31 Temmuz 2008 Perşembe

Tatile...

Tatil zamanı geldi , artık yola çıkıyoruz . Ve yine geçen yıl yaptığımız gibi sabahın ilk saatlerinde yola çıkıp , serinlikte yol alma düşüncesi içindeyiz. Yol planı yapıldı , saatler 04:00 'a ayarlandı , arkadaşlarımızla benzinlikte buluşulup tam yol istikamet önce Afyon'a . Orada Özdilekte kahvaltı molası , sonra yine yola devam...Çünkü uzunnn ve sıcakkk bir yolculuk olacak...
...
İlk 3 günlük konaklama planımız Kemer 'de şirin bir pansiyon , sonrasında Side Mare Classic ....

Dilerim güzel bir tatil olur ....Kafamı dinlemeye öyle çok ihtiyacım var ki. Belki yine parasailing yaparım , belki de değişik şeyler denerim . Kimbilir ? O an ki psikolojime bağlı. Bol bol enerji depolayıp dönmeyi düşünüyorum ama bana belli olmaz , güzel bir tatil yapar gelir yine bunalmasını bilirim. Huyum kurusun. Fırsat bulursam buralara da uğramaya çalışırım...

Özleneceksiniz...Hem de çokkkk...

29 Temmuz 2008 Salı

Te-miss...

Uzun zamandır gözümde büyüttüğüm işlerimden birini , sonunda bitirdim. İyi bir "buzdolabı temizliği " yapmam gerekiyordu ve hep erteliyordum. Aslında otursam , başlasam , kitaplık dolabımın içini , giyimleri tıkıştırdığım dolapları , oyuncakları , çekmeceleri de elden geçirsem hiç fena olmazdı ama buzdolabı daha acil gibi göründü , nasıl olsa diğerleri görünmüyor :)))) Karıştırılmaz di mi ama ?

Bende fırsatını bulmuşken " Hadi kalk özii , şimdi tembellik sırası değil , rafları sökmeye başla , yıka , kurula , yerine tak " derken her yerini ince ince temizledim. Nasıl olsa 1-2 güne kadar tamamen boşaltacağımız için yeni alışveriş yapmadık. Bu arada çürüyüp kokacak her şeyi de ayıklayarak , gereksiz yere beklettiğim kavanozları da değiştirdim , bazılarını da attım. Şimdilik biraz kahvaltı malzememiz ve bol bol şeftalimiz var. 2 akşamlık yemek işini de aperatif bir şekilde halledersem sorun kalmaz. Buzdolabım mis gibi oldu ama tam takır kuru bakır da oldu hehehehe...

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Kaç saat kaldı? ...

Pazartesi akşam üzeri Bursa Terminaline varmış olup , evimize geldik , özlemişiz . Ne evden uzakta oluyor , ne de evde . İlginç bir durum bu ! Gitmek , gezmek çok güzel ama kaplumbağa gibi evimizi de sırtımızda taşıyabilseydik... Neyse, sonuçta kürkçü dükkanımız burası . Dön , dolaş , geri gel.

Son 2- 3 gündür kriz yaratan "babam da babam" hasreti içinde yanıp tutuşan minik Simba' m , yol boyunca pek heyecanlıydı. Babamıza özel resimler çizildi , zarflar hazırlandı , süslendi . "Babam beni çok özlemiştir , her istediğimi de yaptırtırım " düşüncesi içinde , olmadık planlar kurunca da , hayalleri suya düştü tabii ve hatta geri dönelim moduna bile girdi...Ama yol boyunca "Kaç saat kaldı ? , Kaç dakika kaldı ? Ne zaman gelicez? Daha gelmedik mi ? Nerdeyiz ? " diye diye içime fenalıklar getirmeyi de ihmal etmedi. Kime çekmiş bilmem ki !! Anneme hak verdim , meğer çok gıcıkmışım ...

Sonuçta Küçükkuyu' da çok güzel günler geçirdik . Yedik , içtik , gezdik , eğlendik , yüzdük , hasret giderdikk , bol bol dedikodu yapıp , kulak çınlattıkkk , hatta mümkün olsa kopartacaktık bile ama olamadı işte...Bu da işin şaka yönü tabiki. Herşey için teşekkür ederim canım tekrar tekrar . Herşey gönlünce olsun ...Artık seni bekliyoruz....

