28 Ağustos 2010 Cumartesi

Şok haber !

Aslında çok kararlıydım bu tarz şeyleri yazmamaya...Ama o kadar büyük bir şok yaşadım ki , tarifi mümkün değil... Donup kaldığımı , gözlerimden boncuk boncuk yaşların akıp gittiğini ve bir süre sonra kendime geldiğimi hatırlıyorum. Sevdiğim , güvendiğim , dünya tatlısı iki mükemmel insanı kaybettim . Hatta tek ben değil , bütün Bursa kaybetti desem bile az gelir , biliyorum.

Yıllarca aile diş hekimliğimizi yapmıştı , daha geçenlerde oğlumun diş problemi için ağlayarak kendisine telefon açtığımda beni sakinleştirmişti. " Sen hiç merak etme " demişti. Çünkü en iyisini yapardı biliyorum . Hakan Özdündar' dı o , ama artık yok. Sevgili eşi Nuray Özdündar , diyetisyen . Sağlıklı beslenme konusunda öğrendiğim herşeyi borçlu olduğum tek kişi. Maalesef artık o da yok... Öyle acı , öyle zor ki bunu söylemek , aklıma geldikçe "şaka olmalı bu" diyorum. İnanmak istemiyorum.

Bursa'nın incisi olan bu iki güzel insan , trajik bir trafik kazasıyla hayatlarını kaybettiler. Ve ani ölümleri beni de tüm sevenleri gibi şoka soktu. Hani ölüm vardır kendimizi alıştırdığımız , beklediğimiz ama yine de kabullenemediğimiz . Çünkü ne şekilde olursa olsun sevdiğini kaybetmek zordur . Ama beklenmedik anlarda yarattığı şok etkisi çok farklıdır. "Hayır" dersin "hayırrr" Bu konuda çok haber yayınladı. Ben de daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum çünkü yeterince üzgünüm. Hani konuşamazsınız ya , boğazınız düğümlenir kelimeler biter ya... Bitti işte.

Söylemek istediğim tek şey , onları çok seviyordum . Ve eksikliklerini hissedeceğim bu iki güzel insan için mekanları cennet olsun diyorum. Allah kızları Ece' ye de bol sabır , sağlık ve ömür versin. İyi ki tanımışım onları ama çok zor yaa...

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Adaptöre cırcır böceği kaçarsa...

Bilgisayarımı açmak üzere şarj adaptörünü fişe taktığımda içinden incecik "cırcır cırcır" sesler geldi. Sanki gece olmuş ve cırcır böcekleri içinde yürüyüşe çıkmışsınız gibi. Tabiki çıkan bu ses ne kadar romantik bir ortam oluşturmaya çalışsa da , bilgisayarımı çalıştırmam için beni yeterince etkileyemedi. Sonunda "cazır cuzur patt çatt" gibi seslerin çıkması riskini göze alamazdım , ya da tamamen kararmış bir ekranı. Bu durumda sadece 55 dk.cık kadar bilgisayarımla başbaşa kalabildim sonra 3-4 gün kadar birbirimizden ayrılmak zorunda kaldık.

Bu arada servis vs. gibi gerekli görüşmeler yapıldı ve bekleme süreci başladı. İlk kez sorunsuz bir hizmetle karşılaştığım için de hp 'ye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Garantinin bitmek üzere olduğunu düşünüyordum ki , öncelikle bu konuda yardımcı olarak bitmemiş olduğunu söylediler sonra beni ilgili servisle görüştürüp problemi dinlediler ve adresimi alarak 3-4 gün içinde yeni adaptörüme kavuşabileceğimi söylediler . Yani inanılmaz bir şekilde kolay oldu , ben bile anlayamadım.
.
Her an aksiliklerle karşılaşmaya kendimizi o kadar alıştırmışız ki , bazen olması gereken hizmete bile şaşırabiliyoruz. Çünkü satış sonrası hizmet , bizde gerçekten büyük bir sorun. Ürünü satana kadar canım cicim , satış sonrası olan herşey de , nedense ya kullanıcı hatası ya da bir şekilde garanti kapsamı dışı olur. Bir de üstüne üstlük ters , ilgisiz , suçlayıcı ifadelerle karşılaşılınca , alınan ürünü kafasında parçalama isteği doğar insanın içinde. O yüzden fazla kolay oldu gibi hissettim. Kargo kapıya geldiğinde sadece imzam karşılığında bilgisayarımla tekrar bağlantıya geçebildiğim için de çok mutlu oldum.
Teşekkürler hp ...

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Nerelerdeyim ben ?

Nerelerdeyim ben yine ? Koptum gittim buralardan , farkındayım. Şimdi ver bakalım hesabını öziicim ? Yine boşladım herşeyi ...Oysa ne güzel , tam çizgiyi yakaladım diye düşünürken , yine ne takip edebildim , ne de yazabildim. Araya giren can sıkıcı şeyler mi oldu ? Hayır , olmadı . Tatile mi gittim ? Hayır , kıpırdamadım bile . Yani , hiç bir şey olmadı. Sadece bilgisayarımla biraz aramı açtım , hepsi bu. Ama iyi de oldu , çünkü bol bol düşünme fırsatım oldu , olumlu , olumsuz , iyi , kötü , güzel ve çirkin olan herşeyi...

En azından üzerimdeki o ağır havadan kurtulduğumu ve hafiflediğimi hissettim. Çünkü çok uzun zamandan beri , inatla kendimi üzdüğüm bir konuyu kafamda yok ettim . Yani ettiğimi düşünüyorum. Hiç kimseye faydası olmayan , defalarca üzerini örtüp her defasında yine yüzeye çıkarttığım , beni yerden yerde vurmasına izin verdiğim bir düşünceyi... Biliyorum , çoktan yok etmem gerekirdi ama sanırım ancak büyüyebildim. Ve bu nedenle de bazı konularda farklı bir bakış açısı geliştirmeye karar verdim . Hayat bir kere yaşanıyor ve üzülmeye de değmiyor. Etrafımızda bunun binlerce örneği varken , ben de ki bu inat hala niyeyse ...

Şimdi çok daha rahat olduğuma göre , karamsarlığımı mümkün oldukça bir kenara bırakarak , daha pozitif olmaya çalışarak , içimden geldiği gibi devam ediyorum. Sadece yazıp yazıp attığım taslakları bile düzenlesem , en az bir sene rahat ederim gibime geliyor . İyiyim gerçekten çok iyiyim :)))