu tek başına üzerine almaya çalışmak gibi de bir takıntısı var, biliyorum. O zamanda herşey üzerine geliyor , bunalıyor doğal olarak. Herşeye yetişmemiz mümkün değil ki...  "Biliyor musun çevremdeki herkes aynı durumdaymış , insanlar mutsuz. Gerçekten mutsuz hemde % 90 'ı mutsuz. Hani mutluyum herşey çok güzel diyenler var ya , sakın inanma, hepsi yalan bence " dedi. "Biliyorum ki , farkındayım. " dedim , gülümsedim. Bunu itiraf eden var ,edemeyen var. Var olanda ne olduğunu anlamandan yaşayıp gidiyor zaten.

Kendimizi hiç dinlemiyoruz, anlamıyoruz , zaman ayırmıyoruz. Ne istiyoruz sormuyoruz. Sonra iş işten geçiyor ve hiç birşeyin anlamı kalmıyor. " Seni mutlu eden ne varsa, yüzünü her ne güldürüyorsa bırakma. İnan bana hayata tutunma nedenindir" dedim. "Kesinlikle doğru ama bu beni daha da mutsuz ediyor. Çünkü her zaman mutlu olmak istiyorsun. Olmayınca değişen bir şey yok yine mutsuzsun ."

Belkide önce bunun farkına varmamız gerek. "Hayatında değiştiremeyeceğin şeyler vardır. Değiştir demiyorum ama mutsuz eden şeyleri ayıkla ve uzaklaştır. Mutlu olduğun şeyleri hayatına dahil et , edebildiğin kadar. Yoksa zaten mutsuzum diyorsan mutlu olduğun şeyleri bari kaybetme...Ve bence kendini ihmal etme. Bazen bu bile tek başına yeterli...

20 Kasım 2013 Çarşamba

Çikolata keyfinin intikamı...

Ne büyük haksızlıktır bu yaa...40 gr çikolatayı gayet keyif modunda yata yata yiyip , 200 kaloriyi ya da fazlasını bir anda alabiliyorsun. Vicdan azabını saymazsak , çok da mutlu oluyorsun ama iş bu değil ki . Aynı kaloriyi vermeye gelince 45 dk. ile 1 saat arasında sırtından terler aka aka , dilin dışarıya çıkmadan, en az 4,5 km yürümeden ya da acı çekmeden veremiyorsun. Nasıl bir şeydir bu ? Nasıl bir acı çekme çeşididir anlamıyorum . Acı = Yağ yakımı derler ya o hesap... 
 
Sırtımdan terler süzülürken , dilim damağım kurumuş halde yorgunluktan yığılmak üzereyken çikolata lafını duymak  istemiyorum. Ama etkisi geçince yine canım istiyor. "Aman canımm yürürüm , nasıl olsa spor yapıyorum" demekle de olmuyor farkındayım. Bu işe bir dur demek lazım. Yürü yürü yanmıyor merettt :)

O halde uzun bir süre çikolata yememeye dikkat edeceğim. Çikolata kötüdür , candır biliyorum ama kötüdür kötüüü. Yemeyeceğim, yemeyeceğim , yemeyeceğim...Kendimi bu fikre alıştırmak zorundayım. Çok da çekici duruyorlar ama neyse...

13 Kasım 2013 Çarşamba

Olmasa mesela...

Günün sonunda olmasa şu işler derken yorgunlukla hayal dünyasına dalmışım. Zaten işler hiç değişmiyor , hatta bazen artarak devam ettiği de oluyor. Sonunda bir yerlerde raydan çıkıp herşeye boş vermem gerekiyor ama böylede gitmiyor. Birinin kontrolü hep elinde tutması şart ve o da ben oluyorum...