25 Temmuz 2008 Cuma

Dilek...

Alaaddin'in Sihirli Lambasını bulsaydım ve sadece tek bir dilek hakkım olsaydı , ne isterdim kii?

Çok düşündüm ama bulamadım . Belki sadece YENİDEN DOĞMAK ...

Peki ya siz? Unutmayın tek dilek !!

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Deniz...

Deniz , benim için huzur demek , mutluluk demek...

Sonsuz mavilik , derinlik , dalga sesi , esinti , kum , balıklar , midye kabukları....Ve daha sayamadığım yüzlerce ayrıntısıyla. Bir bütünlük içinde hepsine birden aşığım.

Denizi olan bir yerde yaşamak ama denize girememek beni çok üzse de , uzun uzun seyredip sakinliği bulmak bile bazen yetiyor , o havayı koklamak bile...

21 Temmuz 2008 Pazartesi

İğrenç yaratık...

Sivrisinekler, hepinizden nefret ediyorum. Kol ve bacaklarımdaki şekilsiz kan emme operasyonları yetmemiş gibi gece de el parmaklarımı yemişler. Nasıl şişmişler ve nasıl kaşınıyorlar anlatamam.
..
Uykumda kulağımın dibinde "dınnnn dınnnn" diye dolaşıp saldırı planı içinde olduklarını anlamadım sanıyorlar. İğrenç yaratıklar...
..
Ama benim de onlar için hain planlarım var. Öyle sivrisinek kovucu tablet filan değil , zaten işe de yaramıyor , bağışıklık kazanmışlar . Daha etkili bir çözüm düşünüyorum. Sivrisineklere ölümmm.....

20 Temmuz 2008 Pazar

Tıkış tıkış...

Bavul toplamak gibi hem çok eğlenceli , hem de iğrenç bir durum var mıdır ? Belki , tatile giderken gülümsemek , dönerken somurtmak gibi, pasta yerken mutlu olup , sonra pişman olmak gibi , bir şeyi çok isteyip , yapamamak gibi ya da çok sevip , sevilmemek gibi durumlar hepsi ama hepsi iğrenç olabilir.

Şimdi ne oldu? Yine dellendim. Mutlu mutlu gidiyordum ya...

Gidiyorum gidiyorum daaa , sorunum bavulumla , bir türlü anlaşamadık. Bana diyor ki ;

- "Yeter daha fazla doldurma !! Yine tıkış tıkış oldum. Giymeyeceğini bildiğin şeyleri ne diye doldurursun bilmem , taşıyamam bak , haberin olsun. "

-" Olur mu canım , ya lazım olursa , o kadar yolu sen istemiyorsun diye , geri mi döneceğim ? Taşırsın taşırsın bişicikler olmaz sana. Sapasağlamsın. Hem hala boş yerlerin var. Ne diye dırdırlanıyorsun ki . O yan ceplere de birkaç parça bir şeyler doldurduk mu tamam . Süs diye koymamışlar sağa sola o cepleri..."

- "Bavul muyum davul muuuu ? Amanın şiştim , imdattttt...."

Dese bile yine de tıka basa doldurdum. Artık söz hakkı yok . Bilirim aslında haklı yanları çok fazla ama çaktırmayın! İşe yarasa da taşıyacak , yaramasa da...
Hem itiraf edin , hangimiz demez ki , YA ! LAZIM OLURSA ???

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Maviada 'ya...

Gerçekten küçücük , şirin mi şirin , çok cici bir yere gidiyoruz. Yıllardır vazgeçilmez yerlerimizden biri olan Küçükkuyu 'ya .
.
Ama orayı vazgeçilmez yapan , can dostum , herşeyim , kardeşim gibi sevdiğim biri için... Masmavi bir ada da , Maviada'ya Umut vermeye gidiyoruz....Sevgi götürüyoruz...Biz gidiyoruz....

18 Temmuz 2008 Cuma

İyi ki varsın...

Gidişimizi 2 gün erteleyince çok ani bir kararla doğum günü programı yaptık . Plansız işleri hiç sevmem, ama bu dediğim gibi acil bir durum oldu. İstediğim gibi hazırlanamadım . Ama annemler sağolsun. Önce acilen pasta siparişi verildi. Onun için de geç kalmıştık ama uzayda her zaman bir önceliğimiz olduğunu bildiğimden içim rahattı. Sonuçta UZAY bu , başka bir şey demeye gerek yok ki.

