Uzun zamandır hiç bir şeyi bir araya getiremiyorum , parçalar darmadağınık ... İç içe geçmiş , düğümlenmiş gibi...Ve ben , hiç bir şey yapamadan sadece çaresizlik içinde bekliyorum. Konuşuyorum , konuşuyorum ama hep boşa konuşuyorum ....16 Kasım 2009 Pazartesi
Ağır gelmez ...
Uzun zamandır hiç bir şeyi bir araya getiremiyorum , parçalar darmadağınık ... İç içe geçmiş , düğümlenmiş gibi...Ve ben , hiç bir şey yapamadan sadece çaresizlik içinde bekliyorum. Konuşuyorum , konuşuyorum ama hep boşa konuşuyorum ....2 Ekim 2009 Cuma
Çok oldu , biliyorum...
İhmal etme rekorumu kırdığımı , çokkk uzun zamandır yazamadığımı , okuyamadığımı , merak ettiğinizi biliyorum. Ama inanın içimden hiç bir şey gelmedi. Herşey yolunda merak etmeyin ... Ama gördüm ki , beni özlemişsiniz bunu görünce bende sizleri özlediğimi anladım. Bu şimdi yazmaya başlamak mı bilemiyorum ama artık bunları yazmalıymışım gibi hissettim. Hatta uzun bir aradan sonra , çok bile yazdım . Şimdi mi ? Hafta sonu için İstanbul 'a gitme planı yapıyorum . Tabiki de yine kafam karma karışık . Çünkü , okulun ilk haftası oluşu nedeniyle öyle çok işim var ki ... Gidersem , önümüzdeki haftanın bedelini ağır ödeyeceğim . Bu yüzden de bir yanım gitmek isterken , diğer yanım otur evinde "ne işin var , işlerini bitir " diyor. Ama ben diğer yanımı dinlemeden , içimi kıpır kıpır eden , gitme fikrine uyacağım. Bakalım damarımdaki virüse karşı koyabilecek miyim ? Bir de cadıma :))
Hepinizi seviyorum , ister okuyun ister okumayın , ister yorum yazın ister yazmayın , seviyorum işte... Çünkü yüzümdeki tebessümün , sebebisiniz...
9 Eylül 2009 Çarşamba
Ateş ve Suyun Aşkı...
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardındaSevdalanmış onun deli dalgalarına
Hırçın hırçın kayalara vuruşuna
Yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya ; Gel sevdalım ol
Hayatıma anlam veren mucizem ol
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa
Al demiş ; Yüreğim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca
Kopmamacasına, kopmamacasına
Suyun yüreğini ateş alır olmuş
Şarkı burda bitiyor , peki ama ya sonra ne olmuş derseniz ?
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de
Yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su...
Ateş durmuş , susmuş , sönmüş aşkıyla.
Ateş sudan , su ateşden kaçar olmuş...
Ateşin yüreğini sadece su ,
Suyun yüreğini sadece ateş alır olmuş...
.
7 Eylül 2009 Pazartesi
Tek kayıp balık , Nemo değil !!!
Geçen akşam aile bireylerini bizde toplayarak iftar yemeği yedik. Ana menümüzde mısır çorbası , ızgara çupira , fırında erişte , vs, vs...vardı. Diğer ayrıntıları geçiyorum . Çünkü olay balık kısmıyla alakalı.
Her birimize ızgara balık siparişi verdik. İftar vaktine balıklarımız yetişti. Herkes balıklarını aldı ama bir tanesi eksik . En sinir olduğum şey... İçin için eşime "eksik sipariş etmişsin" diye söylenirken eşim "ben tam sipariş etmiştim" diye inat edince , bu sefer top balıkçıya geçti , herhalde o yoğunlukta atladı diye düşündük. Neyse o gece bu konu böylece kapandı . Ertesi günnnn , balığın kokusu çıktı. Hem de ne koku !
Eşim ve kardeşi balıkları almaya gittiklerinde paketin biri yana kayarak , koltuğun arasına girmiş. Eşimin kardeşi de o gün arabayı otoparkta güneşe park edince camları açık bırakmış . Veee iştee kayıp balığın ortaya çıktığı an , bu an. Tekrar arabaya döndüğünde , bi de ne görsün ? Arka koltukta 4 -5 kedi , paketi parçalamış , balığı didik didik etmiş , yemiş , arabanın içine etmiş , yemiş arabanın içine etmiş :)))) Tam bir faciaa !
