31 Mayıs 2013 Cuma

İyi ki varlar...

Bazen çok istediğiniz bir şey için plan yaparsınız ama son anda herşey ters gider ve plan bozulur. Büyük bir hayal kırıklığı yaşarsınız. O an ne yapsanız durumu kurtaramazsınız. Ve gerçekten mucizeye ihtiyacınız vardır.
 
Binlerce çözüm yolu düşünür , kurarsınız ama olaylar yine sürpriz bir şekilde değişerek karşınıza çıkar. Hemde kurduklarınızdan tamamen farklı olarak..İşte mucize olan budur. 
 
Bu arada salya , sümük rezil olduğunuzda yanınıza kar kalır. Hangi can dostunuz imdadınıza yetiştiyse ona rezil olur , yeri gelir güler , yeri gelir ağlarsınız. İnce bir çizgidir o. Nasıl bir ikilemse ? Zaten her türlü göze almışsınızdır ki , durumu paylaşmışsınızdır. Bunun adına da rezil olmak denmez aslında olsa olsa güvenmek denir. Ama olsun dostlar ne için var ki ? 
 
İyi ki varlar..İyi ki varız...Mucize güzel şey ...
Dost da öyle...
 
 

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Hayat dediğin budur...

Radyoda duyduğum bir reklam dikkatimi çekti . Sözler hepimizin bildiği sözler ama hepsini bir arada hiç kullanmamışızdır. Ardarda kullanıldığında da çok etkileyici olmuş , amacına ulaşmış. Bende reklamı bulmak için inat ettim , sonunda mp3 şeklinde bir yerlerde buldum ve  kayda aldım. Belki sizde duymuşsunuzdur ama ne kadarını ?
 


Uyan
Anla 
Bi anda
Gün yok bugünden başka
Herşey şimdi
Şu anda
Git ,
Kendini al yanına
Bi çanta
Yeni bi deniz keşfet
Dünyayı gör
Kendi gözlerinle
Kendini gör
Başkasının gözüyle
Dön , haa
Ruhunu unutma !
Ayakta uyuma !
Saat kaç ?
Çalışşş !
Temmbellik yapppp...
Aklını özgür bırak
Aşık ol
Terk et
Yeniden başla...
Koş ,
Yetiş ,
Bırak ,
Durrrr ,
Dinlenn ...
Sıkıldın mı?
Yok canımm
Hep eğlen
Herşey kendiliğinden
Aynaya bak
Yokla kendini
Sor
İyi misin ?
Mutlu musun?
Nerdesin ?
Düşünnn
Sonra bırak düşünme...
Bazen cevapları bilmeden de mutlu olunur.
Hayat dediğin budur...
Yeni Renault Captur...
 
TV reklamı da çok güzel , reklam müziği de Midnight City...
 

Dilenme sezonu başlamıştır...

Yoğun bir haftaya giriş !!! Son sınavlar  , ödevler , değerlendirmeler , notlar derken sayılarla aramız biraz açılacak gibi. Dönem boyunca soru sormaya yanıma gelmeyen öğrenciler not dilenmeye , yüzünü bile görmediğim veliler çocuğunun durumunu sormaya gelecek !!! Belkide biraz rica minnet ederek ama hiç zahmet etmesinler...

İşte bu zamanda biraz katılaşıyorum galiba. Kim neyi hak ettiyse odur diyorum. Zaten her yerde haksızlıklar almış başını yürüyorken ben buna göz göre göre izin veremem. Hak edilmeyen bir notu havadan veremem. Bu pek çok kişiye ters gelebilir , geliyor da zaten. "Aman canım nasıl olsa sınıfı her şekilde geçmiyor mu? Ne diye kendimi üzeyim ki " yaklaşımı içinde olamam ben. Çalışan öğrenci ile çalışmayan öğrenciyi birbirinden ayırt etmek gerek. Aksi takdirde bu çalışan öğrencilere büyük bir haksızlık olur. Sistem kimsenin sınıfta kalmasını istemeyebilir ama neden sınavlarda sıfır çekildiğinin hesabını sormayacak o zaman. Herkes hak ettiği notu alarak geçecek. Gerekirse Şube Öğretmenler Kurul (ŞÖK) kararı ile geçecek ama asla notu yükseltilerek değil. Nasıl olsa geçiyor diye yıl boyunca çalışanla çalışmayanı aynı kefeye koymamı beklemesinler. Olmazz...