Mumlarımızı söndürdük , pastamızı kestik , hediyelerimizi verdik, resimler çektik , kıskançlık triplerine girdik , kapıları çarptık , duvarları çatlattık ... (Şaka değil ! gerçek)

Yeni yaşın yeni olgunluklar getirmesi , sağlık , mutluluk dilekleriyle öpücüklerimizi verdik.
Seni Seviyorum Ege'cim ....İyi ki varsın ... iyi ki doğdun...

17 Temmuz 2008 Perşembe

EGE ' m 8 Yaşında...

Ege ve en yakın arkadaşı Simay
Bugün benim dünyalar tatlısı oğlumun doğum günü...Doğduğu zaman bakmaya doyamadığım , ellemeye bile kıyamadığım , kucağımdaki bu minicik ellerin, ayakların, bu bedenin sahibi , nasıl da bu kadar büyüyebildi , inanılacak şey değilmiş gibi geliyor bazen.
...
Daha doğmadan önce kaygılanmaya başlamıştım bile , "Askere gidecek benim oğlum baba , ben nasıl ayrılırım , nasıl dayanırım ?" demiştim. Babam da "Farkında mısın en az 20 senenin hesabını yapıyorsun" diyip gülmüştü bana :)) Haklıydı , bazen çok komiğim gerçekten de . Doğduktan sonra da "Anne" olup benim duygularımı hissedemeyeceği için çok ağlamıştım . Hassasiyet işte...
...
Ve böylece farkına bile varmadan 1 yılı daha geride bıraktık . Dönüp baktığımda hep tatlı telaşeler, heyecanlar , ilkler ve hep bir hayat koşuşturması içinde geçmiş . Ama en önemlisi bundan sonraki yılları da sağlıklı ve en güzel şekilde birlikte geçirebilmemiz....
...
Bir -iki güne kadar küçük bir tatil programı düşündüğümüzden , bu yıl özel bir kutlama programı düzenleyemedik. Kendisi de gayet mantıklı bir şekilde kabul ettiği için sorun olmadı. Ama yine de aklımda minik bir süprizim var . Bakalım uygulayabilirsem ....

MUTLU YILLAR BİRİCİĞİM , BEBEĞİM , AŞKIM ...

HERŞEY GÖNLÜNCE OLSUN...

SENİ ÇOK AMA ÇOKKKK SEVİYORUMMM....

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Biber dolmam...

Bugün hava kapalı ve serin. Aslında tam çıkıp gezme havası ama benim canım istemiyor. Bende biraz mutfak moduna girip biber dolması yaptım . Kokusunu nerde olsa tanırım. Bazen apartmanda bile bu kokuyu duyunca , eve dönüp dolma yapasım gelir. O derece severim yaniii. Benim yaptığım kıymalı - pirinçli biber dolması. Üzerine yoğurt ve maydonoz ilavesiyle çok güzel oluyor. Zeytinyağlı biber dolmasını da soğuk , soğuk , üzerine limon sıkıp yemeğe bayılırım. Dedim ya her türlüsünü ....

İster biber, ister kabak , ister domates , patlıcan , yaprak , enginar... Ama hepsini yapamam o ayrı konu. Mesela enginar zor iş , yaprak nankör iş... 2 saatte sar , 2 dk. bitir . Komaya girerim valla. Yapanların eline , koluna sağlık ama ben uzun vakit harcayan yemekleri artık yapamıyorum . Pratik , çabuk, değişik , sağlıklı olsun yeter..
Hatta ve hatta hazır olsun , o en güzelii :)))

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Ütü kabusu...

Çamaşır makinesini çalıştırmayı düşünmek bile kabus oldu benim için. Neden mi? Çünkü yıkanmış , kurumuş hatta takır takır olmuş , ütülenmeyi bekleyen 2 küçük dağcık beni bekliyor. Artık aradığım şeyi bulmakta bile zorluk çekiyorum.

"Tişörtün ucu görünüyor işte orda ! Bak bak bak alttlarda.... " diye çekip alıyoruz gerekli şeyleri . Bu ne tembelliktir bilemiyorum. Tembelim işte o kadar....