Tabii , araba doğrucaaa iç yıkamaya gitmiş ama o koku çıkmamış ...Yani o kayıp balık , kedilerin kısmetiymiş meğer...Eşimin kardeşi mi ? " Oto yıkama parasını çatır çatır alırım abiiii " diye veryansın ediyormuş. Haklı ama ne diyim :))
3 Eylül 2009 Perşembe
Power point sunusundaki müziği beğendiysek ...
Harika bir şey öğrendim ve hemen paylaşmak istiyorum. Bazen bize gelen maillerde power point sunular oluyor . Olağanüstü resimler ve yazılar , güzel müziklerle destekleniyor. Zaman zaman acaba bu parça nedir , nerden bulurum derdine düştüğümüz , izini kaybettiğimiz şeyler de oluyor. Ama artık olmayacak. Çünkü parçayı sunu içerisinden kolaylıkla alabiliyormuşuz. Ben aldım ve istedim ki bilmeyenler varsa ve almak isterlerse kolay bir yolu varmış. Belki işinize yarayabilir. 31 Ağustos 2009 Pazartesi
Mesai tatiliiiii...
Garip bir durumdayım , inanın hem yazmaya hem de yazıp yayınlamaya korkar oldum... Sanki ucunda ölüm var. Binbir şey birikiyor oysaki ama " yok yazamam" diyerek vazgeçiyorum. Öyle ki artık , merak edip telefonla sorar oldular " Nolduu iyimisin ? Neden bir süredir yazmıyorsun ? , hadi çok ara verdin " diye. Yaa iyiyim iyi olmasına ama her günümü rutine bağlayınca , yazma hevesim filan kalmıyor . Sürekli çok sıkıldım diyemem ya. Zaten yeterince geriliyorum , okuyanları da germeyeyim diye boşver diyip yazmıyorum. Nasıl olsa bu zincir kırılır , biliyorum. Aslında benim için gerçek tatil yarın başlıyor , çocuklar gibi heyecanlıyım . Ne tatili mi ? Mesai tatili tabiki. ( aaa çıldırmış olmalı !) Yarın sabah kalkıp okuluma gideceğim ve güne değişik bir yerden başlamış olacağım . Ve nihayet 60 günün sonunda , sabah uyandığımda hiç birşeyi toparlamadan evden çıkmış olacağım. Dert değil , dağınık kalsın , gelince yaparım ama sabahları hep aynı şeyi yapıyor olmanın getirmiş olduğu o ruh hali beni bitiriyor. Ve belki de ilk kez bir yaz tatilinde bu kadar sıkıldım. Bir türlü geçmek bilmedi. Düşünsenize hergün aynı şeyleri yap yap yap nereye kadar , valla kusasım geldi artık. Tipik bir ev kedisiyken neredeyse ev fobisi geliştirmeye başlayacağım. Herkes sürekli bir şeyler istiyor ve bana " sen ne istiyorsun ? " diyen yok.
25 Ağustos 2009 Salı
Var da var...
Yapılacak hiç bir işim yokmuş gibi , tatildeymişim gibi görünüyor olsa da sürekli evin içinde sonu olmayan işlerle uğraşmaktan içime fenalıklar geldi. Hani diyorum ki , acaba şu okullar açılsa da işler daha mı planlı programlı yoluna girer ? Bilmiyorum. Zaten şu tatilden de nokta kadar birşey anladıysam arap olayım. Tatil olmuşuz ama isteğe bağlı ev hapsinde gibiyim :)) Sanki çalışırken kendime daha çok vakit ayırabiliyordum . Şimdi o da yok . Şu aralar kimselere çaktırmadan ıssız bir adaya kaçasım , hiç bir şey düşünmeden , sessiz , sakin kalasım , sadece denize giresim , yüzesim , güneşlenesim var. Yorgunum ben yaa , gerçekten çok yorgunum ve bu yorgunluk sinirlerimi daha da çok yıpratıyor. Ve tüm bunlara rağmen yapılması gereken bir sürü iş var aklımda. Hepsi de evle ilgili , sıraya girmiş , benim keyfimi bekliyor , kimisi koştur koştur yapılıyor , kimisi sonra diyerek erteleniyor , kimisi de beynimi kurt gibi kemiriyor. Bunların dışında mimler var cevaplanmak istenen , ziyaretler var beni bekleyen , yazılar var düzenlenmek isteyen , başlanmış , yarım kalmış sonra kafa dağılmış , taslağa atılmış , unutulmuş olan . Herşeyden önce ben varım sakinleşmek isteyen . Var da var işte . Yine ne çok söylendim yaa... Ama ben bilirim içime ne volkanlar sıkıştırdım , lavları beni yakarcasına...
