30 Kasım 2008 Pazar
Nescafeli kek...
Ödev işkencesi...

29 Kasım 2008 Cumartesi
Böyle yenir...


28 Kasım 2008 Cuma
Çizimlerim...
26 Kasım 2008 Çarşamba
Tombişim...

Taaa ki geçenlerde bir arkadaşıma kızıp , telefonu hırsla yere fırlatana kadar. Çok alakasızdı biliyorum ama mesaja cevap vermeyince , bir an sinirlenesim geldi. Bazen bu tür saçmalıklar yapıyorum işte . Olan tombişime oldu tabii . Ekranı çatladı ve bir süre tepkisiz kaldı. Belli ki iç kanaması vardı. Şİmdilerde arayan numarayı göstermeme , mesajı iletememe , cevapsız aramaları silme , aniden kapanma , bazen de açılmama gibi garip tavırlar içerisine girdi. Haklı aslında , beyin sarsıntısı geçirdi ,hiç kolay değil. Ama artık değişmek zamanıdır , değişmek diyorum...
25 Kasım 2008 Salı
Takılı kalanlar...
İçimden geldiği gibi de beni " Takıntılar " konusunda mimlemiş. Bu nedenle , bir kereliğine , işte içimden geldiği gibi ...
- İlk takıntım mimlenmek olsun. Bir daha beni mimlemeyiniz diyorum :))
- O an kullanmayacak bile olsam , internetin olmamasına takıyorum . Defalarca kontrol ediyorum. Bağlantı gelince normal hayata geçiyorum. Sanırm bu konuda çoğumuz böyleyiz. Yeterki olsun! Engellemelere başkaldırı belki de :))
- Bilgisayarımı açınca önce blogları ziyaret etmeden , başka işlere başlayamıyorum.
- Pijamalarla evin içinde uzun süre gezilmesine , yerlere oturulmasına takıyorum.
- Evde veya dışarıda yapılacak işleri listeliyorum. Liste azaldıkça rahatlıyorum.
- Herşeyin kontrol altında olduğundan emin olmak için , karşımdakini defalarca sorguya çekiyorum.
- Temizlik yaptığım zamanlarda , herkesin peşinden geziyorum , onu düzelt , bunu yerine koy , dağıtma ... ( komutan gibi )
- Dağınıklık ve temizlik konusunda , eğer işin ucu kaçtıysa , sınır tanımam , aynı şiddette dağıtmaya devam ederim. Ama toparlayınca komutan geri döner...
- Yemek yaparken , ocağa bir şey taşarsa , anında herşeyi kapatıp , temizlerim. Kaç kere elimi de yaktım ama akıllanmadım.
- Bazen arabayı kilitlediğimi unutup , tekrar , tekrar açıp kapatıyorum. Kilitlemişmiydim acaba duygusunu içimden atamıyorum.
- Yapılmasını istediğim bir iş , o an yapılmazsa , inanılmaz geriliyorum. Söylene söylene ben yapıyorum.
- Kendimi başkalarının yerine koyup , fazla ayrıntılı düşünüp , yok yere kendimi üzüyorum.
- Hatta kötü senaryolar yazıp , oynadığım bile söylenir. ( Nobel ödülüm bilem var ... )
- Msn 'de , arkadaşıma selam verdiğimde , işi bile olsa , er ya da geç ( 2-3 gün ya da 1 hafta sonra bile olsa ) bana cevap vermesini beklerim. Hiç görmemiş gibi yapılmasına , yokmuşsun gibi davranılmasına takarım. Aksi halde "kıracak birşey mi yaptım " diye yine takarım.
- Sözünü tutmayan , yalan söyleyen , uyuşuk insanlara takarım. Mümkün oldukça hemen uzaklaşırım.
- Tatil dönüşlerinde gece veya gündüz , saat kaç olursa olsun , o bavulu yerine yerleştirir , kirlilieri banyoya , temizleri dolaplara , her malzemeyi de yerine koymadan asla uyuyamam. Çok fırça yedim ama düzelemiyorum :))
- Daha o kadar çok takıldığım şey var kii , sanırım baştan başa takıntılı biriyim. Herkese sabır diliyorum ...
24 Kasım 2008 Pazartesi
Güne özel...


23 Kasım 2008 Pazar
Teşekkür...

Tüm itiraz ve kaprislerimi çekerek , bıkmadan , usanmadan , kızmadan bana zaman ayırdığı için ve tek tek ilgilendiği için çokkkkkk teşekkür ediyorum.
Teşekkür ediyorum ...
Kuğu gibiydi...
21 Kasım 2008 Cuma
Maviada 'da yeni bir hayat...

Soru işareti...
20 Kasım 2008 Perşembe
Tarz...