Bende eşime devretmeyi düşünüyorum :)))

Başka dünyalı...

Zaman zaman başka bir dünyadan , garip biri olduğumu kabul ediyorum. Bazı şeyler bana o kadar ters ki...Hatta kabul edilemez boyutta ...Bazen içinde yaşadığım toplumun adetlerine , gelenek - göreneklerine gıcık oluyorum. Bir anda beynimi döndürüyor , kendimi ciddi anlamda gergin hissediyorum ve hızla uzaklaşmak geliyor içimden ....

Mesela herhangi bir konuda "Bu yapılmalı adettendir. Yoksa çok ayıp olur " kelimesini duyduğum anda bende şafak atıyor. Ne demek yaa , ben istemiyorsam istemiyorumdur , adeti filan yoktur o işin . Hem kim koymuş bu kuralı ? Bozsak ne olur , ayıplasalar ne olur? Dedikodu olur. Dedikoduuuu. Olsunnnnn banane. Sonuçta iyi de olsa , kötü de olsa dedikodu hep olmayacak mı ? Ve ben yapmak istemediğim bir şeyi , sadece başkaları istiyor diye kabul etmediğim için suçlu mu olacağım? Benim ya da bizim isteklerimize ne olacak? Önemi yok mu ? Adetler bozulsun ki kimse bir takım şeyleri yapmaya mecbur kalmasın. Bırakın herkes neyi nasıl istiyorsa öyle yapsın. Özgürüz , adet filan yok! Ya da ben bilmek bile istemiyorum.

Neyse yaa, ben neden kızdım bu kadar durup dururken ? Kimse bana bişey demedi ki ? Ama bildiğim iki şey var :
1- Ben garip biriyim
2- Yasaklar delinmek içindir.

13 Temmuz 2008 Pazar

Dalgınlık işte...

Geçen sabah uyuya kalmışız , aniden fırladık . Ege yüzmeye gidecek , daha kalkıp giyinecek de ( ağır ağırrr) , kahvaltı yapacak da , servise yetişecek . Ne mümkünnn !!!

Servis geldiğinde kahvaltıdaydık ...Acele acele , ağzında lokmasıyla kapıya geldi. Ayakkabılarını giydi . Ve ben ne yaptım ? Arabanın anahtarlarını uzattım . "Al annem , çabuk çabuk " dedim. Bir an , eşim , ben ve Ege birbirimize baktık kitlendik ve kahkaha patlattık....Bunun için 11 yıl beklemesi gerekiyor . Geç kaldı ya , dalmışım işte....

11 Temmuz 2008 Cuma

Dost acı söyler !!!

Geçen gün 2 arkadaşımdan eleştiri aldım. Bu arada , bu konuda her zaman açığım bunu bilin ! Olumlu ya da olumsuz hiç farketmez... Eleştiriyi severim , gelişmelere neden olur. Ya da çöküşe dermişim ( şaka şaka)

"Yine bunalmışsın . Bi de damar şarkı yapmışsın" dediler. Yaa belki de haklılar ama her zaman neşeli şeyler bulamıyor ki insan.Büyük bir sabırla beni takip etmeye devam ettikleri ve dayanabildikleri için kutlamam bile gerekir aslında....İkisini de çok seviyorum. Araya uzun mesafeler girse de , uzun süre iletişimsiz kalmış olsak da dostluğumuzdan hiç birşeyi kaybetmediğimizi görmek inanılmaz güzel bir duygu...Kaldığı yerden devam ediyor , ne kadar değişsekte...

Tabii bunlar dile getirenlerdi. Bir de dile getirmeyip , "off bu kız gene bunalmış" diyenler de yok değil tabii . Hissetmiyorum sanmayın !! Gezebildiğim yerler sınırlı, görebildiğim yerler sınırlı , anlatabildiğim şeyler sınırlı. Döngü belli. Her yerde bir sürü şey yazılıp , çiziliyor zaten. Varsın benimkiler de saçma olsun , bazen komik olsun , bazen üzücü olsun ama sadece benden olsun... Belki de bir çeşit sessiz çığlık atıyorum. Bilemiyorum kii. Ama beni rahatlattığını biliyorum ya , bu bana yetiyor.