20 Ağustos 2009 Perşembe
Üyelik ücretleri meselesi...
Şu kredi kartları yüzünden taksitli alışveriş tuzaklarına düştüğümüz yetmiyormuş gibi , yılda bir kerede giydirme ücreti talep etmelerine anlam veremiyorum. Neymiş yıllık kullanım bedeliymiş. Kartı kullansanda kullanmasan da “üyelik ücreti” yazısını ekstrede görünce cinler tepeme çıkıyor. Evet , belki bu şekilde kazanıyorlar ama bana saçma geliyor . Bu yüzden de ödemek istemiyorum. Ne diye , o kartı tercih ettiğim için cezalandırılıyormuş hissine kapılayım ki ? Aksine ödüllendirilmek isterim , gerçi o sistem var , yok değil , extra puanlar , cip paralar vs... Hepsi bize geri dönüyor ama diğeri hava parası gibi geliyor. Kısaca ödemek istemiyorum.18 Ağustos 2009 Salı
Bu iş beyinde biter...
İstediğim sonuçlara ulaştım ve ulaşmayada devam ediyorum. Öziice ' de başlayan diyetim , uzun zamandır oraya yazamasam da , harfiyen uygulayamasam da belirli kalıplara uygun bir şekilde devam ediyor. Elimdeki son bir kaç listeyide bloga yüklediğimde , uygulamak isteyenlere kaynak oluşturabilir. Hatta ve hatta aralarda yediğim yaş pastalara , tatlılara rağmen herşey yolunda ... Özellikle alışkanlık haline getirdiğim bir kaç şeyin çok faydası olduğunu söyleyebilirim.
16 Ağustos 2009 Pazar
Pankek yaptımm...
Pankek denediniz mi hiç ? Ben bu sabah denedim. İstedim ki kahvaltıda değişik bir şeyler olsun. Hem evin içi mis gibi vanilya koksun hem de kokuyu duyanlar ben çağırmadan tıpış tıpış masaya gelsin. Aynen de öyle oldu. Hem kim istemezki kahvaltı için sadece masaya gelip oturmayı. Çayın bile bardakta hazır. Oh misss... 14 Ağustos 2009 Cuma
Amazon güzeline ...
“Piştt Amazon güzeli , işin yoksa bugün benimle kahve içer misin? ” diye mesaj attığımda , beni telefon sapığı zannetti. Haklıydı tabi , böyle mesajlar atmak pek adetim değildir ki. Nasıl olsa adımı görecek diye düşündüğümden , aklıma en ufak bir şey gelmedi . 12 Ağustos 2009 Çarşamba
Kopası dilime !
11 Ağustos 2009 Salı
Bağımlısı olmuşum ...
Günlerdir askerlerim , askerlerim diye dolanıyorum ortalıklarda. Ne askeri diyip , gülmeyin , sizin de başınıza sararım , görürsünüz . Sırf bu yüzden de evde olduğum her an ekrana yapışık yaşamaya başladım ve sonumu da hiç iyi görmüyorum. Sabah uyanır uyanmaz , ilk işim hemen köyüme bakmak oluyor. Aman saldırmasınlar , aman askerlerim ölmesin derdine düşüyorum , sanki başka bir derdim yokmuş gibi . Kızıyorum kendime ama yine de engel olamıyorum. Sağa sola henüz masum saldırılar düzenleyip hammadde topluyorum . Neymiş bina inşa edecekmişim , neymiş asker basacakmışım , seviye yükseltecekmişim , altın paralar basıp , misyonerler üretip fetihler yapacakmışım , sonrası ciddi operasyonlar filan filan... Ama küçük çaplı da olsa yaptım :) Hakikaten keyifli... Off Allah'ım yaaa , ben kafayı mı yedim ? Neler diyorum böyle. Boşluktan mı böyle oldum acaba ? Evle ilgili işler bitince , havada sıcak olunca , tatile gidemeyince , çıkıp gezemeyince , alışveriş de yapamayınca , bende oturup oyun oynuyorum işte , ne yapayım . Sonra bir an düşünüyorum " ne köyü yaa , ne askeri yaa , salla gitsinnn , boşa vakit öldürüyorum " diyorum. Haklıyım hemde çok haklıyım biliyorum ama gel gör ki o kadar emeği de görmezden gelemiyorum . Bakalım nasıl sonlanacak , merak ediyorum.
