29 Şubat 2008 Cuma

Güzel oldu...

Evet evet ! iyi ki dışarıya çıkmışım . Hava öyle güzel oldu ki , anlatamam.

Sahilde balıkçıları ve martıları izledim , deniz kokusunu içime çeke çeke yürüdüm , yürüdüm, "iyi ki buradayım " dedim kendi kendime ...

Bazen daha çok seviyorum burayı. Birazcıkda fotoğraf çektim. Onları da akşama eklerim...,
Hepsi bu...

Yağmur...

Yağmur yağıyor .....Bütün bir gece yağdı ve hala da yağıyor. Hava böyle kapalı olunca da , etkisinde kalıyorum , günü yataktan çıkmamacasına uyuyarak geçiresim geliyor. Sırf bu bu durumdan kurtulmak için kendimi dışarıya atmaya karar verdim.

Umarım ıslanmadan dönerim , çünkü şemsiye kullanmayı sevmiyorum. Nedense fazlalık geliyor ...Ya da gittiğim yerde unutup geliyorum , dedim ya fazlalık ! Zaten bana çok anlamsız geliyor , kolu öyle havada tutmak. Neyse bu başka bir şey ....

27 Şubat 2008 Çarşamba

Kim o?

- tık tık tık tık......
- Kim ooooo ?
- Ben bahar.
- Bahar mı ??
- Evettt , ben bahar. Neden şaşırdın ki? Uzun zamandır beni bekliyordun ya !
- Ama , ama daha erken değil mi? Ben seni 1.5 ay sonra bekliyordum.
- Yok arada gidip gelirim , rüzgarla , yağmurla , soğukla çok az bir işim kaldı , hesaplaşalım hemen yanınızdayım , hem bu sefer temelli dönüş yapıcam , içinizi sıcacık yapıp , kuş cıvıltılarıyla doldurucam , herkese enerji vericem , kıpır kıpır yapıcam , renklerimin hepsini doğaya sunucam , sizi hafifleticem , kış uykusundan uyandırıcam ama birazcık tembellik de yaratırım .
Olsunnn... Herşeye rağmen sevilmek , beklenilmek, özlenmek inanılmaz güzel bir duygu....
- Evet harikasın harika ! Ben de seni çok ama çok seviyorum. Çabuk gel ve uzun kal olur mu?
- Meraklanmayın geliyorummm....
Havalar birkaç gündür o kadar güzel ki ...İçim içime sığmadı , hiç bozulmasın istedim . Ama az kalmış bak öyle dedi. Geliyor yaşasınnn.....

25 Şubat 2008 Pazartesi

Sitemim size...

Ben anlamadım ki bu işi , sizi tembeller sizi ... Tıklamak çok kolay ama , iki kelime yazamadınız di mi ? Aşkolsun !!!... Aslında yorumda beklemiyorum ama ne biliyim , buraya bakmak sizin ne kadar hoşunuza gidiyorsa benim de yorumlara bakmak hoşuma gidiyor .... Yok değişmiş de , yok üşeniyorlarmış da küstüm işte....

Birde özellikle merak ettiğim birşey var. "Miniklerim" yazısına sürekli bakan arkadaşı gerçekten tanımak isterdim.

Bu arada aklıma gelen bir olayı da paylaşmak istedim. Geçen seneydi , bloglara yeni yeni merak sarmıştım , insanlar ne yazar , neler yapar diye fikir edinmeye çalışıyordum. Ne bilirim o zaman ziyaretçi kontrolü gibi bir şeyin olduğunu , yerini yurdunu tespit ettiğini , sana rapor ettiğini.... Acemilik işte , zamanla öğreniyoruz. Neyse , beğendiğim ve merak ettiğim bir-iki bloğu düzenli olarak izlemeye başlamıştım . Birgün ne göreyim arkadaş , ziyaretleri yanlış anlamış olsaki ne dese beğenirsiniz? "Sevgili arkadaş , düzenli ziyaret ettiğini tespit ettim ama aradığın aşk burada yok , başka yerde ara " demez mi ? Ben şok !! Sanki aşk arayan olmuş , komik işte...Kapatsaymış ziyarete , madem o kadar kıymetliymiş :)) Kızdım bir daha da ziyaret etmedim o bloğu...