Bundan 7-8 yıl önce filan olsaydı değişik değişik tarifler verirdim , harika bir mutfak blogu olurdu. Neler yaptım nelerrr. Çoğuna ben bile inanamıyorum. Ama şimdi çoğunu unuttum ya da yapmıyorum diyelim. Tatlı , tuzlu , hamur işi olsun , ailecek çok seviyoruz ve affetmeden yiyoruz . Ne işimize yarıyor göz zevkimizden başka. Sonra da beden küçültcez diye çatlıyoruz ...

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Sıkılmak kötü bişi.....

Evde oturunca , insanı rahatsız eden tek duygu , buzdolabını karıştırma eğiliminde olmak. Ne yesem , ne yapsam ? diye...

Dışarıya çıkınca da durum bundan pek farklı değil aslında . O zaman da para harcama eğiliminde olmak , dışarıda yemek yemek , küçük de olsa ama mutlaka bir şeyler almayı zorunlulukmuş gibi hissetmek....

Ben şimdi ne yapayım ? Buzdolabını , tam takır kuru bakır boşaltıp evde mii oturayımmm , yoksa kredi kartımı yanıma almadan dışarıya mıı çıkayımmm ? Off ikisi de çok sıkıcı...

Ben buzdolabına bi bakıp geleyim .Tatlı bişeyler yerken ne yapmam gerekir onu düşüneyim barii.....

8 Temmuz 2008 Salı

Otobüs macerası 2.Bölüm:

Ben bir yerlere gidince , sanki herkesin gidesi gelmiş kardeşim olur mu böyle ?? Ne işiniz vardı , oturun evinizde di mi ama .... Ben mecbur olmasam gider miydim hiç :))
Sırf bu yüzden dönüş için zor bilet buldum zaten . Gelirken ne güzel, yayıla yayıla oturup , uyumuştum.
Neyse otobüs perona yaklaştığında , bir an önce yerime oturup, uyku moduna geçmeyi planladım . Yanımdaki kız çoktannn derin uykuya geçmişti bile. Hafif bir horlamayla hemen kendine gelip , toparlandı. Ağzı da açıktı üstelik . Ama ben gülmedim . Çünkü otobüste onlardan çok vardı ...

Hemen yerime yerleşip , kafamı koltuğun kenarına dayadım , kapadım gözümü. Arasıra uyuşan ayaklarımı yer değiştirip rahatlatmaya çalıştıysam da pek işe yaramadı. "Az kaldı sabret " diye diye yine yumdum gözlerimi. Rahat olmasam da epeyce uyumuşum ki muavinin beni dürtmesiyle uyandım.

"Abla ablaa... geldik nerde incen , söyle de şoför ona göre dursun."
"hıııı aaaaa öyle miiii .....tamam tamam...."
Yerimden kalkıp etrafa bakındım , saat sabahın 04:15 'i . Erken gelmişiz , uyku sersemi ineceğim yeri tanımaya çalıştım.
"Az ilerdeki metro istasyonunda kalabilirim"
"Sizin için geldik şehir içinden , normalde çevre yolunu kullanıyoruz"
"Teşekkür ederim. Sağolun . Size İyi yolculuklar " dedim ve indim .

İndim ama zifiri karanlık , ortalıkta in yokkk , cin yokkkk . Sadece sağda bekleyen taksiler var . Binsem mi ki ? Yok yok zaten ne kadarcık yol ki yürürüm . Ayy! ben deli olmalıyım . Kimseye de "beni almaya gelin " demedim ki . Bende ki de hakkaten deli cesareti sanırım ...Metro istasyonunun altından karşıya geçip , 6-7 dk . kadar bir yol yürümem gerekiyor .

Filmlerde , saldırılar hep buralarda oluyor diye aklımdan geçirmemeye çalışıyorum. içkiciler var mıdır ki ? Tinerciler ? Sapık filan ? Ya köpekler varsa? Hangisi az hasarlı acaba ?

Yok canım ne gezer burda , hem olsa da çığlık atarım . Her yer site , her yerde bekçi var. Koşup yetişirler herhalde. Bu düşüncelerle boğuşurken karşıya geçmiştim bile. Süperim valla , kendimi tebrik ettim. Sıkı bir yürüyüşle anneme geldim . Cepten bir çağrı attım , kapı açıldı , canım annem , fedakar annem , bir kere daha öpüyorum seni. Hemen yatıp sabah 8 e kadar uyumuşum. Sonra da doğru evime , oğluma koştum . O da hafta sonunu mutlu geçirdiği için , içim rahat etti . "İyi ki gitmişim" dedim....

7 Temmuz 2008 Pazartesi

Otobüs macerası 1.Bölüm:

Fıldır fıldır gezmeye pek bi alıştım. Geçen hafta istanbul , bu hafta İzmir. Haftaya nereye gitsem moduna girdim bile. Ne yapayım canım , leyleği havada gördüysem suç mu yani? Hayvan bu , uçma diyemem ki ! Uçsun uçsun , hatta bol bol uçsun .

Neyse efendim , gitmeden önce gözümde büyüyen yol, karar verene kadarmış . iyi ki gitmişim bakın geldim bile....

Evettt.. gelelim , bölümün ayrıntılarına ;

*izmir 'de sıcaktan bunalacağımı bildiğimden, yanıma hiç bir şekilde uzun kollu bir şeyler almak aklıma gelmedi. Taa ki otobüse binene kadar...içerisi buz gibiydi. "Eyvah donarım ben " dedim ama yapacak bişey yok. Isıyı yükseltmelerine rağmen değişen bir şey olmadı , soğuktu. Millet akıllı , hırkalarını giymiş , hazırlıklı gelmiş. Sanırım daha çok otobüs yolculuğu yapmalıyım , acemi kaldım baksanıza....

Çantama eşofman altını koyduğum aklıma geldi , en azından kollarımı ve omuzlarımı kapatabilirim diye düşündüm. Kabul etmek gerekirse biraz şekil özürlü oldu ama başka yolu yoktu . Hiç bir şey bulamasaydım perdeyi sökecektim , bir ara gözüme onu da kestirdiydim hani :) dermişimmm.

Mola yerine geldiğimizde saat gece 03:3o civarıydı. Hemen indim ve giyecek bişeyler bulabilir miyim diye bakındım. Açık bir mağaza görünce nasıl mutlu oldum anlatamam. Acaba otobüs şirketiyle anlaşmalı mıydılar ? Benim gibi tedbirsizlere tuzak anlamında . Yok canımm daha neler...içeriye girdim ve "hayatta her şeyin , bir ilki oluyormuş demek ki " diyerek ;

-İyi geceler ( bu saatte garip gelmişti , hiç demek zorunda kalmamıştım ki )
-Buyrun iyi geceler.( biraz uykulu ve şaşkın bir bakışla..)
-Kalın bir şeyler istiyorum , otobüste dondum da... ( açıklama yapmak zorunda değildim ama )
-Tabi hemen (gülümseme gelmişti yüzüne , paranın kokusu sanırsam :)

Neyseki sweat shirt filan buldum da , iliğim kemiğim ısındı. Yola o şekilde devam ettim.
izmir' e indiğimde sabah 07:30 'du . Serinlik beklerken , saunaya girmişim gibi bir etkiye karşılaşınca kendi kendime tuhaf geldim...Hemen şartlara uyup, uzun kolludan kurtuldum. Ama o benim en büyük kurtarıcım oldu .

***Devamı gelecek :)) ***

4 Temmuz 2008 Cuma

Kurtlandım...

Şimdi de İzmir 'e gidiyorum. Ayrıntıları gelince veririm artık .
Bazen bende akıl mı yok diyorum ama fazla sıkılmak bana iyi gelmedi işte , yine kurtlandım hehe...2 güne dönerim , Turnuvaya gidiyorum , stres atmam lazımdı byee....

3 Temmuz 2008 Perşembe

Gıcığım...

Bugün pek bir sıkıntılı , pek bir mutsuz , pek bir keyifsizdim. Negatif enerji yaydım durdum , o yüzden kimselere görünesim gelmedi. Hasta değilim , kimseyle tartışmadım , kızmadım ama sonuç olarak hiç bir şey olmasa da bugün her şey bana ters .. Ya benim hayata , ya da hayatın bana bir gıcıklığı var ama çözemedim ben bu karışık denklemi...

Sabah uyandığımdan beri , bir o odaya , bir bu odaya , oflaya puflaya , bir o koltuktan , bir bu koltuğa yıkıla yıkıla günü zor geçirdim , patladım kısacası . Çok sıkıldım , hatta sıkılmaktan bile sıkıldım , o derece yani...

