Taktım kafayı inatla öğrenmeye çalışıyorum. Bakmayın öyle sakin görünürüm ama bazen bir o kadar da çatlak diyebilirim kendime. Hafif bir dedektiflik geçmişim var. Kafayı taktığımız gizemli bir şeyler olduğunda , hemen sevgili manii ile kafa kafaya verip , yap bozun parçalarını bir araya getirmeye çalışır , işi çözerdik , çok da keyif alırdık. Ve hep de derdik ki "biz dedektif olalım". Dedektif olamadık ama ipucu yakalayıp çözme işini de hala bırakmış değiliz. Seyrettiğimiz dizilerin etkisinde fazla kalırdık sanırım. 30 Mart 2009 Pazartesi
Gizemli telefon...
Taktım kafayı inatla öğrenmeye çalışıyorum. Bakmayın öyle sakin görünürüm ama bazen bir o kadar da çatlak diyebilirim kendime. Hafif bir dedektiflik geçmişim var. Kafayı taktığımız gizemli bir şeyler olduğunda , hemen sevgili manii ile kafa kafaya verip , yap bozun parçalarını bir araya getirmeye çalışır , işi çözerdik , çok da keyif alırdık. Ve hep de derdik ki "biz dedektif olalım". Dedektif olamadık ama ipucu yakalayıp çözme işini de hala bırakmış değiliz. Seyrettiğimiz dizilerin etkisinde fazla kalırdık sanırım. Unutmuşum işte ...
Mimlere unutkanlık cevabım olduğu için çok üzgünüm . Sanırım bu konuda biraz Gece'den cesaret aldım . Demek ki unutulabiliyormuş , tek ben değilmişim diye düşündüm. Bazen iş yoğunluğu , bazen dalgınlık ya da anlık sıkıntılar nedeniyle , "sonra cevaplarım" diye ihmal ettiğim mimler, şimdi bana ödevini vaktinde yapmayan çocuklar gibi suçluluk hissettiriyor. Şu anda hatırlayabildiklerim , Sevgi Bahçesinden Paraşüt mimi , Meleğin Dünyasından evin en beğendiğin köşesi mimi , Şuşu’nun öyküsünden Çocuklarla ilgili bir mim , bir de Zuzuların annesinden Ben Çocukken mimi var. Onlar hazır sayılır , pek yakında gelecek...29 Mart 2009 Pazar
26 Mart 2009 Perşembe
Çünkü...
 * Küçüklüğümden beri babam beni hep "özili " diye sever. Ve hala daha beni görünce " öziliiii gelmişş , kızım gelmiş , hoş gelmişşş " der. Ve bende bunu hep sevmişimdir , çok sıcak gelmiştir. Bende ona babacık derim. 24 Mart 2009 Salı
Hem bitli , hem kel hem de kör...
Küçükken babamla oynadığımız tekerleme oyunlarında , en sevdiğim tekerleme kirpi tekerlemesiydi. Bana hep diğerlerinden daha değişik gelirdi. İlk zamanlar öğrenmek için epey çabam oldu ama sonradan işi kaptım :) Bazen aklıma gelir söyler dururum . Çocukların da çok hoşuna gidiyor. İşte kirpili tekerlemem ,
"Bir tarlarda tüyü bitli , kel kör kirpi ile tüyü bitsiz , kel kör kirpi varmış. Bir gün , tüyü bitli , kel kör kirpi , tüyü bitsiz , kel kör kirpiyi dövmek isterken , tüyü bitsiz , kel kör kirpi , tüyü bitli , kel kör kirpiyi dövmüş. "
Bir yandan tekerlemeyi öğrenmek için sürekli tekrarlar , bir yandan da o çocuk aklımla çok üzülürdüm , “ Yazıkkk o kirpiciğe yaaa , hem bitliymiş , hem kel hem de kör ne diye dövmeye çalışıyor ki ” diye için için diğerine sinir olurdum. Sanki diğeri çok masummuş gibi. Zaten nasıl olup da , hep tüyü bitli olup , hem de kel oluyordu onu da hâlâ çözebilmiş değilim :=)
23 Mart 2009 Pazartesi
Ve , son nokta ...
ÇOCUKLARIMIZ BİZİM HERŞEYİMİZ...
Otistiklerle ilgili (3)...
Üzerinde en çok durduğumuz konulardan biri otistik çocuklardı. Otizm ile ilgili " Rain Man " filmini bilmeyen yoktur sanırım. Pek çok kişi , belkide ilk kez böylesine önemli bir konuyu filmden öğrenmişti. Dustin Hoffman'ın bu büyük başarısı için en büyük kaynaksa , tam 1 yıl boyunca otistik çocuklarla bir arada bulunup , onlarla vakit geçirmesiydi. 22 Mart 2009 Pazar
Seminerden (2)...