19 Kasım 2008 Çarşamba
Tedbirin böylesi...



18 Kasım 2008 Salı
Rosie...

17 Kasım 2008 Pazartesi
Kondisyon bisikleti

15 Kasım 2008 Cumartesi
Va daa...


14 Kasım 2008 Cuma
Issız Adam...

13 Kasım 2008 Perşembe
12 Kasım 2008 Çarşamba
Kramp...

10 Kasım 2008 Pazartesi
Eskişehir 'de...
**Ayşecim sana tekrar teşekkür ederim , seni çok sevdiğim için , harika bir yol arkadaşı olduğun için ve sıcacık bir aileye konuk ettiğin için ...
Güneş ışığı , taşlara vurduğunda ...
Ödüller...
Ahh ahh ! İlk oyunumdu , kafam kadar grubum öldü,
bir türlü bağlanamadım ya , ona yanarım :=)
6 Kasım 2008 Perşembe
Yolculuk...

5 Kasım 2008 Çarşamba
3 & 8 ...

3 Kasım 2008 Pazartesi
Hooop !!!

Her hafta sonu gidilen geziler , piknikler , mangal partilerinin de haddi hesabı yoktu . Gölün hemen yanında , tam Süphan dağının karlı tepesi karşında , arkadaşımızın bir evi vardı . Onun bahçesinde karlar üstünde bile , mangal yakmışlığımız vardır. Ama ne güzel anlardı . Şimdi yeniden hadi deseler , aynı kişilerle , aynı anları yaşamak için , kesinlikle geri dönerdim... Neyse , aslında konuyu getirmek istediğim yer , bir fıkraya bağlanacaktı. Anılara daldım , bağlantıyı kaçırdım, biraz fazla uzattım.
2 Kasım 2008 Pazar
Mutlu Yıllar ÖZK!! ...

1 Kasım 2008 Cumartesi
Thx...

İçimizdeki şeytan ...

-Günün nasıldı Egecim ?
-İyiydiii annecim. Güzel geçti.
-Bu kadarcık mı ? Anlatmak istediğin bir şeyler var mı?
-eee şey yoook … Yani bugün biraz yaramazlık yaptım ama küçük bişeydii.
-Hımm … Anlat bakalım ne kadar küçük , ona ben karar vereyim.
-Şimdi bir arkadaşımla oyun oynuyorduk , sonra ben ona böyyyyle küfür ettim .
-Nasıl öyylee? Ne dedin söyler misin?
-Olmazzz…Kötü bişeyydi işte ….Söyleyemem utanırım.
-Kötü olduğunu bildiğin bir şeyi neden söylüyorsun ? Arkadaşına söylerken utanmamışsın ama , bana da söyleyebilirsin.
-Ama oda bana etti. Biliyorum kötü bişey ama içimdeki şeytana engel olamıyorummm…Söz bi daha etmicemm . Babama söyleyecek misin?
“İçimizdeki şeytan demek” , Düşünsenize! Şeytana uysaydık ne cinayetler işlenirdi . Kötüleri temizleyelim derken bizde onlar gibi olup çıkardık. O nedenle bazen duymamış gibi yaparak , bazen konuşarak , bazen sert çıkarak karşımızdakine doğruları anlatmaya çalışıyoruz. Kolay olmasa da . Erkeklerin yöntemleri , bu konuda biraz farklı olsa da , herhangi bir sözlü saldırıda bile sakin kalabilmeyi başaranların sayısı çok az . Tepkilerini çoğu zaman anlayamasam da belki de güçlerini ispat etme çabasıdır diyorum .
Söz konusu çocuklarımız olduğunda da hep şunu düşünürüm , evde ne kadar iyi bir eğitim verirsek verelim , ne kadar güzel sözcükler kullanırsak kullanalım , dış ortam ve arkadaşlarından öğrendikleri hep daha cazip gelecektir. Doğruyu bulma çabası içinde bir süre bocalama yaşayacağı kesin. Çevremdeki sorunlu öğrencileri de gördükçe , oğlumun bir gün bu tarz kişilerle arkadaşlık yapabileceğini düşünmek tüylerimi diken diken ediyor.
Daha şimdiden küçük çetecikler halindeler. Kavga , küfür , gasp , her şey var. Daha 1. sınıftayken "paramı elimden aldılar yarın yine getireceksin" dediler diye ağlaya ağlaya gelmişti. İnanamamıştım . O yaşta bir çocuk nasıl olurda böyle bir şeyi rahatlıkla yapabilirdi ki ? Soluğu okulda almıştım tabii. Bu merkezlerdeki büyük okullarda çok daha ileri boyutta. Yani doğru arkadaş seçimi o kadar önemli ki , daha şimdiden bunun endişesini taşıyorum. En yakın arkadaşıyla problemleri olmaya başladı bile .Çünkü doğrularımız farklı. Hayır demeyi öğrenmesi ve içindeki şeytana dur demesi gerekiyor. Bu konuda gerekli uyarıları sürekli yapıyoruz. Ve her gün ona örnek davranışlar anlatarak hangisini doğru , yanlış olduğunu soruyoruz. Tüm bunları bilerek içindeki şeytana uymadığı gün süper olacak.
Sözzz...

Şimdi "ne yazıyordu ki o postta" diye düşünenlere "yok bişeyyy" diyorum . Ve söz veriyorum güçlü olmaya çalışıp , stres yaratmamaya çalışacağım. Yoksa blogumun adı zorla değiştirip "bunalımland" yapacaklar :) Onu da ben istemiyorum.