Her öğrencinin başarılı olduğu alan farklı , ilgi alanları farklı. Bu nedenle herkes bütün derslerden başarılı olmak zorunda diye bir kural yok. Ama bu demek değildir ki , sınıfın düzenini bozabilirsin , saygısızlık yapabilirsin, dersi işlenemez hale getirebilirsin. Hatta derse ve öğretmene göre  seçicilik yapıp derse girmeme hakkına bile sahipsin demek değildir. Yok böyle bir düzen. 

Dersi dinleyen , son derece saygılı , sınavlarda başarı gösteremese de , her soru sorduğumda cevabını aldığım , ne zaman görev versem yaptığını bildiğim öğrencilerim de var. Bunları da ayrı tutmasını bilirim. En azından çalışmaya çalışmışlar , önemsemişler. Herkes hak ettiği kadar. Bu nedenle hiç kimse hak etmediği notu dilenmeye gelmesin...

28 Mayıs 2013 Salı

Günaydınnn...

Bu sabah içimden kocaman bir Günaydın demek ve gülümsemek geliyor.Aslında birazdan günümün en yoğun anlarını yaşayacağım ama olsun:) uzun bir gün olacak ama olsun:)

Enerjim fazla bende yansıtmak , paylaşmak  ve bulaştırmak istedim. Hepinize güzel enerji dolu bir gün diliyorum...

26 Mayıs 2013 Pazar

Yağmur dansına çıkasım var...

Tam bitti artık , geçti , bu yılı da atlattım diye düşünürken hergün inanılmaz bir sıkıntı yaşıyorum. Önce hapşırma seansları başlıyor ardından burnumun içi ve kenarlarında karıncalanma , gıdıklanma  başlıyor. Nezle olmuş gibi bir burun akıntısı , boğazımda , kulağımda ve gözlerimde şiddetli bir kaşınma hissi . Hatta zaman zaman tüm yüzümde...
 
Bunlardan kurtulmak için kendimi ya kapalı mekanlara atıyorum ya da işim yoksa hemen eve geliyorum. Eve gelir gelmezde yüzümü yıkayıp üzerimdeki kıyafetleri değiştiriyorum. Özellikle saçları yıkamak ya da duş yapmak en kesin çözüm.
 
Neredeyse bu sıkıntıları herkes  bir şekilde yaşıyor. Kimimizde fazla , kimizde az. Nedir bu polenlerden çektiğimiz anlamıyorum ki  ? Dışarıya çıkıp keyifli gezebilmek için antihistaminik , antialerjik ilaç kullanmak lazım ya da keyifsiz bir şekilde sürünerek bu eziyete katlanıp hiç şikayet etmemek lazım. Aslında hepsinden iyisi kuvvetli bir yağmur ama yağmadı gitti. Bütün polenler yere yapışsında biraz rahatlayalım istiyorum...
 
O nedenle yağmur duası yapıp sonrada yağmur dansına çıkasım var . Var mı dans etmek isteyen ? 

24 Mayıs 2013 Cuma

eee hadi sen anlat...

Kafa ile yastık arasında ne çok şey gelir insanın aklına. O an üşenirsin kalkıp not almaya , ya kısım kısım hatırlarsın ya da unutur gidersin bazı düşüncelerini. Başka bir kafa yastık buluşmasına kadar kalanlarla idare edersin...

Neyse , ne çıkacağını bilmeden , hatırladıklarımla ortaya karışık yola çıkıyorum. Hani insanı kilitleyen anlar vardır. Arkadaşınızla zaten konuşuyorken , zaten paylaşıyorken birden konu bitiverir "eee hadi sen anlat" der. Ne anlatayım kiii ? Konuşuyoruz işte. O an konuşma içinden çıkılmaz bir noktaya gelir. Ne söyleyeceğini bilemez kalırsın öyle. Sanki o an ne söylesen gereksizmiş gibi ya da saçma sapan ilgisiz alakasız bir konu oluverecekmiş gibi hisseder susarsın. Sonra "sen anlat " şeklinde paslaşmalar sürer gider. Konuyu bir yerden yakalarsan ne mutlu yoksa gereksiz bir tıkanma yaşarsın. 

