31 Mart 2013 Pazar

Sana güveniyorum...

Birine tam anlamıyla güvenmek özeldir ve kolay kolay herkese duyulamayan bir duygudur. Hatta bulunca da kaybetmekten korkulacak kadar özeldir. Bazen kendimi bu konuda şanslı hissediyorum. Canım kadar sevdiğim , güveneceğim ve her zaman yanımda olacağını bildiğim dostlarım var. Herkes diyemez bunu...

Elbetteki zamanında hatalar yaptık . Güvenip sırtımızdan vurulduk , hayal kırıklıkları yaşadık. Belkide böyle böyle akıllandık , daha seçici olduk ...
 
Geçen gün bir arkadaşım bana dedi ki , " Hiç birşeye güvenmediğim kadar çok güveniyorum sana " " Haklısın" dedim . " Bende olsam , bana çok güvenirdim" dedim, güldük. Hoşuma gitmişti. Sonra bir yazı okudum bir yerde , o da çok hoşuma gitti.  
 
"Sana güveniyorum" cümlesi, "Seni seviyorum"u 'da, "Sana aşığım"ı 'da, "Seni özlüyorum"u da, hepsini geçer.
 
Düşündüm , bencede geçer...

28 Mart 2013 Perşembe

Yok bir şeyim...

Garip birşey var aslında... Git geller yaşayan duygu selinde gibiyim. Sürüklenip gitsem toparlanamayacağımdan korkuyorum. Üzgün müyüm , mutlu muyum , konunun üstüne düşmeli miyim yoksa hiç ilgilenmemeli miyim ? Hiç birşeyi bilmiyorum. Aslında en doğrusu herşeyi olduğu gibi akışına bırakmak ama beceremiyorum.
 
An oluyor çok üzülüyorum. Hani dokunsanız hıçkıra hıçkıra ağlayacak kadar , bir de üstüne üstlük  " Yok bir şeyim" diyecek kadar da yalan... An oluyor , " Ne olacaksa olsun , hayat bu... Herşey anlık " diyorum. "Anı yaşa , mutlu ol " diyorum sonra gözlerimden akan yaşlar için kendime küfür ediyorum...
 
Aslında olması gerekeni çok iyi bilip , uygulamaya koymakta zorlananlardanım. Kötü bir gün geçirdim  ve belkide bu yüzden herşeye karşı bu kadar hassas ve olumsuz yaklaşıyorum. Yarın doktorla kısa bir görüşmem var. Eğer "ameliyat" derse -ki öyle görünüyor- küçücük ve gerçekten önemsiz sayılabilecek bu durum için çok ciddi sarsılacağım. Komik biliyorum ama kabul etmek bazen çok zor...Yoksa bahane mi yaratıyorum ?
 
 

26 Mart 2013 Salı

Önce uygula , sonra akıl ver...

Geçenlerde sabahın oldukça erken bir saatinde alışverişe çıkmak zorunda kaldım. Öyle ki , pek çok yerde mağazalar daha yeni yeni açılıyordu. Dar , uzun bir mağazaya girdim. Karşıklıklı , iki taraflı dizilmiş bir sürü rengarenk elbiselere bakmaya başladım. 
 
Oldukça sade bir elbise aradığımdan , yardıma ihtiyacım vardı. Çünkü neye el atsam işler , pullar , inciler , taşlar aklınıza ne gelirse her yerinden süsler fışkırıyordu. Hemde kocaman kocaman...
 
Kaldı ki bu şartlarda sade elbise bulmak nerdeyse imkansız gibiydi. Mağazalarda genelde kendim bakmayı tercih ederim. Ben istemedikçede peşimde birilerinin dolanmasından hoşlanmam ama bu farklı bir durumdu. Mağazanın en arka kısmında minik bir toplantı vardı. Kızlardan biri tam yanıma gelmeye teşebbüs etmişti ki  , mağaza müdürü yüksek sesle fırçaladı kızı...
 
Gel burayaaa... O bakar ne bakacaksa...Kendisi baksın... ( yuh! dedim içimden . Hemen çık , git buradan, bulsan da alma...) 5 tane elemanı etrafına toplamış sabah direktifleri veriyordu saygıdeğer mağaza müdürü !!! Bende özellikle elbiselere bakar gibi yaparak konuşmaları dinlemek istedim. Çok ayıp biliyorum ama adamın yaptığı daha da ayıptı. Neydi bu toplantının içeriği ? Neden o kıza yok yere kızmıştı ki , merak ettim. Müdürüm aynen şöyle diyordu ; İçeriye giren müşteriye daima en güler yüzünüzle , en sevecen  tavrınızla yaklaşacaksınız . ( Aynen bana yapıldığı gibi ! )  Ne istediği ile ilgileneceksiniz. Etrafında pervana olacaksınız . Daima hoşgörülü olup ilgisiz bırakmayacaksınız ... Bu ne demekti şimdi ? Örnek olmak adına uygulamalı gösterseydin de saygıdeğer müdür. Sabah sabah moralimi bozmamak için , laf sokmadan çıktım ya o mağazadan , sen ona dua et sersem şey...