Yani demek istediğim şu ki ; ben böyle birşey asla demem . Ne şekilde olursa olsun , izlenmek güzel. Ne saçmalıyorsam herkes okusun , mükemmel değiliz ki , sonuçta bu bir paylaşım , bir iç dökme .... Ama yeni kişileri de tanımak isterdim ... Benim bu şekilde tanıdığım kişiler arasında handan , nimet , zeynep ve kuğu gibi kişiler var . Hepside çok şeker insanlar , sen de kimsin demeden , güzel yorumlarını da eksik etmediler . Bu da blog kardeşliği olsa gerek....

Her zaman beklerim efenim , kahve içmeye de gelinnn.....

21 Şubat 2008 Perşembe

Devenin kuşunun yumurtası....

Devekuşu yumurtası yaklaşık olarak 1400-1700 gr arasındadır. Boyu 15 cm kadar, genişliği 13 cm civarındadır. Yumurtanın kabukları porselen tabak kalınlığında ve 250 kg 'lık basınca dayanabilecek kadar sağlam bir yapıya sahiptir.
Devekuşu yumurtası , normal büyüklükteki 24 tane tavuk yumurtasına eşdeğer... Kırılıp sahanda omlet yapıldığında 18 kişiyi de rahatça doyurabilmekteymiş. Ne güzel ...

Ayrıca kabuklarından çıkan ve bizim duyamadığımız bir koku da , örümceklerin gelmesini , yuva yapmalarını da önlüyormuş . Tarafımdan denenmiştir....Bilgilerinize arz edilir...

Sakarlık....

Sakarlık başa bela... Kaç gündür minik minik kazalar yaşıyorum . Hadi bakalım nereye kadar....

** Sanırım en kötüsü , sabun köpüğü faciasıydı . Bugüne kadar denemek zorunda kalmamıştım ama olası bir kazayı önlemek için mecbur kaldım. Böylece köpüklü köpüklü yürünemeyeceğini yaşayarak , anlaşmış oldum . Fışşttt..gümmm.....arghh! Bir kaç gün sağım solum acıdı ama neyse ki ufak bir morlukla atlattım. Kafayı vursaydım bugün buna gülemeyecektiniz!! ((Ya da düzelir miydim ki acaba hımmm....))

** Başka bir kaza da uçan tabaktı. Tabak dolaba konmak üzere elimdeydi , sonra aniden uçası geldi. İniş pistinde ayaklarım vardı ,bir an nereye kaçacaklarını şaşırdılar , birbirlerinden ayrıldılar , zor kaçtılar . Neyseki olay kansız atlatıldı.

** Sakin ve güzel bir haftasonu kahvaltısı sonrasında başa gelebilecek en kötü şey ne olabilir? "Çaydanlığın devrilmesidir " emin olun ! Hemde ocağın üzerine ve yanlardan aşağıya akarcasına , demlikteki tüm çay taneleriyle birlikte ....Etkileyici değil mi?

Güler misin ? Ağlar mısın ? Önce bir " kal " geldi. Sonra derin bir nefes aldım . En son eşimin "sakin ol" diyip beni mutfaktan çıkardığını hatırlıyorum :))
Eee hayat müşterek ....

Daha saymadığım ufak tefek kırılan , devrilen şeylerden bahsetmiyorum bile...Başımızdan tuz mu çevirsek napsak ?? Okutup üfletsek mi ? :D

18 Şubat 2008 Pazartesi

Lostzede....


Lost zede oldum . Oceanic 815 kurbanlarından biri daha yaniii.... Ama ben , o kadar uzun süre , o stres altında , hayatta kalır mıydım bilemem. Gecede 4-5 bölüm seyredip bütün geceyi rüyamda adada geçirdiğim zamanlarım çok oldu. Bölümler bitince bir ara sıkıntı bile yaşadım . Neyse ki yeni sezon yayınlanmaya başladı da , bölümlerini indirip heyecanla seyretmeye başladım bile. Merak , korku , heyecan herşey var bu dizide...

Yaşarken yaptığımız hataların , gerçek hayattaki sorgulaması belki de ... İç hesaplaşmalarımız , korkularımız , ilginç tesadüflerin düğümlenmesiyle , geçmişiyle , geleceğiyle bizi peşinden sürükleyen esrarengiz bir ada ! Güçleri olan , çağıran , bağımlı yapan bir ada!