En hararetli konuşmada bile demesin hiç kimse "ee hadi anlat..." Anlatacağımda varsa anlatmam ona göre...

Sonra uyumuşum ...

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Bosu mix neyime ?

Yürüyemiyorum demiştim ya , sanki çok marifetmiş gibi onu anlatayım. Yürüyorum yürümesine ama ayağa kalktığımda kısa bir süre beklemem sonrada minik minik adımlar atarak acıya katlanmam gerekiyor.
 
Cuma sabahı erken bir saatte spor salonuna gitmiştim. Genellikle öğleden sonra ya da akşam gittiğimden sabahki stüdyo derslerine hiç katılamamıştım. Neredeyse 1 yıldan fazla zamandır , girdiğim dersler hep Zumba , Dans ve Pilates dersleri...O gün değişik bir ders olunca denemek istedim. Bosu mix dersi... Aslında bildiğimiz step gibi ama tahtası yok , yarısı kesilmiş pilates topu gibi ...
 
Hareketler aynı step hareketleri , tek farkı biraz daha denge gerektirmesi. Bu konuda sorun yok , alışkınım. Müzik başladı ,  gayet hareketli , eğlenceli , ısınma hareketleri vs. derken baldır kaslarımda aşırı yorgunuk hissettim. Zaten daha önce dans dersinde kası yırtmışlığımda varken neyime benim derse inatla devam etmek , anlamadım. Eğleniyorum ya kaptırdım kendimi . Dinlene dinlene devam etsem de yarım saat sonra pert oldum. Özür dileyerek dersten çıktım. O gün biraz yorgunluk hissetsem de akşama kadar sıkıntı yaşamadım.
 
Ancakkkk , sabah yataktan kalkamayınca , iki baldırımda da korkunç ağrı hissedince korktum açıkcası. Nasıl zorlamışım , nasıl anlatamam. Demek ki derse inatla devam etsem sürünecekmişim .Gerçi şimdide çok farkı yok , 3 gün oldu ama ben hala kaplumbağa hızında yürüyüp , acı çekmeye devam ediyorum. Ehh be özii , Bosu mix benim neyine ? Bildiğin derse gir , çık. Ya iki baldır kasıda yırtılsaydı , önceki gibi değnekle tek ayak bile yürüyemeyecektim.
 
Şimdi bu yazıyı yazarken ayaklarımı uzattım , gayet rahatım ama kalkarken çok zor olacak. Neyse bu da geçecek...

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Hiçbir şey yapamamak...

Geçen hafta elektrik yoktu ama benim ev işi yapasım vardı. Bu hafta da elektrik var ama benim iş yapasım yok. İnat değil mi yapmıyorum işte.

İşin tuhaf yanı yapacak bir şeyde bulamıyorum. Çok şey yapmak istiyorum ama hiçbir şey yapamıyorum. Mesela , başka yerlere gitmek istiyorum , hiç bitmeyen bir tatilde olmak istiyorum, değişik şeyler yemek istiyorum , güzel bir kitap okumak istiyorum , daha bunun gibi neler neler istiyorum ama yapamıyorum.

En azından bu güzel havada çıkıp sahilde yürümek istiyorum ama onu da yapamıyorum.  Nedenini  ayrıca anlatırım. Yine de belki yavaş yavaş yürüyebilirim . Offf çok sıkıcı...
 

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Öyle mesaj mı olur ?

Mesajı okuduğunuzda kalp krizi geçirme ihtimaliniz çok yüksek. Sözüm ona bilgilendirme mesajı atıyorlar ama kimbilir kaç üyenin de yüreğine indiriyorlar. Sonrasında düzeltme mesajı geldi ama kime ne fayda...
 
Devam ettiğim spor salonunun enerji bombası , çok eğlenceli , sevdiğimiz bir dans hocası var. Dersini kaçırmamak için özellikle o güne program yapmamaya özen gösteririm. Aman adımları kaçırmayayım  , hareketlere yetişeyim diye hiçbir şey düşünmeden eğlendiğim , güldüğüm ve enerji harcadığım bir ders. Şu aralar Zumba ağırlıklı...O da ne ? diyenlere internette sonsuz videolar var. Deneyin derim yani 2 saat koşacağıma 40 dk zumba yetiyor.
 
