29 Ekim 2010 Cuma

Cumhuriyetimizin 87. Yılı...

Cumhuriyetimizin 87. Yılı hepimize kutlu olsun...

26 Ekim 2010 Salı

Kapkara Camdan Kelebeğime...

Bugün dersteyken adıma gelen kargoyu arkadaşım almış ve dolaba koymuş . Ben de nöbetçi  olduğum ve   aralarda  dinlenmeye fırsat bulamadığım için paketi unutmuşum , aklımdan çıkmış gitmiş.  Ancak son dersten sonra öğretmenler odasına indiğimde , arkadaşım yanıma gelip   “ Paketini aldın mı ? ” diye hatırlatınca  “ Tamam , tamam aklımda alacağım ”   dedim. Dedim ama bende o akıl nerdeee... Bir an önce okuldan uzaklaşıp dinlenebilme derdine düşmüşüm. Tam çıkarken arkadaşım yine sordu. “ Paketini aldın mı , yok yani kargoyu ben teslim aldım da , inan içime dert oldu ” diyince “ Ayy ayy nasılda dalmışımm , halbuki o gelen şirin küçücük bir özii , nasıl unuturum. ” diye söylendim kendi kendime. 

Hemen oracıkta paketi açtım . Bütün arkadaşların çok hoşuna gitti. Benim becerikli Kapkara Camdan Kelebeğim , Duru'cuğum o kadar cici , o kadar şeker ki , ellerine sağlıkk . Çokk teşekkür ediyorum canım...

25 Ekim 2010 Pazartesi

Sensin o maymun :)

Dakikalarca belki de 1 saatte yakın açıkladı , anlattı , anlattı. Ben de , beni kıran yönlerini , bu konudaki düşüncelerimi anlattım . Güldü , çünkü farklı bir bakış açısıyla bakıyordu. Ona göre asla alınılması gereken , kırılması gereken bir durum yoktu ortada. Elbette kendine göre haklı yanları vardı ama bende haklıydım . Kırılmıştım kendimce... Çünkü böyle bir davranışı hak ettiğimi düşünmüyordum. Sonunda beni anladı "Tamam tamam , yok öyle birşey zaten" dedi . Dedi ama o konudaki üzüntümü yeterince anlayamamış olsa gerek ki , konuşulan onca şeyin üzerine yine bir anlamı kalmadı...

Yani , yine kırgınlık hissettiğime göre , ben de yeterince anlayamamışım demek ki  . Şimdi istemesemde ben buna takılırım , biliyorum huyumu. Bu konuyu da içime atar , susmam gereken yere kadar da susarım. Halbuki , tavır bana yapılmış değil ve benimle de hiç ama hiç ilgisi yok . O halde dediği gibi , bu konuda farklı bir bakış açısı geliştirmem gerekiyor belki de. Ama bir gerçek de var ki , yinede o engele takılmak istemezdim , ya çok önemli bir şey olursa...

Eğer bu yazıyı okusaydı , kesinlikle önce beyninde şimşekler çakar " vaayy beni bana anlatmış meğer "   der , sonrada bana " maymunnn " derdi  :))) Bende ona " sensin ooo"  derdim . Ama maymunlarda her engeli aşamaz ki canımmm , ne bileyim öylede bir şey işte ...

19 Ekim 2010 Salı

Kaplumbağa susayınca...

İki kaplumbağanın suları bitmiş. Su almak için okyanusa gitmeye karar vermişler . Ancak 20 yıl sonra varabilmişler. Ama kova almayı unutmuşlar.

Diğeri " Ben alır gelirim ama ben gelene kadar su içmeyeceksin "  demiş  ve gitmiş. Aradan 60 yıl geçmiş , ne gelen var ne gidennn . " Ben içeyim de neslim tükenmesin " demiş .

Tam içecekken çalılıklardan ses gelmiş.

BAK ! BÖYLE YAPARSAN KOVA ALMAYA GİTMEM  AMAAA :)))

Not: Facebookta bir paylaşımdı , çok hoşuma gittiği için bende yayınlamak istedim.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Boğaz Enfeksiyonuna dikkat !

Ayakta geçirilen ufak tefek rahatsızlıkları saymazsam uzun zamandır ateşlenip hasta yatmamıştım. Yani bu kez fena yenik düştüm ve hafta sonunu antibiyotikle , uyuyarak ve sık sık üşüme terleme şeklinde geçirdim. Aslında antibiyotik içmek en sevmediğim şeydir ama söz konusu boğaz enfeksiyonu olunca mecbur kaldım. Çocukluktan beri bademciklerim çok sık iltihaplandığından , kalp romatizması geçirmiş bir durumum var. Şu an için bana verdiği bir rahatsızlık olmasa da etkileri kaybolmuş değil . O nedenle boğaz enfeksiyonu beni her zaman korkutur. Özellikle de ilerleyen yaşlarda kapakçıkların yıpranması veya görevini yerine getirememesi durumunda kapakçık ameliyatı gerekebileceği düşüncesi beni oldukça rahatsız ediyor.

