12 Nisan 2009 Pazar

Damarlarımdaki virüs....

Geçen gün farkettim de , 3 yıl olmuş bu oyunun hayatıma girişi. "Hayatıma girişi " diyorum çünkü gerçekten ailemin 4. bir üyesi gibi oldu. Geç keşfedilmiş bir mucize aslında. Keşke yıllar önce tanışabilme şansım olsaydı diye bazen üzülürüm. Şimdi ise oğlumun bu konuda şanslı olduğunu hissediyorum. Özellikle de çocukların zekâ gelişimi için çok önemliyken. Yine de hiç tanımamış olmaktansa , geç tanımış olmak bile çok güzel diyorum…

Zaman zaman kızıp taşları oradan oraya atmak istesem de , aşırı hırsıma yenik düşüp ağlasam da , tamam bitti artık oynamıyorum desem de , uzun süre aynı seviyede kalıp hiç bir gelişme gösteremesem de , kısa süreli düşüşler yaşayıp , durgunluk dönemine girsemde seviyorum ben bu oyunu. Çünkü bambaşka bir tutku ! Bunu sadece o elektriği alan anlar, yoksa ben ne kadar anlatsam boş . Yani ilk görüşte aşk gibi bir şey. Kanına girdiyse bir kez , ne yaparsan yap kurtulamazsın.

İşte bu yüzden damarlarımda dolaşan bir virüs gibi hissediyorum. Bu virüs , taşsız ve tahtasız da asla beslenmiyor. Uzun süre oynamasam , o tahtaya , o taşa dokunamasam , inanılmaz özlüyorum. Özellikle de cam taşları... Ancak orjinal beyaz taşlar midye kabuğundan , siyahlar da volkan taşından yapılırken , tahtasıda Japonya'da yetişen kaya ağacının kurutulmasıyla yapılıyor . İşlemesindeki sanatsa çok özel . Ama bu orjinal takımları görmek pek mümkün değil. Bizlerde cam ve plastik takımlarla idare ediyoruz.
Online oyunlar oynayarak hevesimi almaya çalışsam da , pek zevkli olduğu söylenemez. Zaten bu şekilde yeterince ciddiye almadığımı da itiraf edebilirim. Gruplarımın öldüğünü gördüğüm anda , oyuna gayet ciddiyetsiz devam ediyorum. Bu durumda da ödülüm , seviye kaybetmek oluyor. Seviyenin çok mu önemi var ? derseniz , aslında yok ama daha iyi olduğunu bildiğin bazı durumlarda yapmamam gereken hatayı önceden göremediğim için , gereksiz yere sinir katsayımı arttırıp , sert hareketlerle tuşlara basa basa oyundan çıkıyorum. Sanki suç bende değil. Hak ediyorum , ne diyeyim ...
Sonuç olarak , tahta üzerinde oynamak çok daha zevkli . Orada her şey daha net , konsantrasyon daha yüksek , daha ciddi oyunlar çıkartılabiliyor. Oyun sonrası yapılan yorumlarla , hatalar daha bir görülür olup , çeşitli olasılıklar üzerinde konuşulabiliyor. Hatta oynanmış bir oyunu yeniden dizmek bile mümkün . Yapılan hamleler hatırlanabiliyor. Çünkü her hamlenin amacı farklı . Bunların hepsi ayrı bir keyif.
Ama en önemlisi ,o taşı hissetmek , parmaklarımızın arasında tutup , tahtayla buluşma anındaki o sesi duymak. Taşı tutmanın bile özel bir şekli var. Merak ederseniz , izleyin derim ...


Hikaru no go 1
Yükleyen özii

12 yorum:

serrose dedi ki...

Kiz sen beni de bagimli yapacan galiba :)))
dur ben bi gideyim geleyim en yakin kursa yazilayim :))

cigdemonur2 dedi ki...

Öyle güzel anlatmışsınız ki öğrenmek istedim.Bu oyunu öğrenmeye
nasıl başlayabiliriz ?

özii dedi ki...

** İnşallah Serrocum daha çok kişiye ulaşmayı hedefliyoruz zaten :) Hele ki sen bu işin anavatanındasın, ne güzel şeyler öğrenirsin.

** Çiğdem bu harika bir haber. Sayfanın sağ tarafında go'ya giden etkileşimli yol linkine bakmanı tavsiye ederim. Başlangıç için iyidir. Sonrasında mailleşiriz. Bulunduğun yerde oynanan cafeler varsa yönlendiririm.

GeCe dedi ki...

bizde denesek mi acaba önce bir tezi bitireyim

Muhabbet Çiçeği dedi ki...

Bend eöğrenmek istiyorum. Nasılda hevesle anlatmışsın.

İlknur dedi ki...

YAni öyle bir heves kapladıki içimi..Keşke yakın olsakda öğretebilseydim:(( Kim bilir belki bir gün öğrenirim:))

özii dedi ki...

Sevinirim arkadaşlar hemde çokkk...Hem fena mı olurdu yılda 4-5 kez turnuvalarda görüşürdük :))

Handan dedi ki...

Ben satranç ve damayı hiç oynayamam onun için ihtimal buna da kafam basmaz diyerek hiç bulaşmıyorum :)

manii dedi ki...

Senin adına seviniyorum canım kendini go ile meşgul edebiliyorsun ,ama bana bulaştıramadın şu oyunu :) sınıfta kaldım :P

Unknown dedi ki...

Allah Allah bir güzel bir iştahlı yazmışsın ki benim de oynayasım geldi de ben .... yok yapamıyorum ya çabuk sıkılırım olmaz olmaz :)
yazı güzel okudum nasılsa Ankara'ya geldiğinde bakarız sen bana anlatırsın detaylı :)

özii dedi ki...

anlatırımmm tabikide...

Primarima dedi ki...

Hiç beceremıyorum bu oyunu ben valla:(tebrık ederım seni.