Son bölümlerin Türkçe alt yazılı olarak izlenebileceği yer de bu dur. İzlenmeli diyorum....

Bu başka tatil :)

" Yaşasın kar tatiliiii " diyeceğim ama ilginçtir ki ortada kar filan yok! Havada uçuşuyorlar. Sadece poyraz fırtınası var , sanırım karın tutmasını önleyen de bu....Yollar açık, arabaların üzerinde 2-3 cm kadar kar var. Bu bana görünen kısmı tabi. Çıkıp oynayamadık ya , kardan adam yapacak kadar kar göremedim ya sinir oldum doğal olarak .... Resme aldanmayın farklı bir yer orası ...Mudanya değil !


Ama burdan 5 - 10 km sonrasında manzara farklı... Köy yolları kapalı , zincirsiz rampa çıkmak yasak, buzlanma , kayma tehlikesi derken tatil olduk işte. Ama bu şekilde daha bir keyifli oluyor nedense ...Şimdi biz yarını da umutla bekliyoruz .En azından ben büyük ihtimalle gidemem diye düşünüyorum. Çünkü o yolda araba kullanamam . Oldukça tehlikeli , dar , yokuş ....Başka türlü ulaşımda yok bakalım ne olacak??
Ben bunları yazarken an itibariyla kar şiddetlendi. Haftayı kapatır mıyız desem abartmış mı olurum?

13 Şubat 2008 Çarşamba

İşler neden bitmez ???

Malum tatil sonrası , işler biraz yoğun . Toplantılar , tutanaklar , yeni kararlar , öğrencilere verilen bol bol nasihatler....
(Dinleseler, içim yanmayacak zaten ! ). Yine bir kulaklarından girip , diğerinden çoktaaannn çıkmıştır bile.
Yapılması gereken işler , o kadar çok ki.....Bir sıraya koyup , başlamanın zamanı geldi de geçti bile...Yine bir heves oturdum , bilgisayarımın başına. Sözüm ona kararlıydım . Önce maillerimi kontrol ettim . Amanınnnn 50 ' den fazla mail var . "Kim okuyacak şimdi bunları " dedim bıraktım. Düzenli olarak takip ettiğim blogları da , ziyaret ettikten sonra canım iş filan yapmak istemedi. Öyle böyle derken , 2 saat zaman yemişim şu teknolojik aletin karşısında. Ne onla , ne onsuz , ne illet bişey bu yaa.....Anlayacağınız üzere , ben yine hiç bir işe başlayamadım . Bide çenem düştü diyeceğim ama kendi kendime konuşmayayım diye sustum artık :D

9 Şubat 2008 Cumartesi

İşte yeniden...

O heyecanla beklediğim , 15 günlük tatil nihayet bitti. Planladığım hiç bir şeyi yapamadığım için kendimi tebrik ediyorum ve bu yüzden pek de iyi hissetmiyorum. Aslında plan yapmamak lazım , hayatı olduğu gibi akışına bırakmalı . Ama anlayana....
Bu 15 günü , bulamayanlar da var biliyorum haksızlık ya da düşüncesizlik de etmek istemiyorum ama ben sadece uyudum galiba . Her sabah uyandığımda , öğlen oluyordu . Bi de hala " sabah" demişim :))) Bu yüzden günün yarısı yaşanmadan bitti , gitti. Dönüp şöyle bir bakacak olursam, arkadaşlarımın ziyaretleri , biraz alışveriş , aile ziyaretleri , küçük beyin tatil ödevleri , hikayeler ve gerisi de evde bol bol miskinlik ve go sanırım. "Gettiii gettii dağ gibi tatil getti " demek geliyor içimden. Şimdi aklım Haziran' da . Ya da bu aralar kar yağar mı ki ?? Ayy ne yüzsüzümmm...
Ve yarınnn yeniden iş başı + pazartesi sendromu + uykusuzluk+ isteksizlik + artısıı çokkk
Hadi hayırlısı bakalım ...Bu da geçerr....

8 Şubat 2008 Cuma

Kum tanesi gibi....

