
Neymiş efendim , canı yazmak istemiyormuş , sıkılmış , kafası karışıkmış , kızgınmış , üzgünmüş , mutsuzmuş yine dibe vurmuşmuş , blogu tamamen kapatsaymışda falan filan...Oysaki bu kaçıncıydı , yapamıyordu işte. Kaç kere niyetine girmişti ama her defasında beklemeye almıştı. Yine öyle olacaktı ama kızmıştı ya , tehdit etti kendini. Yazmayacaksan yazma kızım , mecbur musun ? Ya da yaz , es , yağ , gürle , kime ne demedik mi ? Kimin senden böyle bir beklentisi var ki ? Öğrenemedin şu beklenti meselesini zaten. Ne diyorlar unutma ! minimum beklenti , maksimum mutluluk ...Lütfen artık buna göre yaşa...
Ama ben , artık bu kıza dert anlatamıyorum . Tek ben değil , hiç kimsecikler anlatamıyor. Biliyor doğrunun ne olduğunu, herşeyinde farkında ama sabit fikirli . Ve hiç vazgeçmiyor. Hele ki kafasına taktığı bir şeyse , vazgeçirmenin mümkünü yok. Yani ya olacak , ya olacak. Bu kimi zaman kararlı olmak adına çok güzel birşey ama kimi zaman da imkansızı zorlamak gibi birşey. Hal böyle oluncada sonuç , hayal kırıklığı oluyor. Beraberinde de kocaman derin bir üzüntüyü getiriyor. Ondan sonrada kimseciklerle konuşma , iletişim kurma , içine kapan , kendini eve hapset , ağla , sızla ve en derinin , en dibin acısını çıkarabildiğin kadar çıkart. Bu mu olmalı ?
Hem düşünsene , sana senden başka kim yardım edebilir ki ? Yeter artık...Ya o anın tadını çıkartmayı öğren , herşeyi olduğu gibi en güzel haliyle tadında bırak , öylece kalsın ya da hayatı kendine dar et . Seçim senin güzelim..."Ama niye niyee ? " diye de söylenmeyi bırak . Sorgulamadan anı yaşamaya bak. Off , yine çok biliyorum , yine çok konuşuyorum . Şimdi kendinle kavgan bittiyse , artık kendine gelir misin?
Ve son kez söylüyorum , sakın unutma! "minimum beklenti , maksimum mutluluk..."