Kalp romatizması  , kalp kapakçıklarında görülen bir bozukluk olup kapakçıkların tam olarak kapanmamasıyla ilgili bir durum. Ancak beraberinde üfürüm de görülebiliyor. Üfürüm olayı kapakçıklar açılıp kapanırken , tam olarak kapanmayan kapakçığın arasından geriye doğru kan akışında meydana gelen bir dengesizlikten kaynaklanıyor.  Yani kan aorta pompalanırken  sol karıncığa geri kaçıyor . Bu da normaldan farklı bir sesin oluşmasına ve vücuda daha az kan pompalanmasına , dolayısıyla da kalbin daha çok ve hızlı çalışmasına neden oluyor . Bu nedenle de kapakçıklar normaldan daha fazla çalıştığından yorulup , zarar görebiliyor.

Aslında bu üfürüm olayı , hassas bünyeli kişilerde ve özellikle de her 4 bayandan birinde mutlaka görülen ama rahatsızlık vermeyen bir durummuş . Yani bunlar masum üfürümlermiş. Ancak benimkisi pek masum olanlardan değil . Yakın zamanlarda bir kardiologa görünüp kontrollerimi yaptırma zamanım gelmiş sanırım...

14 Ekim 2010 Perşembe

İşte o kadar...

Kendinden gayet emin , ukala tavırlarıyla sınıfa girip , ellerini sıranın üzerine sertçe vuruyor. Hoşlandığı kızın karşısına geçiyor ve yüksek sesle soruyor.
" Erkek arkadaşın var mı senin ? "
Kız korku dolu gözlerle bakıyor, ne bilgisi var, ne de ilgisi...
" Hayır yok " diyor sesi titreye titreye ..
" İyi o zaman , tamam , bundan sonra erkek arkadaşın benim , işte o kadar "  diyerek sınıfı terkediyor. Kız korkudan ağlamaya başlıyor , durumu utana sıkıla anlatıyor.

Metazoriye bakar mısınız ? Ben söyleyeceğimi söyledim , benimsin , o kadar ...
Şimdi böyle bir durumda buna aşk denir mi ? Bilemiyorum...

11 Ekim 2010 Pazartesi

Bilen var mı?

Bir süredir bloggera resim yüklemek konusunda sorun yaşıyorum. Ne zaman " resim ekle " desem , pencere açılıyor ama  hiç birşey yüklenmiyor. Bomboş bir pencere ile karşılaşıyorum. Arada bir yüklensede resmi eklemiyor , o zamanda sürekli " hata " veriyor. Sadece 2 yada 3 kez yükleyebildim.Tamam artık sorun düzeldi derken yine olmadı . " Hadi düzelir " dedim bekledim , günlerdir de bekliyorum ama düzeleceği yok. Sonunda yardım çağrısı yapmaya karar verdim.  

Acaba bu sorun genel bir sorun mu yoksa sadece bana mı ait ? Ben çözemedim. Aslında yazılarımın büyük bir kısmını Windows Live Writer da hazırlayıp oradan bloguma postalıyordum . Ama o da son zamanlarda yayınladığım yazıların resimlerini göstermemeye başladı. Zaman zaman kendi bloğuma baktığımda çoğu yazıda resimlerin görünmediğini farkediyorum. Bazende hiç sorunsuz hepsi görünüyor. Bu bir görünüp , bir görünmeme durumları da hiç hoşuma gitmiyor. Nedir bu böyle , bilen var mı ? 

10 Ekim 2010 Pazar

Geçer herhalde…

Bütün bir güne düzenli olarak yaydığım , surat asma seanslarım şiddetle devam ediyor. Neyim var diye soruyorum kendime ama cevap veremiyorum. Böyle mızmızzz , çekilmezzzz , bir bilmiyorum havaları...

Zaman zaman hepimizin suratsız olma günleri olur ya , bu da öyle birşey herhalde. Çünkü kafama taktığım bir şey yok , uykusuzluk desem değil , yorgunluk desem değil. Aksine günün büyük bir bölümünü oradan oraya kendimi atarak geçirdim. Dışarıya çıkmak istemedim , yemek yapmak istemedim , kendime bakmak istemedim . Ve hiç bir şey yapamadan günü öldürdüm. Aslında böyle hissettiğimde en iyi çözüm , uyumakmış gibi gelir ama onu da yapamadım. Yani çekilecek gibi değilim ,  geçer herhalde ... 

9 Ekim 2010 Cumartesi

Selamlarrrr , saygılarrr , sevgilerrr...

 Çalışan herkesin hafta içi hayalini kurduğu tek şey, ya Cumartesi ya da Pazar sabahı biraz daha fazla uyuyabilmektir. Bazı sabahlar gözümü açtığımda “ nolurrr bugün cumartesi olsa ” dediğimi bilirim. Hava bu kadar soğukken , ev soğukken ve kaloriferlerde hala tık bile yokken yapılacak tek şey daha fazla uyumaktı ama ne mümkün !

