9 Kasım 2012 Cuma

Kemal Atatürk, Türk'ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır...

9 Kasım 1938 saat: 10.00
Geceyi rahatsız geçirdiler; umumi hallerindeki vaziyet ciddiyetini muhafaza etmektedir. Hararet derecesi 36.8, nabız muntazam 128, teneffüs 28'dir.
 
9 Kasım 1938 saat: 20.00
Bugünü yorgun ve dalgın geçirdiler. Umumi ahvaldeki ciddiyet biraz daha ilerlemiştir. Nabız muntazam dakikada 124, teneffüs 40, hararet derecesi 37.6'dır.
 
9 Kasım 1938 saat: 24.00
Saat 20.00'den itibaren dalgınlık artmıştır. Umumi ahval vehamete doğru seyretmektedir. Hararet derecesi 37.6, nabız 132, teneffüs 33'tür.
 
1938 yılı Kasım ayının 10'uncu günü saat 9.00.
Türk Vatanının Kurtancısı, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu, Eşsiz İnkılapçı ve beşerin Müstesna Evladı Büyük insanın fena aleminde ancak 5 dakikası kalmıştır; gözleri kapalıdır; göğsü mütemadiyen inip, çıkmaktadır. Odada ve bütün Sarayda derin ve ruhani bir sükut hüküm sürüyor. Sağ tarafta başucunda Operatör Mim Kemal duruyor; Dr. Kamil Berk başını onun omuzuna dayamış, hıçkırıyor...
 
Prof. Dr. Akil Muhtar Özden kendinden geçmiş, odanın içinde telaşlı adımlarla durmadan dolaşıyor; hem ağlıyor, hem de mütemadiyen: "Aman Yarabbi" diye mırıldanıyor. Ben yatağın sol tarafında ayakta duruyorum; yanımda Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe var. Her tarafım uyuşmuş, bütün duygularım donmuş bir halde, o güzel, onurlu çehreye dalmış, bakıyorum. Hazin sessizlik içinde kulağıma yalnız Dr. Mehmet Kamil ve Prof. Akil Muhtar'ın hıçkırıkları çarpıyor.
 
Saat tam 9'u 5 geçiyor. Birdenbire gözleri açılıyor, dikkat ediyorum: Gök mavisi gözlerinde hala bildiğimiz çelik parıltıları ışıldamaktadır. Bir an sert bir hareketle başını sağa çeviriyor. Bana öyle geliyor ki, bu hareketiyle etrafındakilerin şahıslarında ilahı bir aşk ile bağlandığı ve inandığı aziz milletini son defa askerce selamlamaktadır.
Birkaç saniye sonra o Azametli Varlık, milletinin kalp ve idrakiyle beşer tarihindeki ölümsüz hayatına göçmüş bulunuyordu. Ben de artık hıçkırıklanmı zaptedemedim; yatağı dönüp diz çöktüm, sağ elini ellerimin içine aldım, öptüm ve yüzüme gözüme sürdüm.
 
Bu sırada Operatör Mim Kemal gözlerini kapatıyor, Mehmet Kamil de çenesini bağlıyordu. Yerimden kalktım, yapılacak vazifelerim vardı; gözyaşlarımı sildim ve odadan çıktım. O gün öğleye doğru gazetelerin çıkardığı fevkalade nüshalarda müdavi ve müşavir tabiplerin, Büyük Kaybımızı bildiren son raporuyla, hükümetin bu husustaki resmi tebliği neşrediliyordu.
 
Alıntıdır . Kaynak : İşte ATATÜRK...

3 yorum:

bücürükveben dedi ki...

..ve yaveri Salih Bozok, odasına gidip kalbine sıkıyor:(((70 yıl da geçse, 770 yıl da geçse kabrine milyonlar akacak bu sevgi zorla olacak bir sevgi değildir, çatlayıp patlamaları bu yüzden..nur içinde yat Atatürk..sana minnettarız

özii dedi ki...

Teşekkürler bücürükveben , bu sevgi bambaşka bir sevgi...derinliğini bilmek istediler herhalde...

MAVİADA dedi ki...

“O,yüce bir dağa benzer.Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için, O'na çok uzaklardan bakmak gerekir.”
BAKMAK,GÖRMEK VE ANLAMAK GEREKİR.
ANLAMAK,ANLATMAK GEREKİR.