Her neyse gelelim mesaja, konuyu dağıttığımın farkındayım. Gelen mesaj aynen şöyle ve ilk 3 kelimesini okuduğunuzda gerisini okumak aklınıza bile gelmiyor. Sakin düşünemediğimiz an bu olsa gerek. " Değerli üyemiz , X hocamızın cenazesi nedeniyle ---------------- film burada kopuyor . Ne , nasıl , hayır olamaz diye yaşadığım anlık şoku anlatamam. Kalbim çıkacaktı sonra devamını okudum . " derslere 1 hafta ara verilmiştir" Bir anda "tamam olay farklı " diyorsun ama böyle mesaj mı atılır yaaa...
 
Kısa bir süre sonra ikinci mesaj geldi . X hocamızın babasının vefatı nedeniyle .... diye. Vereceğiniz mesajı da okumadan atmayın kardeşim  , yanlış anlaşılmalara neden olup miletin de yüreğine indirmeyin...
 
Yine de çok üzüldüm . Babasına Allah'tan rahmet diliyorum....
 

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Ekşın mekşın olmasın...

Sakin bir hafta sonu tasarlarken sabah sabah yaşadığım strese bak. Son 2 haftadır her Cumartesi evden çıkmak durumunda kalıp evdeki işleri hep ertelemiştim ki , ev işi sevmememe  rağmen bugün çok istekliydim.
 
Çamaşırlar yıkanıp , az birikmiş ütüler yapılacak , ev süpürülüp silinecekti. "tii" ama hiç birisi yapılamadı . Elektrikler kesildi ve herşey öylece kaldı. Meğer dün kesinti yapılacağı duyurulmuşmuş ama haberim olmadı. Aksi gibi telefonumun şarjıda yoktu bu durumda yapılacak tek şey kendimi evden dışarıya atmak diye düşündüm.
 
Bende bilgisayarımı alıp cafeye geldim. Huzurlu sakin bir ortam , zaten evim gibi de...Buraya kadar stres faktörü çok etkili değildi. Ev işi varsın yapılmasın çok mu lazım ya da çok mu umurumda. Beklesin...Sakin sakin bigisayarımı fişe taktım. O da ne ? Çalışmıyor. Şaka mı bu ? Çıkarttım tekrar taktım kontrol ettim başka fişleri denedim , yok , ne ses ne ışık , tık yok.  İşte bu noktada delirebilirdim . Masaüstü geldi aklıma , ne çok dosya vardı . Bu evi toplamaktan çok daha önemliydi. Tüm okul işleri , acil dosyalar hepsi burada. Nasıl güvenirsin ki bu alete ? Zaman zaman yedeklerim ama son zamanlarda yapmamıştım. Sonuçta elektronik işte , kurtarılabilir belki ama ya kurtarılmazsa...
 
Sinirlerim bozuldu , hemen bilgisayarcı arkadaşa gittik. Hastanın durumu budur dedim. Pilini çıkarttı , fişe taktı  ( Bende çıkartıp denemiştim ama ) derken ışıklar, ses ve bilgisayar açıldı . Ama hiç birşey yapmadı ki , aynısını bende yapmıştım. "Bilgisayarlar korkar bizden , hep böyle olur " dedi. Güldük ama şimdi herşey sakin maşallah
 
Ekşın mekşın olmasın , istemiyorum...

10 Mayıs 2013 Cuma

Önemli olan tek şey...

Kendi kendime dedim ki : "Oooff sıkıldım senden" . Bu ne bu çekilmezlik , bu ne kapris , bu ne surattır böyle ? Ya düzeltirsin o suratını insan içine çıkarsın ya da gıkını bile çıkartmadan evinde oturur , kimseye huzursuzluk vermezsin...

Hem "neyin var? " sorusuna cevap da veremiyorsun. Öylece bakıp "yok birşey" diyeceğine bari rol yap ama onu da beceremiyorsun. Suçu olmayan insanlara neden çektiriyorsun ki ? Suçu olanın ruhu bile duymuyorken... Şeytan diyor kiii , git gırtlakla olsun bitsin...

Meleklerimde diyor ki , bırak kendi haline , önemli olan tek şey SENSİN...

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Ama bazen...

Bazen fazla duygusala bağlayıp , biraz derin gidiyorum galiba... Kendimi gereksiz yere üzüyorum farkındayım ama üzmek için de bahane aramıyorum kii , sadece olaylar öyle gelişiyor. Bende hassasiyet gösterince anlaşılmaz soruların üzerine , daha da anlaşılmaz sorular ekleniyor.  Tamam , kabul ediyorum artık ve sorulardan vazgeçiyorum...