Kendime diyorum ki ; Al eline kitabını oku -YOK İSTEMİYORUM , güzel bir film bul , izle - YOK ONU DA İSTEMİYORUM , dışarı çıkıp gez - YOK , yemek yap , hatta tatlı bir şeyler yap - YOK YAPAMAM , biraz uyu o zaman - UYKUMDA YOK , Bu epeyce bir süre bu şekilde sürdü, sonunda "eeeeehh" dedim "patla o zaman"

Bu gibi durumlarda en iyi çözümü ağlayarak bulurum ama onu bile yapmak çok kolay olmadı . Akşamı buldu . Sonra biraz açıldım ve sonunda dışarı çıkabildim ....

Meğer gıcık olan benmişim ....

2 Temmuz 2008 Çarşamba

Haydi alışverişe...

Nedir bu alışveriş çılgınlığımız , bitmek tükenmek bilmeyen tutkumuz ? Kendimizi durduramayışımız ?

Her yerde %40 - 50 'lere varan indirimleri gördükçe daha da gaza geliyoruz . Oysaki bu bile tuzağın ta kendisiyken ... Bunu bile bile gidip , mağaza mağaza gezmek , bakmak hatta "aaa çok uygunmuş" , "koy sepete" demek , "çek kredi kartını " demek ne büyük bir zevktir hepimiz biliriz... Yeni bir şeyler almak , moral bozukluğuna birebir geliyor , hafifletiyor insanı ama abartırsak daha fazla moral bozukluğu yaşatabiliyor. Ekstrenin geldiği gün , sıkıntıya girdiğin gün oluveriyor. "Amannn boşverr , bir daha mı geleceğiz dünyaya " diyerek kendimi rahatlatıyorum. Haydi alışverişe gidelimmm...

Geçenlerde ayakkabı almak üzere bir mağazaya girdiğimde fiyatının , 1.5 ay önceki fiyatı ile aynı olduğunu , değişmediğini ve vitrinde koca harflerle indirim yazısını görünce dayanamadım sordum ....

-İndirime girmediniz mi?
-Girdik ablacım.
-eee bu ayakkabının fiyatı hala aynı , o zamanda 99 'du yine 99.
-Olur mu ablacım o zaman 129 'du . demez mi!
Sanki ben safım. 129 dese , ben 99'u nerden uydurucağım.
-Olur mu yaaaa... diyince döküldü bey amcamız.
-Tam alışveriş sezonu , herkes tatile gidiyor , çılgın gibi alışveriş yapıyor ablacım , kim indirim yapar söyle bana . Sen olsan yapar mısın? dedi.
-Yaparım tabi neden yapmayayım. Zaten 99 'da gerçek fiyatı değil ki , hepimiz biliyoruz dedim.
Biraz çingenelik mi yaptım bilemiyorum ama , o ayakkabıyı da o gün almadım. Aklımda kaldı ama eninde sonunda inecek biliyorum, inadına bekleyeceğim....

1 Temmuz 2008 Salı

Boğaz Turu...

Çok keyifli bir haftasonu geçirdiğimi itiraf etmeliyim. Sadece gezdim gezdim gezdim desem bile yeterli aslında....Ama en güzel şey Boğaz Turuydu . Bunca yıldır İstanbul'a giderim gelirim ama hiç kimsenin aklına gelmemişti ki boğaz turu. Çok güzeldi , ben çok sevdim. İnanılmaz güzel yalılar , tekneler , yelkenliler .... İstanbul demek bile yeterli ya neyse... İstanbul aşığı ben , bunu kelimelerle ifade edemem ...

Yine kendi kendime dedim ki keşke burada yaşasaydık . Evet , belki zor şehir ama yaşamaya değer. Eşime bir türlü kabul ettirememiştim. İnatçı şey :) İstanbul onu hep korkuttu nedense. Oysakii kaç arkadaşımız , "boğulursam büyük denizde boğulayım" diyip cesaret gösterip gitti . Boğulanda olmadı. Şimdi bizi kıskandırıyorlar. Neyse ki çok yakın....Yine giderim.
Tarihi Eminönü Balıkçısı ( balık ekmek , balık ekmekkk.....)

Galata Kulesi

1. Boğaz KöprüsüRumeli Hisarı Fatih Sultan Mehmet Köprüsü

Ve yelkenliler...