6 Ağustos 2009 Perşembe
Duvar etkisi...
Sadece ben mi böyleyim yoksa herkes aynı hatayı yapıyor mu bilemiyorum. Bazen beni üzen , beni kıran bazı şeylerin üzerine gitmekten vazgeçemiyorum. Ama bazen de  “Amann sende ne halin varsa gör ”  diyerek elimin tersiyle itip herşeyi görmezden , duymazdan gelerek “umrumun beşi olmaz ” diyebiliyorum. ( Burgemin sözüdür , çok severim ) Peki , neden her zaman bunu uygulamıyorum ya da neden uy-gu-la-ya-mı-yo-rum 5 Ağustos 2009 Çarşamba
Bakar körüm benn ...
Sabahtan beri deli oldum , dolapların altını üstüne getirdim , bahaneyle herşeyi tek tek elden geçirdim. Eşimin dolabına hatta oğlumun dolabına bile baktım. Kirli sepetine baktım , ütülenmemişlerin arasına baktım , bazanın altına baktım , belki düşmüştür diye dolap arkalarına bile baktım . Yok , yok , yok … En en sevdiğim siyah t-shirtüm yok . Çıldıriciimm. Aklıma takıldı , durup durup düşündüm , nereye gider ki evin içindeki şey. İşin en ilginç yanı , en son yıkadığımı hatırlıyorum ama yok ütülemedim ben öyle bir şey , o kadar da eminim. Elime bile geçmedi. “ Hadi son bir kez daha dolaplara göz atayım , belki görememişimdir ” diyorum dönüp dönüp aynı yerlere yeniden bakıyorum. Çalınmadı ya, benden kaçıp gitmedi ya... Ee ne oldu bu t-shirte ?
31 Temmuz 2009 Cuma
Sessiz gelin...
Bugün herşey beni rahatsız ediyor. Duymak , görmek , konuşmak istemiyorum. Etrafımda kimse dolanmasın , kimse ses çıkartmasın , bende hiçbir şey yapmadan öylece boşa vakit geçirip , sakin kalayım istiyorum. Ne bir telefon çalsın , ne de bir kapı ...Yalnız bıraksınlar , ellemesinler , hiçbir şey istemesinler benden , ne , neden , niçin , nasıl , ne oldu , kim , kaçta , niye diye hiç ama hiçbir soru da sormasınlar. Cevap vermek istemiyorum. Sıkılıyorum açıklama yapmaktan , uyarmaktan , düzeltmekten , yoruluyorum ...
Sinirime dokunan herşeyi de parçalamak geliyor içimden . Bağırmak , birşeyler fırlatıp kırmak , ağlamak belki de. En iyisi kabuğuma çekilmek yoksa zarar boyutu çok yakın ...
30 Temmuz 2009 Perşembe
Yemişim yağları...
Dün yazdığım “ Yağları yakarken ” yazısındaki herşeyden vazgeçtim. Peki buna ne sebep oldu derseniz , aslında sadece bir kağıt parçasıydı. Yani “ Prospektüs ”  diyebilirim. 29 Temmuz 2009 Çarşamba
Yağları yakarken ...
Spor yaparken , bize gerekebilecek ilave bir bilgi , ilginizi çekebilir diye düşündüm. Özellikle de vücuttaki fazla yağları yakmak , enerjiye dönüştürmek ve kilo vermek gibi bir düşünceniz varsa ... Bunun için yapılması gereken şey , L-carnitine kullanmak. İster sıvı , ister çiğnenebilir tablet şeklinde . Ancak spor yaparken kullanıldığında , daha iyi sonuç alabilmek için , beslenmeye dikkat etmeli ve alınan karbonhidrat miktarı da azaltılmalı.
26 Temmuz 2009 Pazar
Bir kez daha aşık...
Ben de teşekkür ederim...