Öğrenmem gereken şeyleri hep farklı şekillerde öğreniyorum hepsi bu. Belkide bu yüzden daha acımasız , daha bencil oluyorum . Ama bazen...

6 Mayıs 2013 Pazartesi

??????

Pazartesi olmuş ama benim hala  hiç uykum yok , hatta cin gibiyim diyebilirim. Saatime bakıyorum alarmın çalmasına 5 saat kalmış -ki yatana kadar bu 4 saate de inebilir. Bu da demek oluyor ki sabah sürünerek evden çıkacağım :) 
 
Birkaç soru işareti var kafamda. Cevapsız sorular keyfimi kaçırıyor , o da uykumu. Bu saatte cevap bulamayacağımı bilsemde , olur ya belki bir çözüm aklıma gelir diye düşünmeden edemiyorum. Bu nedenle şiddetle sabah ya da akşam  olmasını bekliyorum. Buna rağmen yine de cevap bulabilir miyim bilmiyorum ama çözüm için verilmiş son şanslar olacağını düşünüyorum. Bi çok takıyorum , bi hiç takmıyorum. Amannn sende diyorum. Sorunun daaaaa ,  cevabındaaaa keyfi bilir..... Sonra yine takılıyor...
 
Herşey soru olmak zorunda mı ? Ya da çok bilinmeyenli denklem gibi içinden çıkılmaz mı olmalı? Aslında ben cevapları biliyorum . Mantık yoluyla çözüyorum hatta sağlamasını da yapıyorum ama cevabı kabul ettiremiyorum...

3 Mayıs 2013 Cuma

Yokmuş gibi...

Yazdıklarına , anlattıklarına , zamanına , özelliklede verilen değeri hiçe sayma söz konusuysa, yeri geldiğinde gözlerine baka baka herşey gayet normalmiş gibi yapılıp , yeri geldiğindede hiç yokmuşsun gibi yapılırsa...

Nezaketen bile olsa dönüp iki satır cevap vermek bu kadar zorsa , zoruna gidiyorsa , bu tamamen "saygısızlıktır" derim ben. 
 
Belkide yanlış olan "hiç yokmuş gibi" yapılmamasında...

2 Mayıs 2013 Perşembe

Kelimelerin oyunu...

Yazdığımız , konuştuğumuz , düşündüğümüz bazen biraraya getirmekte zorlandığımız , beynimizde uçuşan o kelimeler hayatımızın her anında bizimle oyun oynuyor aslında. 

Sihirli bir kelime , yüzümüze minicik bir gülümseme katıp , günümüzü keyif alınabilir hale getirebiliyorsa , zehir saçan bir kelime de canımızı yakıp , içimizi parçalayabiliyor. Mutluluğumuzu alıp , uykularımızı kaçırıyor. Oyun oynuyorlar işte. Herkes konuşuyor , anlatıyor , yazıyor ama herkes kelimeleri kullanmayı beceremiyor maalesef. Anlatılmak istenen çok basit bir şey olsa bile yanlış seçilmiş gereksiz kelimelerle en anlaşılmaz , en çözülmez hale gelebiliyor olaylar. Sonra durumu düzeltmek için uygun kelimeleri ara ki bulasın...

O yüzden konuşmadan önce düşünürüm. Belkide bu yüzden az konuşur , sadece gerekli olanı  anlatırım. Kırmamak için çaba gösterir , olumsuz olan düşüncemi bile güzel kelimelerle anlatmaya çalışırım. Canım çok yanmadıkçada kelimelerle aram hep iyi olmuştur. Ama bazen , bazen öyle bir oluyor ki , nedense bütün ters kelimeler sözleşmiş gibi bana denk geliyor.O an boğazımda düğümlenen o kelimeler , nefes almamı engelliyor. Ne yutabiliyorum , ne de uygun kelimeleri bulup konuşabiliyorum... Yine uçuşup duruyorlar sadece acıtmamak adına...Oysa acıtmak için çıktıklarını bile bile...

Bugün bizi mutlu eden , gülümseten güzel 1-2 kelimeyi buraya yazalım.Güzel kelimeler duymak dileğiyle...