Oldukça erken bir saatte , sevgili eşimin telefonu , en yüksek tonuyla aranıyorsun çağrısı  veriyor. Uyku sersemi “ Kimi aradınız , kimsiniz ? ” vs. tarzı konuşmalarını hayal meyal duyuyorum . Neyse ki , yanlış arama olmadığını anlıyorum , sonunda anlaşıyorlar ve iş gereği gerekli talimatlar veriliyor . Sonra eşim , telefonu kapatıp 2 dk da yeniden uykuya dalıyor. Bense o kadar uyumak istememe rağmen adeta cin gibi oluyorum. Belki tekrar dalarım diye bir süre bekliyorum ama maalesef , uyku gitmiş bir kere... O an kıskançlığım tutuyor , uyuyan eşimi uyandırasım geliyor ve seslenip diyorum ki ;
- “ O arayan kimse , onu geri ara ...”
Uykulu uykulu...
- “ eee , nedennn ? ” diyor
- “ Eşimin selamları var ”dersin diyorum. Bir an sessizlikten sonra başlıyor gülmeye...
İyi de ben komik bir şey demedim ki , uykumu kaçırdı ... Güldü güldü ve sonra yine uyudu.
.
Baktım ki uyuyacak gibi değilim , bende hırka battaniye ne varsa üzerime alıp , buz olmuş parmaklarımda yazmaya geldim.
.
Yazının yayınlanma saati itibarıyla , eşim ve oğlum hala uyumakta olup , bense sabahın köründe arayan şahsa saygılarımı ve sevgilerimi de gönderiyorum  ;)

7 Ekim 2010 Perşembe

Tam filmlik...

Sabah sağlık ocağına gidip kan tahlili yaptırmam gerekiyordu. Önemli birşey olduğunu düşünmüyorum ama yinede kafamda soru işareti kalmasını istemedim. Sporda , aşırı terleme sonrasında birdenbire titreme hissedip olduğum yere oturuyordum. Bir adet kesme şekerle işi kurtarıyordum ama  tam olarak bilmekte fayda var diye düşünüp , aile hekimimle görüştüm " Bakalım neymiş " diyerek bir dizi tahliller yazdı . Elime de 2 adet kan tüpü verip , laboratuvara gönderdi. Beklemeye başladım , o sırada gözüm başrol oyuncusuna takıldı.

80 yaşlarında , fötr şapkalı , gözlüklü , takım elbiseli yaşlı bir amca , olduğu yerde homur homur söyleniyordu . Laboratuvardan çıkan doktora , gözlükleri üzerinden bir bakış attıktan sonra bana döndü dedi ki ;
- Kocakarı ilacı yapıyor bu di imi ? Elinde otlar var bak
- Yok amca olur mu öyle şey . Ot değil onlar kan tüpü , dedim .
- Öyle öyle ben biliyorum , ilaç yapacak onları , dedi başını sallayıp , çenesini olduğu yerde hareket ettirerek...
Gülümsedim , sıra ona geldi , girip kan verdi ama sürekli bir şeyler anlatıyordu. Meğer amca , oranın müdavimlerindenmiş , alışmışlar . Eşini kaybedince mutsuzum mutsuzum diye dert yanmaya gelirmiş . Sonra 50 yaşlarında biriyle yeniden evlenince pek mutlu olmuş. Laborant;
- Amca her zaman ki gibi yine çok şıksın , dedi .
- Öyle olmak lazım kızım , genç hanım aldık ne halt ( !!! ) yemeyeyse ... dedi .
( Halt  çok kibar kaldı , oysaki amcam açık açık söylemişti :))
Oradaki birkaç kişi artık tutamadı kendini güldü " Amca da tam filmlikmiş "  dediler...
Hay amcam , sen çok yaşa e mi ?

2 Ekim 2010 Cumartesi

Tuhaf bir gün...

Tuhaf bir gün benim için. Tuhaf diyorum çünkü bedenen evde bulunmama rağmen , ruhen tamamen başka bir yerdeyim.  Ne yapmam gerektiğine karar
veremediğim için de şu an olmak istediğim yerde değilim. Ama durumdan şikayet etmiyorum , sadece düşünüyordum ve paylaşmak istedim. Çünkü dün geceye kadar karar verebilir ve bu sabah bile gidebilirdim ama gitmedim. Artık bunun adına üşengeçlik mi desemmm , isteksizlik mi desemmm yoksa yeterince gaza gelemeyişim mi , gerçekten bilmiyorum.

Sadece içimde o enerjiyi , heyecanı hissedemedim ve gitmedim. Gerçi o enerjiyi kaybedeli de çok oldu ama ölee işte...

Nerede mi olmalıydım ? İstanbul'da Mimar Sinan Üni. Fındıklı kampüsünde , boğazın eşsiz manzarası eşliğinde , sadece taş seslerinin hakim olduğu bir salonda , tahtaya ve taşlara odaklanmış , hain hamleler düşünüyor olabilirdim. Artık o hain hamleleri de kim yapacaksa :)) Offf off ben turnuvayı ektim yaa ...