Haftamın en değişik , güzel anlarından biri de Prima Rima ile ilgili. Önce maille haberleştik , sonra telefonla konuşup sözleştik . “ Tamam buluşalım , karşılıklı sohbet edip , kahve içelim ” dedik . “ Ben geldim , nerdesin ? ” dediğinde , heyecanlı bir bekleyiş başladı. Gözüm yürüyen merdivenlere takılı , her gelene baktım ama birden arkamda birisi adımı söyledi . Şaşırdım , sevgiyle kucaklaştık. Garip ama güzel bir duyguydu. Normalde ilk karşılaştığım kişilere karşı biraz soğuğumdur ama bu , böyle birşey değildi. O an ne düşündü bilemiyorum ama ben çok mutlu oldum. Sanki çok öncesine dayanan bir dostluğun izleri gibiydi... İyi ki geldin Ebrucum , seni tanığıma sevindim... Ama nasıl oldu da , biz iki şaşkın , fotoğraf çekmeyi unuttuk , hâlâ ona yanıyorum. Bir daha ki sefere inşallah , ne diyelim .Ayrıca da ben teşekkür ederim . İnce fikirli düşünüp , kendi tasarımıyla yaptığı güzel kolyesi için . Severek kullanacağım. Bir de , hani o şarı şekeri , Rima'sı var ya , tatlı mı tatlı , cici mi cici , çıtı pıtı bir kız . Rima'cık , kendini bana öptürmedi , kaçtı , “ olmaz ” dedi ama yanağıma çok güzel bir öpücük kondurdu , bir daha ki sefere kaçamaz annesi haberi olsun :)
19 Temmuz 2009 Pazar
Gidiyorum ...
4-5 günlüğüne İstanbul'a gidiyorum. Hem kuzenimin düğünü , hem de akraba , eş , dost ziyaretleri yapıp hemen evime geri gelmek istiyorum. Ama öyle garip bir duygu var ki içimde , “ gidiyorum ” diye nokta kadar bile hevesim yok. Evimde kalayım istiyorum. Birkaç saatliğine çıkıp , gezip hemen evime geri döneyim istiyorum. Hatta bazen beni kimse aramasın , sormasın , ilgilenmesin istiyorum. Acaba yaşlanıyor muyum ? İnsan neden evden çıkmak istemez ki ? Başka ne anlamı olsun , galiba öyle. Sadece rahatımı biraz fazla düşünür oldum. Belki de ondan . İstediğim zaman istediğimi yapabilme özgürlüğüm olmalı , yoksa aklımda kalıyor ve bende gerginlik yaratıyor. 17 Temmuz 2009 Cuma
Ege'm için..
Defalarca doktorumu arayıp “ Hadi artık daha fazla beklemeyelim , dayanamıyorum ” dediğimi ve onunda bana hep “ Olmazzzz , daha var ” diyerek beni sakinleştirdiğini hatırlıyorum. Ama ne zordu , o son 15 gün , geçmek bilmedi ...
14 Temmuz 2009 Salı
Benim köyüm ...
13 Temmuz 2009 Pazartesi
Üzerime yürüdü !!!
Geçen sabah az kalsın hastanelik oluyordum . Hastane olayı işin iyi tarafı , bir de kötü tarafı var ki , diğer tarafı boylamış olabilirdim. Çok şükür ki , sorunsuz atlattım . Ama korkusu yetti. 11 Temmuz 2009 Cumartesi
Şarj oldum...
 7 Temmuz 2009 Salı
Nur topu gibi....
Neymiş efendim , şimdilik bana zararı olmayacakmış , ara sıra yanma ve ağrı şeklinde kendini hissettirecekmiş ve bundan sonra hayatımı onunla sürdürmek zorunda kalacakmışım. Başka da bir şey araştırıp yapmayacakmışım . Acaba ? Yaklaşık 10 gündür sol böbreğimde hissettiğim yanma sonucunda , nur topu gibi bir taşım olduğunu öğrendim . Çekilen ultrason sonucunda 5,5-6 mm. çapında , düşürülmesi , kırılması mümkün olmayan ve gizliden gizliye varlığını 3-4 yıldır sürdüren bir taşmış meğer. Zaman zaman yanma hissediyordum ama gittikçe şiddeti artıp , daha sık aralıklarla olunca ve hafif bir ağrıya dönüşüp sırtıma vurunca dedim ki : “ Eyvah , bu ya böbrek taşıdır ya da kum ” . Hadi geçmiş ola özii . Bu da bana , zamanında az su içtiğim ya da hiç su içmeden geçirdiğim günler için kapak olsun . Şimdi dooğruuu doktora …
Doğuma bile nasıl gittim ona hayret ediyorum . Gerçi O , çıkmak zorundaydı çünkü çok büyümüştü :)) ama sonuçta adı ameliyat işte…6 Temmuz 2009 Pazartesi
Kokuna hastayım...
Daha önce görev yaptığım okullardan birinde bir hizmetlimiz vardı. Ancak bir konuda çok hassastı. Aşırı tozlu ve kokulu ortamlara giremiyordu . Alerjik astımı , oldukça ciddi olduğundan her defasında gözünü hastanede açıyordu. Bahçede çalışırken bile , kaç kez çimlerin üzerinde baygın bulmuşlar. Yani her konuda dikkatli olması gerekiyor. Kokular , tozlar , polenler sonuçta herşey tehlikeli ....