Öncelikle engelli çocuğu her yönüyle tanımaya çalışmak, neleri yapabileceğini , neyi , ne kadar ifade edebileceğini tespit edip performansı alınmalıdır. 21 Mart 2009 Cumartesi
Seminerden (1)...
Aldığımız semineri 3 parçalık yazı dizisi halinde böldüm. Aslında konu buralara sığdırılacak cinsten değil , çok büyük yürekler isteyen sonsuz bir konu " özel eğitim ". Kitap bilgisi şeklinde anlatmak istemiyorum , çünkü internette sayısız kaynak bulmak mümkün. Bende kısa ve öz olarak etkilendiğim noktaları vurgulamak istedim. Sonuç olarak hepimizin çocuğu var ve belki de bir şekilde aynı ortamı paylaşmak durumunda kalacakları arkadaşları olacak. Bu çocuklar hepimizin olmalı ! 18 Mart 2009 Çarşamba
Amma da kandırdımmmm ...
Sinir ettiler beni sinirr. Tam okuldan çıkmışım , karnım acıkmış , elim kolum dolu , bir yanda sınav kağıtlarım , kitaplarım , bir yanda ayrılmaz parçam bilgisayarım. Omuzumdaki sırt çantam da düştü düşecek , sarkmışım yani . Önce eve uğrayıp yemek yemem , sonra acilen üzerimi değiştirip , seminere yetişmem gerek . Ama ne mümkün ? Arabanın başına bir gittim ki , arkasında yığınla araba var. Süslü püslü , resimli , bol hikayeli , bol müzikli seçim arabaları gelmiş , doluşmuş. Bey efendiler sahilde gezintiye çıkmışlar. Bekle ki gelsinler de , çıkayım. Zaten ben bunlara günlerdir sinir oluyorum ya neyse. Günleri yaklaştıkça daha bir tutuştular sanki . Çoğu şirinlik peşinde, ne yapsam da gönlünü alsam , 1 oy , 1 oydur hesabındalar. Efendim ben falancadan adayım da , desteklerinizi bekliyoruz da , gibi , gibi, gibi....Yine ve yeni...
Yine çok ani bir haberle , apar topar yeni bir seminere alındık . Ve maalesef yine 5 günlük bir program. Ancak ilk gün hiç kimse bilgilendirilmediğinden , farkında olmadan 1 günlük devamsızlık hakkımızı kullanmışız. Haberimiz bile yokken , ne iş ama ! Bu şekilde gidip bir de dinleyici durumuna geçince , kafası düşen kadar , çaktırmadan içi geçip uyuyanlar bile oluyor. Yani bugün hem sağımda , hem solumda arkadaşlarım rüyalar alemine bile geçmişti . “ Hoop şişttt kızlar... Uyanın” dediğimde de , kikir kikir oldular. Bu semineri de hayırlısıyla bir atlatsak . Hem katılımcı sayısı yüksek olunca , cıvıma kapasitesi de o kadar artıyor . Ee tabi , her kafadan farklı bir ses çıkınca da , her iki taraf içinde çekilmez oluyor.
Bu seminerin konusu aslında adı gibi çok özel. “ÖZEL EĞİTİM” . Yani sınıflarımızda kaynaştırma eğitimine tabi olan öğrencilerin eğitimine yönelik . Bu çok özel bir eğitim ve bizlere verilmesi gereken 180 saatlik eğitimin sadece yaklaşık 20 saate indirgenmiş hali. Düşünün , ne kadar kırpılmış. Bu anlamda asla yeterli olmayacağı da baştan belirtildi . Bizler sadece üzerimize düşen görevi , daha dikkatli yapmaya çalışacağız.
Bir sonraki yazımda biraz duygusal bir yaklaşım içine girebilirim . Konu çocuklarımız ve sağlık olunca sanırım bazı şeyleri düşünmek durumunda kaldım . Pek çok hastalığı artık önemsemeyebilirim bile. Öksürük , grip , vs. gibi... Bırakın olsunlar , nasıl olsa tedavisi olan şeyler . Beyin sağlıkları yerinde olsun da , en önemlisi bu.
13 Mart 2009 Cuma
Hayal dünyam...
Yorgunum sanki bütün beynim , bedenim uyuşmuş , esir edilmişim gibi. Kalbim sürekli bir heyecanlanma , pırpırlanma içinde ... Her an ama her an bir şey olacakmış gibi hissetmek , yetiştirilmesi gereken bir şey varmış ta , yetiştirememişim gibi hissetmek , acaba neydi neydi diye düşünmek artık çok yoruyor. Korkuyorum bu halimden , o zaman nefes alamıyorum . Sürekli uyumak ve stres içeren her şeyden uzaklaşmak istiyorum . Kaçmak istiyorum belki de , yalancı olan tüm gerçeklerden . 10 Mart 2009 Salı
Her şey tesadüf müdür?
Bazen sıkıntılarımızı , dertlerimizi unutamadığımız olur ya , ne kadar farklı şeylerle ilgilensek de, biz ilgimizi dağıtmaya çalıştıkça , o minik sorunlar her yerde karşımıza çıkar. Aman işte geçti gitti dedirtmedi mi , dedirtmiyor demek ki ! Her işin altından zırt pırt çıkıp kendini göstermek zorundaymış gibi , unutmana da fırsat vermiyor. Minik tesadüflerle sanki bir şekilde unutulmamak istercesine karşına çıkıyor. Çözümlenmesi gerektiğinden midir? Bilemiyorum. Yoksa minik tesadüfleri kendimiz mi yaratıyoruz diyeceğim ama bu da imkansız...9 Mart 2009 Pazartesi
Galeri etkinliği...
Galeri etkinliğimiz , olumsuz tepkilerle başlayıp , bizleri pozitif bir sonuca götüren bir çalışma oldu. Önce konular ana başlıklar halinde belirlenerek , 4 ' e bölündü. Her birimize 1 'den 4 'e kadar numaralar verildi. Ve bu şekilde 4 grup oluşturuldu. Yani 4 konu başlığı , 4 grup ve her bir grupta 4 kişi … En ideal dağılım buymuş ancak kişi sayısı , konu sayısı ve grup sayısı her zaman dengeli olmalı.7 Mart 2009 Cumartesi
Biraz tembellik güzeldir...
Son iki-üç gündür lodos olması , hava sıcaklığının epeyce artmasına neden oldu. Ancak lodosla birlikte havalanan tüm toz ve kum tanecikleri , yağmurla beraber tekrar eski yerlerini buldular. Yani resmen çamur yağdı diyebilirim. Her yer kirli sarı çamur lekeleriyle dolu. Hatta pencerelerim bile ama şimdi hiç uğraşamam ...5 Mart 2009 Perşembe
Öğrenmeyi öğretmek...
5 günlük bir eğitim seminerindeyim .Bu seminer programı , her gün 6 saatlik ders sonrasında , bitmiş bir durumda söylene söylene gitmek zorunda olduğumuz bir etkinlik programı olup , pazartesi sabahı aniden hayatımıza girmiştir. Bizlere kötü bir sürpriz yaparak , tüm bir haftanın plan programını alt üst etmiş , ertelenmesi ve kaçma şansımızın olmadığı bir program olarak 3 gününü tamamlamıştır. Uygun bir zamanda olsaydı eminim çok daha verimli olurdu ama yinede keyifli geçtiğini , en azından bana katkısı olduğunu söyleyebilirim. İlk 2 gün çok söylendim ama 3. gün çok sevdim. Önümüzde 2 günümüz daha olduğu düşünülürse , eğlencenin artacağı ve daha da keyif alınacağı söyleniyor. Yeni eğitim sistemine uygun , etkili öğrenme etkinlikleri konusunda faydalı bilgiler alıp , uygulamalı olarak hayata geçiriyoruz. Ama ne tuhaftır ki , öğrenci psikolojisinin her yerde aynı olduğunu ve değişmediğini birebir yaşıyoruz. Çünkü hep dinleyici konumunda olmak çok zor. İlgiyi kısa bir süre canlı tutmaya çalışsanda bir süre sonra mutlaka bir yerde kopmalar yaşanmaya başlıyor. Esnemeler, konuşmalar, gülmeler , karalamalar , oflamalar, vs vs. Bizlerde öğretmen konumundan , bir anda öğrenci moduna geçince , azıcık cıvımaya başladık . Ama dedim ya , oturup dinlemekten çok , aktif olarak çalıştığımız , paylaşımlar gerçekleştirdiğimiz için sonuç bence mükemmeldi...
İşte bu yüzden yaptığımız etkinliklerin çıkış noktasında , etkili öğrenme yöntemleri vardı. Amaç öğrenciyi aktif hale getirip , öğretmenin sadece rehberlik edebileceği , öğrenci merkezli bir öğretim programını hayatlarına dahil etmek , öğrenmeyi sevdirmek , kolaylaştırmaktı . Ve bu arada kişisel olarak tüm duygu , düşünce , beceri ve bilgi birikimlerini , eski öğrendikleriyle ilişkilendirerek , yeni bilgi ve becerilerini de kullanarak yeni bir yapılandırma sağlamalarına yardımcı olmak.
3 Mart 2009 Salı
Hayat bazen çok garip ...
Kolay kolay kin beslemem ama çok kızdığım , unutamadığım anları yaşadığım , yapılan haksızlıkları sineye çekip sustuğum , içimde isyanlar çıkarttığım hatta hayal gücümün çok çok üzerinde senaryolar yazdığım oldu. Sonunda hep dedim ki " Sen iyi ol ! Hep sakin , hep sakin kal ...Gerisini boşver " . Elbet yaşatılanlar kimseye kâr , kalmayacak ...