Hayallerimizin ne kadarını gerçekleştirebiliyoruz ? Ya da hayallerimizin ne kadarı mantıklı ? Onlara ulaşmak için yaptığımız şeyler var mı yoksa sihirli bir değnek mi bekliyoruz ? Ben bazen bekliyor gibiyim , çünkü hala gerçekle hayali ayıramadığım anlar oluyor . Sanırım bu gerçeklerden kaçmak gibi . Yorulmak mı , bıkmak mı , başka birşey olmak mı , belki bir çiçek , belki de bir böcek mi ? ....Bilemiyorum artık..

Oysa herşey o kadar gerçek ki , zaman denen acımasız akıntının altında yok olup gidiyoruz. Kum saati gibi akıyor , akıyor , akıyor. Tutamıyoruz. Sonra kum taneleri gibi çığ olup büyüyoruz , büyütüyoruz , karışıyoruz. Ve kaçırdığımız her bir fırsat , her bir an için , " keşke " demekten başka bir şey de yapamıyoruz.

5 Şubat 2008 Salı

Okumalıyım....

Şu aralar bir tembelliktir gidiyor, nasıl kızıyorum kendime , anlatamam . An geliyor hiç birşey yapmamacasına vakit geçiriyorum. Bu sefer de sıkıntıdan patlıyorum.
"Kitap okumalıyım" diyorum kendi kendime . D&R ' a gidip kitaplara bakmayı , almayı çok seviyorum ama sonra da "Okumaya zaman bulamadım " diyorum. Yalann kocaman bir yalannn....
Bir keresinde arkadaşımın biri bana tembel teneke demişti , haklı mıydı yoksa ??? Yok yok iftira hepsi iftira... Okunmayı bekleyen kitaplarımı , sıraya koydum ve söz yarın başlıyorum , sevdiğim bölümleri de buraya dip not geçiyorum. İlk sıraya Büyülü Feneri koyuyorum. Sinema filmlerindeki iyi ve kötü gözlemlenen herşey...
Bu arada hazır yazmaya başlamışken bunu da söylemeden geçemeyeceğim .Okumaya başladığım tam 4 kitap vardı ve hepside yarım kaldı. Bu şimdi maymun iştahlılık mııı? Yok değilse de , başka nedir bilemedim....

3 Şubat 2008 Pazar

Duygu fırtınası....

Hafta sonunda öyle yoğun duygulara tanıklık ettim ki , çoşku , sevinç , hüzün ve duygusallıkta son noktaydı.....
Feribot iskelesindeyim. Öyle kalabalık ki , herkes birilerini bekliyor. Düşündüm de , ne çok gelen var , giden var, kavuşan var, ayrılan var . Yaşanması gereken , bazıları isteyerek , bazıları da istemeden mecburen yapılan yolculuklar....
Birbirine sarılanlar, süpriz yapanlar , üzülenler , öpüşenler .... Ve bu sadece benim gördüklerim , sanırım görmediklerimin yanında hiç kalır...Ben de bir an çocuk oldum , heyecanla bir yerlere gidişimiz geldi aklıma ve üzüntüyle de dönüşümüz. Herkes birşeyler hissediyordu ama ben , çoğu duyguyu o anda içimde , yaşamıştım sanki.
Onların adına sevinip , onların adına üzüldüm , hatta bir ara gözlerim dolu dolu oldu. Sonunda kendi kendime söylendim . "Kendine gel , tıka şu kulaklarını " dedim. Ne biliyim kimse ayrılmasa , sevenler kavuşsa , isteyen herkes , ama herkes istediği yerde olsa ....

2 Şubat 2008 Cumartesi

dragonfly

Son zamanlarda yusufcuk böceklerini pek bir sevesim geldi. Gerçeğini sevebilmem mümkün değil , hatta korkarım bile . Ama öyle güzel renkleri var ki. Mavisi, yeşili derken cıvıl cıvıl bir böcek işte.

Yusufcuk böceğinden en etkilendiğim zaman ise Kevin Costner'ın "Sonsuz Aşk" ya da "dragonfly" filmiydi. İzlemeyenlere tavsiye edilir. Defalarca izledim, yine izlerim, yine ağlarım .Gerilimin , heyecanın ve gerçekten sonsuz aşkın yaşandığı mükemmel bir film. Öylesine aklıma geliverdi işte...