- “ Ben senin kokuna hasta oluyorum ” diyor ve küttt yine düşüp bayılıyor.
Öğretmen şaşkın , korku dolu bakışlarla , soluğu doğruuu idarede alıyor. “ Ne biçim hizmetliniz var , bana neler dedi ” diye başlıyor şikayete. İdareciler olayı anlayınca kahkahalarla gülmeye başlıyor. Anlatıyorlar durumu , öğretmenimiz hem çok üzülüyor hem de çok gülüyor . Kısacası demek istiyorum ki , kokunuzla adamı hasta etmeyin :)))
3 Temmuz 2009 Cuma
Güneş doğarken ...
Sabah saat 05:50 , telefonum güzel bir müzikle açıldı , bir an " noluyoo yaaa bu saatte ? " diye homurdandım , sonra birden aklıma geldi , fırladım yataktan . 5 dk. içinde hazırlanıp kendimi dışarıya attım. Düşündük ki , sabah sabah yapılacak en iyi spor , bisiklete binmekti . Bizde 4 bisikletli sözleşip , sahilde buluştuk. Güneş denizin üzerinde henüz yeni yeni yükselmeye başlamıştı . Öyle güzeldi ki , sessiz , sakin , kafa dinlemek ve başka dünyalara açılabilmek için harika bir saatti. 1 Temmuz 2009 Çarşamba
Nasıl geçecek bu tatil ?
Gerginliğimin büyük bir kısmı da tatil planı yapamayışımız sanırım ve ne olacağı konusunda da hiçbir fikrim yok. Sadece zamana bırakılmış , belkilerle , bakalımlarla geçiştirilmiş bir durum var ortada. Yani kocaman bir belirsizlik ! Ama ben , bakalımları bekleyemem , küçük de olsa bazı planlar yapmalıyım.
İlk etapta bu hafta sonu İzmir 'de harika bir turnuva var ama büyük bir olasılıkla gidemeyeceğim , aklım , ruhum hepsi gidecek ama bedenim gidemeyecek. O yüzden de çok keyifsizim . Geçen yıl ki gidişim çok anî bir kararla olmuştu. Telefon üstüne telefonlarla ikna olup “ Tamam geliyorum ” demiş ve 2 saat sonraki otobüse yetişmiştim. Sabahın ilk ışıklarıyla gözümü İzmir ’de açmıştım. Acaba diyorum , şimdiiii , şimdi yine böyle bir şey olabilir mi ? Mümkün mü ? Yoksa facebook resimlerine ağlayarak mı bakmam gerekecek ? 
29 Haziran 2009 Pazartesi
Neden yazmıyormuşum?
Soruyorlar , ne oldu , neden yazmıyorsun ? Ee hadi artık yaz bir şeyler diye... Ama hakikaten yazamıyorum , açıklaması filan yok sadece içimden gelmiyor hepsi bu. Araya giren onca iş , belli ki ilgimi dağıtmış , mesafe oluşturmuş , o yüzden de eskisi gibi yoğunlaşamadım. Hem takip , hem de yazma konusunda . Biliyorum geçici bir durum , olur böyle ara sıra denir , geçer . Oysaki esas şimdi okuma ve yazma zamanıyken , şu bir kaç satır bile canımı sıktı. Neyse başladım bir kere , silme yada taslaklara atma işini yapmadan devam ediyorum.Hımmm hummm , peki ben şimdi ne anlatacağım , aklıma hiç bir şey gelmiyor ki. Acaba , işlerim bitti de , canım sıkılıyor mu desem , bu tatil böyle geçmez ben kafayı yerim mi desem , okunacak kitaplarım var ama her gün yarın başlarım diye kendimi kandırdığımı mı söylesem , sürekli biriken ve hiç bitmeyen çamaşır ve ütü ikilisinden nefret ettiğimi mi söylesem , sıkıldım çığlık atmak istiyorum mu desem , çılgınlar gibi alışveriş yapmak istiyorum ama param yok mu desem , ben artık tatile gitmek istiyorum ama imkansız mı desem , arkadaşlarımı ihmal ediyorum , çok hayırsızım mı desem , valla ne desem bilmiyorum . Vazgeçtim işte , hiç birini söylemiyorum. Aklıma gelince gelir söylerim…