9 Mart 2013 Cumartesi

Galeta masum değildir !

Bu sabah herkes gittikten sonra yatak keyfi yapmaya devam ettim. Karnım acıkıncada , kalkıp mutfağa gittim ama o an kabus gibi geldi. Çünkü , biraz hazırlıksız yakalanmıştım . Ne ekmek , ne süt , ne de yumurta kalmıştı. Zaten süt ve yumurta bitmişse başka herşey bitmiştir benim için...
 
O an giyinip dışarıya çıkmaya üşendim. Eldekileri en iyi şekilde değerlendirme yoluna gitmekten başka çarem yoktu. Neler vardı ? Beyaz peynir , zeytin , kaymak , reçel , nutella ... Veeee dolapta karşıma çıkan bir paket kepekli galeta.
 
Gayet diyet modunda başlayan kahvaltım hiç de öyle bitmedi. Önce beyaz peynir ,zeytin, galeta üçlüsü çok keyifliydi. Ama sonra kaymak ve reçelle devam edince, anladım ki galeta masum filan değil. Yani olanlarda benim hiçbir suçum yok ! Dünkü yazımda "Oburun güncesi gibi " demiştim ve yine oldu. Ama bugün söz veriyorum  ,spora gideceğim. Olacak şey mi yaa ? Galetanın cezasını ben çekiyorum . Aldanmayın paketlerde öyle masum durduğuna , farkındaysanız Nutella ile olan denemeden bahsetmiyorum bile...

8 Mart 2013 Cuma

Bir oburun güncesi gibi...

Ne gündü ama !!! Çatlayasıya herşeyi yedim ve şimdi ağırlık çökmüş bir şekilde dinleniyorum. Öğlen dersten çıktığımda  hiçbir planım yoktu. Kararsızlık içindeydim. Spora mı gitsem , alışverişe mi gitsem , eve gidip dinlensem mi yoksa sahilde gezip güneşin tadını mı çıkarsam ve başka başka bir sürü şey daha düşünürken herşeyi akışına bıraktım. Kararsızlık kötü birşey ama bazen de çok güzel ...
 
Ders çıkışı daha okul bahçesindeyken arkadaşımın annesiyle karşılaştım . "Aşk güneşim nerede? " dedim. "Karşıda oturuyor. Torunu bırakıp yanına gideceğim" dedi. Hemen aradım ."Ana-kız özel bir planınız yoksa yanınıza gelebilir miyim? " dedim. İyi ki de gitmişim. Hep birlikte oturup öğlen güneşinin sıcağını içimizde hissederek yemek yedik , sohbet ettik. Denize karşı balık ve sıcak helva keyfiyle günümüzü kutladık ...
 
Sonra baktık ki , arkadaşlarımız en sevdiğimiz , huzur bulduğumuz, kendimizi evimizde gibi hissediğimiz cafemizden paylaşımlar yapmaya başlamış. Kıskandık tabiii. Durur muyuz?  " Hadi" dedik. "Shot'a gidiyoruz" .  Neredeyse her masada bir arkadaşımız vardı. Cıvıl cıvıl çok güzeldi. Bir arkadaşımızda kendi söylemiyle Avrupa'dan yeni gelmişti , özlemişiz. (Laf aramızda Avrupa, Dubai oluyor :))  "Aman duymasınlar sus "dedi . Sustum bende :) Güle eğlene oturduk muhabbet ettik.
 
Ama en kötüsüde üst üste 2 kez özel yapım vişne soslu Browni yemek oldu. Birini kendi isteğimizle söylemiştik ama diğeri güne özel masamıza sürpriz olarak geldi. "Hayır" diyemedik tabiki onu da yedik . Ama hala komadayım... 
 
Bir oburun güncesini okudunuz :)))  

Ellerinize sağlık Coffee Shot ...
İyi ki varsınız...



6 Mart 2013 Çarşamba

Argan yağıyla bakım...

