Otobüsle yolculuk yapmak zaman zaman özlediğim bir şey... Özellikle yeni otobüsler oldukça güzel. Vip servisler rahat hat olarak geçiyor. Diğerlerinden farkı ise , daha az sayıda yolcu , geniş ve deri koltuklar , cep telefonu kullanabilme özelliği , Tv yayını , kişiye özel kulaklıklı radyo ve kesintisiz dense de ( kesintili !) wireless bağlantısı ...
...
Her şey çok güzel , beğendim ama sonuçta otobüs işte ... Ne ayaklarını uzatabiliyorsun , ne yan dönebiliyorsun , oturarak azıcık uyumaya çalışsan bile en fazla 20 dk sürüyor. Ya kafan düşüyor , ya boynuna kramplar giriyor . Sonra birden irkilip uyanıyorsun , yola bakıyorsun , saate bakıyorsun "ayyy daha bu kadarcık mı geçti "diye söyleniyorsun.
Otobüslerde gece yolculuğu nedense uyumayı zorunlu kılıyor. Her yer karanlık, manzara filan yok, kimse konuşmuyor, bir süre sonra ister istemez o mod a sen de giriyorsun . Göz kapakların ağırlaşıyor ve uyuklamaya başlıyorsun.
Bizde de aynen böyle oldu. 00:00 da yola çıktık , biraz muhabbet , biraz oyun derken , sonrasında "artık uyuyalım " diyerek sessizliğe eşlik ettik , baktım saat 01:19 olmuş , gözlerimi kapadım , rüya bile gördüm , "trafik kazasıydı " çok korktum , tedirgin oldum uyandım, sonrasında her uyandığımda saatin 01:32 , 02:09 , 02:48 , ...., 03:30 olduğunu gördüm . Bölük börçük bir uykuyla mola yerine vardığımızda , mikrofondan yükselen o ses uyuyan herkesi , yerinden fırlattı. Bizde kitlenen bacaklarımızı açmak ve hava almak için biraz yürüyüş yapıp , yerimize geri döndük .
Yine uyuklaya uyuklaya yola devam ettik. Saat 05:39 'da güneşin doğuşuyla birlikte Ankara'ya gelmiş olduğumuzu gördük . Uzun ve uykusuz bir gece olmuştu. Yani demek istiyorum ki ne kadar "rahat hat "olursa olsun yine de rahat değil. Ama önemli olan kazasız belasız ulaşmaktı....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder