14 Eylül 2008 Pazar

Başucumda Müzik...

Uzun zamandır başucumda duran ve her defasında elimin gittiği fakat bir türlü okumaya başlayamadığım bir kitaptı ."Başucumda Müzik"....

Gereksiz yere bekletmişim. Oysaki bir nefeste çabucak biten bir hikayesi varmış. Alıp götüren sürükleyen bir hikaye...Tehlikeli ama bir o kadar da heyecanlı...Bir rüyanın gerçekleşmesi gibi.... Acaba diye düşündüren , belki de kendimizden çok şey bulacağımız bir rüya gibi...

Bir erkeğin , bir kadının ruhunu bu kadar iyi anlayabilmesi , hayret edilecek birşey. Özel bir his olmalı. Yazarı tebrik ediyorum.

"Eğer, hayatınızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken... Öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün... Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu. Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın.

" Başucumda Müzik, bizi "gerçekleşen bir rüya"ya götürüyor. 50'li ve 60'lı yılların karmaşasında unutulup gitmiş gizli bir aşk öyküsünü anlatıyor. Orada, sokaktan akordiyon sesinin geldiği bir bahar sabahında, unutulmaz cumartesilerde, unutulmuş şarkılarda eşsiz bir duyguyu, tutmak isterken avucumuzdan kayıp giden o rüyayı okuyacaksınız. Hem de çok tanıdık bir yakın tarihin çarpıcı gerçeğinin içinde...

Nasıl olur da insan, dünya yüzünde, bütün bir ömür boyu hatta ondan bile sonra, sonsuza dek birlikte olmak istediği, her gördüğünde, hayır, yalnızca adını düşündüğünde bile kalbinin deli gibi çarpmasına engel olamadığı, belki de hayata geldiği an kaybedip sonra da çaresizce, farkında bile olmadan oradan oraya savrularak yıllar yılı arayıp durduğu parçasını bulmuşken mutsuz olur?

Kimi zaman birini sevdiğini düşünür insan. Onu neden sevdiğini bir başkasına anlatabilir. Sözcüklerle, uzun cümlelerle, yaşanmış hatıralarla, örnekler vererek... Bazen birini sevdiğine kendisini inandırır. Onu sevmek için, daha çok sevebilmek için birşeyler yapar ya da bekler. Ama bazen birini delice sevdiğinizi bilirsiniz. Hissedersiniz. Bunun için hiçbir neden olmasa da sizin dışınızda bir güçle ona doğru çekilirsiniz. Yerçekimi gibi doğal, kendiliğinden... İsteseniz de engel olunamayan birşey... Evet işte onu bulmuştum ama mutsuzdum. Kendi kendime sabahlara kadar oturuyordum, neden deliler gibi gülmeyip ağladığımı anlayamıyordum. Onu bulmuştum ama alamıyordum. Bu yüzden mi?
.
Sanki kaybolup gitmiş gölgeme bir yerde rastlamıştım ve yakalamaya çalıştığım anda yeniden elimden kaçıp gidiyordu. Uzağa değil, yakınımdaydı, görüyordum, ama dokununca yeniden gidiyordu. Belki de yıllar sonra, belki de hep böyle elle tutulamadağı için bunca değerli olduğunu mu düşünmeliyim? Biliyorum, öyle derler. Ama bu doğru değil. O günlerde de, şimdi de, bana sorarsanız aynı cevabı veririm. Masallardaki lambayı ovalayıp içinden çıkan cin, "Dile benden ne dilersen," diye sorsa, çocukluğumda bir türlü bulamadığım o cevabı hemen söylerim. Bütün bir hayat, onun kucağına yatmış, saçlarımı okşarken benimle konuşmasının yanında hiçbir anlam taşımaz.

5 yorum:

SMİLENA dedi ki...

kitabı bitirince hemen istiyorum .sırada başkaları yoksa tabii
aşka gelince of of of

özii dedi ki...

Ah tatlım kitap benim değildi ama isterim ...
Çok ağlamıştımm sonunda...Bir erkek kadını bu derece anlayabilir mi hayret ediyorsun. Mutlaka okumalısın!

Katre dedi ki...

Sonunda ben de ağlamıştım:) Ve benim kitabımı birileri okumaya diye aldı bir daha geri getirmedi. Sahip olamadın mı belki de daha değerli oluyor aşk...

özii dedi ki...

Sanırım ulaşılmazın adı aşk...Acını adı

Meleğin Dünyası dedi ki...

Kitap okuyamayalı o kadar uzun zaman oldu ki.hele benim gibi bir kitap kurdu için ne acı bişey bu.Çok özendim
şimdi.Okuyabilirmiyim acaba bi deneyim yawv...