Bundan 2 hafta önce saçımı kestirdim , hemde alışılmışın dışında bir kısalıkta. Aslında , yine de ucuz kurtuldum sayılır. Çünkü biraz daha kısa kesip bonus kafa yapacaktı beni . "Ağlarım" diye tehdit edince :)) en azından toplamaya çalıştığımda zorla keçi kuyruğu kadar olabiliyor. Olsun kökü bende ya , nasıl olsa uzar hesabı...

Yıllardır değişmeyen bir saç uzunluğum var. Tam biraz uzuyor derken , kırıklar , cansız görünüm , düzeltme yapalım diye her kuaföre gittiğimde "biraz uçlarından alalım" hikayesiyle hoop yine aynı boy . Ama yıllardır değişmez bu , hep  aynıdır. Kuaförüme de hep derdim ki " Benim saçım uzamıyor"  "Olmaz öyle şey , uzar ama sen kestiriyorsun" derdi. Ama bilir ki , her zaman ona giderim , her zaman ona boyatır , ona kestiririm. Sonunda o da kabul etti. " Uzamıyor saçın. Çok ince telli olduğundan çabuk kırılıyor , cansızlaşıyor ve sağlıklı olmadığı içinde uzamıyor " dedi.
 
O halde bir şey yapmalı ve bu saçı biraz canlandırmalı ama nasıl ? Dışarıdan hiçbir kimyasal kullanmak istemiyorum. Boya zaten başlı başına bir kimyasal ve yeteri kadar zarar veriyor ama yine de kızıldan vazgeçmek istemiyorum. Bu şekilde korumanın bir yolu olmalı...
 
Sanırım yaptığım hatalardan biri , saçımı çok sık yıkıyor olmak ve sürekli saç kurutma makinesiyle föne maruz bırakmaktı. Birde yıkama sırasında ve sonrasında bakım kremi kullanmak. Bende bu durumu kardeşimin kuaförüne danıştım. O da " Saçımı sık sık yıkamamamı , asla krem kullanmamamı ve sadece şampuan kullanmamı " söyledi. " Sağlıklı saç yağlanır ve saçın yağlanmasına fırsat vermek gerek . Sürekli yıkanan saç kuruyacak ve nemini kaybedecektir " dedi. Son olarak da " Argan yağı kullan , saçın ıslakken sür ve sonra tara. Kreme hiç gerek yok " dedi . Bende söz dinledim. Argan yağını aldım. Oldukça değişik ama güzel bir kokusu var. Saçlarım şimdi hiç düğümlenmeden açılıyor ve yıpranmış görünümü de azalmaya başladı. Sanki işe yarayacakmış gibi hissediyorum. Sonuçlarını paylaşmaya devam ederim...

Haaa unutmadan bir de dedim ki " Saçlarımın uzamaması çok canımı sıkıyor. Uzun kıvırcık saçlara özeniyorum" dedim . Yanındaki yardımcısına seslendi ve dedi ki ; " Bir gün ablamın uzun kıvırcık saç hayalini gerçekleştirelim " . Deneyeceğim :)))

1 Mart 2013 Cuma

HAYIR dedim ...

Üzgünüm , gerçekten çok üzgünüm . Bugün hiç istemeden bir arkadaşıma "Hayır" kelimesini kullanmak zorunda kaldım. Keşke elimden gelen birşey olsaydı , keşke daha farklı yardımcı olabilseydim ama başka yolu yoktu. " Üzgünüm , hayır , imkansız" dedim ya , o andan beri içim içimi kemiriyor , çok kötü hissediyorum.
 
Zor durumda olduğunu , sıkıntılarını biliyorum . Belkide sadece küçük bir kısmını biliyorum ama dostluğumuzu bozmak istemiyorum. "Evet" diyemezdim. Şu an çok zor olsa bile bu yüzden anlayış istiyorum...Nice güzel dostluklar böylece bozuldu gitti , düşman oldu , kaçar oldu insanlar birbirinden. 
 
Eğer "Evet" deseydim , yardımcı olduğum için dünyanın en mutlu insanı olacaktım ."  İyi o zaman neden demedin ? " derseniz sonunu biliyorum. Çok değil kısa bir süre sonra sıkıntı katlanarak bize geri gelecekti. Bunun yaşanmış örneklerini bilmesem , görmesem , duymasam canım feda olsun. O zaman hem sen , hemde ben en mutsuz insanlar olacaktık . Birlikte çözebilir miydik ? Çözümü olsaydı zaten düşünmezdim bile. Ama tek başıma kaldıramayacağım bir yük bu ve bu yükün altına girerek risk alamam. Gerçekten çok üzgünüm. Umarım bir yolu bulunur , umarım en kısa sürede çözülür. Kötü müyüm ben ? Belkide kötüsün diyeceksiniz ...