Mesela , ev sürekli toplu olsa, herkes aldığı şeyleri yerine koysa ,  ben herkesin peşinden dolaşıp dır dır etmesem , hergün hergün yemek yapmak zorunda olmasam ya da "bugün ne yiyelim? " diye düşünmesem. Yemek yapıldığında da " yine mi aynı şeyi yiyoruz " ya da sebze ağırlıklı yemek görünce " yine mi yemek yok" demese biri. Pazara gitmesem mesela. Aslında çok severim renk renk , çeşit çeşit sebze meyve arasında gezmeyi ama alış ve taşıma kısmı olmasa. Ev süpürmek , silmek gibi bir iş olmasa...

Sonra lavabolar , tuvaletler ve banyo temizlenmek zorunda olmasa...Her sabah yataktan kalkıp pijamaları katlayıp , yatağı yorganı toplamak olmasa . Çamaşırlar hiç kirlenmese mesela , yıkamak zorunda olmasam. Ya da onları renkli-beyaz diye ayırmak zorunda kalmasam. Şampuan mı bitmiş , sabun mu bitmiş , tuvalet kağıdı , peçete mi azalmış , bunları ben fark etmesem mesela.

Ütü de olmasa, herşey atılıp yenilerini alınabilse. Kimse " Çorabımın teki nerdeee? "  demese. " Yatağının altına bakkk" demek zorunda olmasam mesela...Daha neler var böyle saymakla bitmez. O da olmasa  , bu da olmasa mesela. Yakındır psikopata bağlanmaya  :)) Duyurulur...

12 Kasım 2013 Salı

Peki...

Bak arkadaşım bu yazıyı okuyorsan ( - ki bu bir kaç saat içinde öğrenmiş olurum ) bil ki , yanlış yapan ben değilim. Aslında sen de değilsin. Ortadaki tek yanlış , benim konuya karşı aşırı hassasiyet göstermiş olmamdı. Bu da, son zamanlarda içinde bulunduğumuz durumu düşününce son derece normal. Senden anlayış beklerken saçma bir şakayı kaldıramadım. Tepkim bundandı...
 
Ertesi gün ilk adımı ben atmadım mı ? Attım. Bu bile iletişim kurmaya çalışmanın bir işareti değil miydi ? Alacağım cevap önemliydi. "Keyfin iyi herhalde ? " dedim. " Öyle olduğunu düşünüyorsan öyledir" cevabı gelince " Peki " dedim. Sustum ve inandım. İkna etmek için herhangi birşey yaptın mı ? Hayır. Öyle olduğunu düşünmemi istemiyorsan ikna edecektin o zaman , inandıracaktın...
 
Ne oldu şimdi ? İletişimsizlikle birlikte , inat da ayrı bir boyut kazandı. Böyle mi olsun istiyorsun ? Yoksa keyfin hala yerinde mi ? :))))

11 Kasım 2013 Pazartesi

Nefesin olmaya , sesin olmaya devam...

Portre konusunun üstüne yazı yazamadım. Ne yazsam sanki büyüsünü bozacakmışım gibi hissettim. Ama sonu yok , elbet yazmam gerekecekti. O yüzdende ilk olarak , Seni ne kadar özlediğimizi , ne kadar sevdiğimizi bir kez daha söyleyerek başlamak istiyorum...

Hani " Bizler senin bir parçanız " demiştim ya , gerçekten de hergün parçalarını görüyorum ben. Öylesine umut dolular , gelecek dolular , sen dolular ki...Bunu damarlarındaki  asil  kanda  taşıdıklarını  biliyorum...Herkes biliyor...

Bugün ne oldu biliyor musun ? Seni izlettim onlara. Biraz üzdüm biliyorum ama gözlerindeki yaşlar özlemdi. Ve dedim ki  " 10 Kasım' da orada değildik ama en kısa sürede Anıtkabir 'e ziyarete gideceğiz " Nasıl mutlu oldular , anlatamam . Sen merak etme Atam bizler , nefesin olmaya , sesin olmaya , sen olmaya devam ediyoruz...

Huzurla uyu sen...